22 Aralık 2019

İlişkiler-8: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın...

Acaba sorun gerçekten ilişkinizde mi?

İlişkinizdeki bütün problemlerin bir anda ortadan kalktığını hayal edelim? 

Diyelim ki ilişkinize dair yakındığınız bütün sorunlar bir şekilde ortadan kalktı (sihir diye bir şey var bu dünyada) ve siz buradan böylece yakındığınız sorunlarınız olmaksızın ayrılıp hayatınıza dönüyorsunuz? Yaşamınızda neler değişirdi?

"İlişkim istediğim gibi olsa, ya da yakındığım sorunlarım ortadan kalksa, hayatta başka ne sıkıntım kalır ki? Her şey muhteşem olur! Burdan çıkınca sevgilimin kollarına koşarım, birlikte güzel bir gün ve gece geçiririz, yemek yeriz, sohbet ederiz, güleriz, belki de bir filme, bir geziye, bir tatile gideriz. Ahh düşünmesi bile güzel, tartışmıyoruz, gerilmiyoruz, sorunumuz yok… Olur mu dersiniz?"

"Yani beni görür görmez "yine geciktin" diyerek göz devirmeyecek, ben de "senin yüzünden telefonumun şarj aletini unuttum!" diye sitem etmeyeceğim öyle mi? Beni anneme benzetmeyecek, eleştirmeyecek, ben de kendimi savunmayacağım, onu aşağılamaya ve cezalandırmaya çalışmayacağım demek... Birbirimize kızdığımız için cinsellikten uzaklaşmamız gerekmeyecek. İstediğimizde sevişebileceğiz... Güzel anlarımızı rezil etmeyeceğiz.... En mutlu dakikalarımızın ardından birbirimizi bağır çağır tartışırken bulmayacağız... 'Nerdesin napıyorsun?' yerine 'nasılsın, iyi misin? diyeceğiz'... Kıskançlık ve ilgisizlikle ilgili suçlamalar olmayacak...Ne kadar sakin ve iyileştirici... Yine ve hep gibi cümleler başımızın belası olmayacak. Suçlamaz, eleştirmez, aşağılamaz, küsmez, zihin okumaz, sınırlarımızı aşmayız herhalde. Rüya gibi bir şey bu..."

Daha başka neler değişir yaşamınızda?

"Herhalde huzurlu bir hayatımız olur ilişkimiz böyle olursa. İşimize gücümüze, ilgi alanlarımıza, yaşamdaki diğer konu başlıklarımıza döneriz… "Normal" bir ilişki gibi yürür, herkesinki gibi herhalde... Güzel ve düzenli vakitler geçiririz. Sonra ben ne zamandır ilgilenmemi bekleyen bazı konulara dönerim herhalde. Mesela annemin hastalığı için bulduğumuz yeni profesörle irtibat kurarım artık, bekliyor bu konu ne zamandır. Belki hep ertelediğim doktora tezime başlarım, kafam rahat olacak ne de olsa değil mi?…"

"Aramızdaki sorunla tüm yaşam enerjimi aldığı için, hareket edemiyordum, evimden taşınmam gerekiyordu taşınamıyordum bir türlü, onu hallederim. Off nereye yerleşeceğim bilmiyorum, ama Erhan artık bana karışmıyor değil mi, tamam, kendim karar verebilirim. Şeye taşınırım… İşe yakın, yok ama pahalı olmayan, anneme yakın ya da off... Bilemedim. Ne zamandır istediğim atölyelere, kurslara başlayabilirim, hep tartıştığımız için evden çıkmayı bile istemiyordum. Orda yeni arkadaşlarla tanışırım. O da yazmayı durdurduğu kitabına döner belki de, tıkanmıştı son yıllarda yazamıyor ve bunun için de beni suçluyordu. Dansa gitmek istiyordu ama ona engel oluyordum ona kızgın olduğum için, belki ona da başlar. Babasının maddi ve manevi yükü üzerinde yıllardır, bir çözüm bulması gerekiyor, kardeşleriyle bu yükü paylaşması lazım ama konuşamıyor, büyük sıkıntı yaşıyor aslında, ama girmiyordu hiç o konuya. Adeta sırtında bir yük gibi taşıyor...

Görünen o ki, ilişki sorunlarımız bizi oyalamayacağı için, belki geçmişimizdeki kapatamadığımız meselelerimizi bekletmeyip artık bireysel terapilerimize başlarız…

Acaba diyorum, biz ilişkimizdeki sorunları çözersek zannettiğimiz kadar muhteşem bir hayatımız olmayacak mı?..

Yoksa bu yüzden mi çözmüyoruz…..."

Çözülmez sorunlara bu bağlılık neden?

Devam eden inatçı sorunları doğru okumak lazım. Anlamı ne? Ve işlevi ne? Bazen ilişkilerde sorun diye duyduğumuz konular ilişkinin dışından bakınca, tam olarak eften püften meseleler gibi görünse de, partnerlerin verdiği duygusal yanıtlar, durumun kendileri için adeta ölüm kalım meselesi düzeyinde yaşandığını gösteriyor. Yani partnerler olağan koşullarda en çok 2-3 puanlık bir stres karşısında, 8-9 puanlık bir reaksiyon gösteriyor. Bunun ilişkinin içinde veya dışında, ama açıkta olmayan gizli bazı açıklamaları olmalı. Ve üstelik bu sorunlar çözülemez, vazgeçilmez, ısıtıldığında ilk günkü tazeliğinde partnerleri kışkırtan sorunlar oluyor. 

Daha önce yazdığım "evladiyelik bariyerlerimiz" yazısında bu tip sorunlara "bariyer" sorunlar demiştim. Bariyer sorunları ilişki içinde dokunulmazlığı olan sorunlar yerine kullandığımız, çözülemez ve oyalayıcı sorunlar olarak ele almış, bunların işlevini görüp, geri planda kalan, esas sorunlara bakmayı önermiştim. (Bkz. Evladiyelik Bariyerlerimiz) 

Şimdi benzer bir yerden açıyı bir miktar daha genişletiyorum. Ama önce tekrarlayayım, kimi zaman bu bariyer konular ilişki içindeki dokunulması zor arkada kalan konular yüzünden "çözülemezler". Çözülmemeleri gerekir çünkü bir işlevleri vardır: Esas meseleleri örtmek, çifti ve ilişkiyi başka sorunlarla oyalamak, duyguları bu sorunlar üzerinden yaşamaya çalışmak gibi. Ancak kimi zaman da ilişkilerimize ait olmayan esas sorunlar için bir bariyer oluşturduklarını da akla getirmemiz lazım. Yani ilişkiyi, kişisel ve çözülmeyi bekleyen bireysel sorunlara bariyer olarak kullanabiliriz. Bunlar bilinçli davranışlardan ziyade daha çok bilinçdışı savunmalarla hareket etmelerimizdir.  Bu ilişkisel, bariyer konular da yaşamımızda çözülemeyen, çözülmeyi bekleyen, bize rahatsızlık veren ama kaçındığımız kişisel konular sebebiyle "çözülemezler". 

Örneğin, aslında dönemsel bir kriz ve değişim içinde olduğum halde (bunu anlamak, görmek ve baş etmek hoş olmadığından), "ilişkimizde eskisi gibi eğlenmiyoruz" konu başlığında dolanıyor olabilirim. Böylece hem bu zor kişisel konumun yarattığı duygusal basıncı yaşayacağım bir alan yaratmış olur, hem de onu uzağımda tutmuş olurum.  Veya nüksetme riski olan hastalığımla ilgilenmek, doktora kontrole gitmek yerine (bu benim için hoş bir konu olmadığından, veya eşimin böyle bir süreçte bana eşlik edip edemeyeceğinden emin olmadığımdan) eşimin işinin çok yoğun olduğuna kızıp duruyor ve eskisi gibi benimle ilgilenmediği için yakınıyor olabilirim. 

Gerginliğimi başka meseleler üzerinden yaşamaya çalışıyorum. Ancak bu işe yaramayacak ve üstelik esas sorunuma yaklaşamamamla birlikte ilişkime de zarar verecek. 

Üstü örtülü sorunlarımız

Parçası olduğumuz duygusal ilişkimiz, bizim için çok rahatlıkla bastırdığımız, inkar ettiğimiz, üstünü örttüğümüz, her hangi bir sorunumuzun-meselemizin yansıtıldığı bir kucak olabilir. Onarılmasını istediğimiz bozulmuş oyuncağımızı eve getirip birinden bunu-bizi görmesini ve onarmasını beklemek gibi. Veya oyunda sürekli yenilen çocuğun, eve-annesine dönüp, senden nefret ediyorum, demesi; dışarıda çocuklardan dayak yediğinde gelip kardeşini dövmesi gibi örneklerle açıklayabilirim. Bu düşmesi kolay tuzak, bizim bebeklik ve çocukluk dönemlerimizde geliştirdiğimiz bir yapılanma ürünü olsa da, böyle bir yorum alanına girmeden, sadece buz dağının görünen kısmına dair bir farkındalık yaratmakla yetineceğim.

İşyerinde bir türlü terfi olamamak, veya hak edilen yükselmeyi görememek, üstüne bu meseleyle yüzleşememeyi de getirirse, evdeki (gönüldeki) ilişkiye yansıyacak tarafları olabilir; sen de zaten beni hiç beğenmezsin! 

İçine doğduğumuz aile içinde bitmek bilmeyen çatışmalar ve gerilimlere maruz kalmak ve herhangi bir şeyi hatta mesafeyi bile değiştirememek, ilişkide biz hiç birbirimizi anlamıyoruz, sevgilim/eşim benim neler hissettiğimle hiç ilgilenmez-yeterince ilgilenmez halinde gündeme gelebilir.

Birinin sosyal ilişkilerinde hissettiği yetersizlik ve çekingenlik, kendisi tarafından ilişkisinde gaddarlığa ve ilişkide yeterince değerli bulunmadığına yorulabilir. 

Sevgilim psikoterapistim olsun!

Bir ilişkide olmak, kişisel sorunlarımızı çevresine veya ortasına yığabileceğimiz veya en azından kapısına bağlayabileceğimiz bir alandaymışız gibi hissettirebilir bize. Her şeyi paylaşabileceğimize dair bir hisle geldiğimiz o yakınlık alanı, bizde her şeyi kusabileceğimiz bir kucak hissi yaratabilir. Aslında bir ömür bunu arzularız. Nazımızın çekildiği, sınırsızca anlaşılmayı beklediğimiz, koşulsuz sevildiğimiz bir yuva ve kucak isteriz biz. Gak deyince ekmek guk deyince su. Oysa ki hiç bir ilişkinin böylesine büyük ölçekli bir onarım ve restorasyon imkanı yoktur. Maalesef yoktur. O masal çok geride kalmıştır.

Ama ilişkiler insanlara elbette iyi gelir, hatta bir ölçüde iyileştirir, bir çok duygusal ihtiyacı karşılayabilir (en azından bir süre için), ancak partnerlerin duygusal arazlarını ve travmalarının bugünkü etkilerini tamamen iyileştiremez, hele hele ifade edilmiyorsa. Ama iyi gelebilir. 

Dolayısıyla ilişkiye atfettiğimiz bir çok sorunun, ilişkiye mi, kendi iç dünyamıza mı, dış gerçekliğe mi, geçmiş travmalarımıza mı bağlı olduğunu düşünmeye başlamak; ilişkilerimde hak ettiği yetişkin davranışlarını sunmak, ve sorunlarımızın çözümünü ilişki üzerinden değil de daha gerçekçi yollarla çözmeye çalışmak, ilişkimizi koruyacaktır.

Bütün atlar aynı tavlaya bağlanmaz.


TIKLAYIN - İlişkiler: Anne baba mıyız, karı koca mı?

TIKLAYIN - İlişkiler-2: "Beni taşısın istiyorum!"

TIKLAYIN - İlişkiler-3: Yürüyorum sana doğru!

TIKLAYIN - İlişkiler-4: Evladiyelik bariyerlerimiz

TIKLAYIN - İlişkiler-5: Biraz yakına gel... Orada dur... Çok da uzaklaşma...

TIKLAYIN - İlişkiler-6: Teker teker katlediliyoruz her gün ve her gün yeniden doğuyoruz erkeklerin dünyasına...

TIKLAYIN - İlişkiler-7 | Boşanma: Kurumsal ayrılık

Yazarın Diğer Yazıları

Seçmenin cevabı: Seçimin psikolojik analizi 101

14 ve 28 Mayıs seçimleri, özellikle muhalefetteki siyasi partilere sert bir dille ve yüksek volümle seslendi: Değişin!

Utancımı duyan var mı? | Afetzedelere ve çaresiz tanıklara, psikolojik ilk yardım

Bu hafta uzaktakilerden veya bölgeden en çok duyduğum, gördüğüm okuduğum, yüksek düzeyde hissedilen utanç duygusu ve yoğun bir yardım etme isteği ve sorumluluğu. Bana kalırsa yaşadığımız utanç ve sorumluluk duygusunun üç sebebi var. Bir, bu kadar kötülük karşısında iyiliğe olan ihtiyacımız; iki, yaşamda kalmanın ve şanslı tarafta olmanın getirdiği suçluluk duygusu ama en önemlisi de utanması ve sorumluluk alması gereken kişilerin utanmaması ve sorumluluk almaması. Onların sahip olmadığı utanç sorumluluk duyguları sanırım bizde ikame ediyor

Kadın cinsel(siz)liği

Bakmaya bile cesaret edemediği, orada, aşağılarında başına bela olacak bir organın içine, nasıl olacak da bir erkeğin penisi girecektir? Yüzyıllarca kalınlıktaki kapıları kırarak hem de. Cinsellik budur kızım!