01 Kasım 2024

İmamoğlu, Esenyurt’ta parti liderliğine değil ama siyasi liderliğe oynayacağını netleştirdi: Sizinle uğraşacağım!

CHP’li iki kritik isim iktidarı cepheden karşısına alırken, kendi içindeki ‘iç cephesini’ tahkim edebilecek mi göreceğiz, zira başka bir eşiğin aşılamaması biraz da buna bağlı

HDP’li belediyelerle başlayan, Boğaziçi Üniversitesi’ne sıçrayan, oradan CHP’li Urla Belediyesi’ne uzanan, 31 Mart seçimleri sonrası da Van’da denenen, Hakkari’de hayata geçen kayyım rejiminin son denemesi İstanbul’un en büyük ilçesi ve nüfusu bir milyona yakın olan Esenyurt oldu.

Her iki Esenyurtlu seçmenden birinin oyunu alan, CHP ve DEM’in ‘Kent Uzlaşısı’ çerçevesinde yüzde 49 oyla seçilen akademisyen Ahmet Özer hem tutuklandı hem de yerine Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy İstanbul Vali Yardımcısı yapıldıktan sonra kayyım olarak atandı. İlk icraatı da seçilmişin fotoğrafını yere indirmek oldu.

Bir beton şehir olan Esenyurt’un belediye binasının etrafında kayyım sonrası bariyerler, tomalar, kirpiler vardı.

Çok etnik yapılı bir ilçe olan, Faslıların, Afganların, Katarlıların, Afrikalı göçmenlerin de yaşadığı Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atanması, seçilmiş siyasetçi Ahmet Özer’in tutuklanması Türkiye için, özellikle de muhalefet için yeni bir eşik.

Cumhur İttifakı, Kürt meselesini kendi diliyle yeniden gündem yaparken yarattığı ‘umut’ kırıntılarını süpüren bu hamleyle kayyım rejimini İstanbul’da da test etmiş oldu.

CHP’nin çağrıcısı olduğu DEM’in de destek verdiği protesto eyleminin yapılacağı Esenyurt Meydanı’na doğru yürürken karşıma çıkan iki fotoğraf her şeyi anlatır nitelikteydi. Bir yanda “Barış ve Kardeşlik Kenti Esenyurt” diyen tutuklu belediye başkanı, diğer yanda ise bildiği, inandığı yolda ilerleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan… kayyım, bu iktidarın ve tabii ki mevcut rejimin inandığı bir yol… Ve sandık demokrasine inancı yok etme pahasına vazgeçmediği bir yöntem.

Meydana gitmeden önce belediyenin etrafına çekilen bariyerlerin dışında oturan vatandaşlarla konuştum.

Son seçimde CHP’ye oy verdiğini ifade eden Karslı bir seçmen protesto eylemine gitmekten geri durmasa da “Korkuyorum, içimizde kalsın” diyerek konuşmak istemedi.

Yaşı ilerlemiş emeklilerden bazıları ise sözünü sakınmadı:

Haksız yere kayyım atıyorlar. Kendileri teröristi Meclis’e çağırıyorlar öteki adamı terörist diye suçluyorlar. Doğru mu bu. Halk olarak bu haksızlıkları kabul etmiyoruz. Bizim dertlerimizi düşünmüyorlar kendi menfaatleri koltukları için bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

Vatandaş geçinemiyor. Markete gidiyor adam istediğini alamıyor. Çocuğuna kahvaltı yaptıramıyor. Fakir fukara ne yapacak. Kimse bizi düşünmüyor. Yargısını tanımayan devlet var. Umudumuz yok, güvencemiz yok.

Necmi Kadıoğlu’nu hiç istemiyoruz. Burada en az 200 tane daireyi parasız aldı, çaldı.”

Kayyım atanan Esenyurt Belediyesi'nin çevresine kurulan bariyerlerin dışında bekleyenler

Avcılar’dan desteğe gelen yaşlı bir teyzenin söyledikleri de vatandaşın bilinç düzeyine dair çok şey söyler nitelikteydi:

“Bu görüntü yakışmıyor. Kalkanları, polisleri yığmak…  Güzel değil hoş değil. Biz hepimiz aynı bayrağın altında yaşıyoruz. Kendi işlerine gelince Kürtler kardeş oluyor işlerine gelmeyince Kürtler CHP ile görüşünce PKK oluyor. Bu doğru değil. Adalet dürüstlük ve kardeşlik istiyoruz. İmamoğlu’na niye sıra gelecek, ne yapmış ki, kimi öldürmüş. İmamoğlu ülkesine ihanet mi etmiş, ona bir şey yapamazlar, asla müsaade etmeyiz. CHP’yi pasif görüyorum. Biz haksızlık istemiyoruz. Bu halka yazık. Polisle halkı karşı karşıya getiriyorlar. Erkekler sus pus olmuş bu ülkeyi kadınlar kurtaracak.”

Tutuklanan Ahmet Özer'e destek için Avcılar'dan gelen seçmen

Emekli olduğunu söyleyen iki kadın öğretmenden biri 31 Mart seçimlerinde Ahmet Özer’le birlikte günde 12 saat seçim çalışması yaptığını söyledi. Miting alanında sorularımı yanıtlayan öğretmen “Böyle bir ülkede yaşamaktan utanç duyuyorum” derken sesi titredi.

O titreyen sesin cümleleri ise hiç titrek değildi:

“Adam iki kelime laf etmiş diye,  yok başsağlığı dilemiş diye, Kürt bir sanatçıyı getirmiş konser verdirmiş diye… Kürtlere sahip çıkmak zorunda. Kendisi de Kürt. Biz ayrışmıyoruz, ayrıştırmıyoruz. Bundan nemalanan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Yok Alevi, yok Sunni, yok Türk , yok Kürt diye diye bugünlere getirdi bizi. Saygı duyacak. Ülkede hak hukuk adalet yok. Ben Esenyurt’ta bu seçimlerde stand sorumlusuydum. Hakkımı helal etmiyorum. kayyım atansın diye mi günde 12 saat evimi çolumu çocuğumu bıraktım geldim. Hiç kimse konuşamıyor. Konuşan hapsi boyluyor. Hırsızlar tecavüzcüler elini kolunu sallayarak sokakta dolaşıyor. DEM ve CHP seçmeni olarak ayrışmayız. Bir bütünüz. Ben Ahmet Özer’le gecenin 12’sine kadar çalıştım. Terörü övecek tek bir kelime duymadım ağzından. Kadıoğlu döneminde Esenyurt bina ve zina olarak lanse ediliyordu. Gökdelenlerin dışında ne yaptılar, yediler, çaldılar, çırptılar kenara geçtiler. Dünya kadar borç bıraktılar. Adalet bu değil.”

Konuştuğum diğer emekli öğretmen de hedefin İmamoğlu ve Demirtaş olduğunu söyledi.

Ahmet Özer'in seçim kampanyasında çalışan emekli öğretmen

Gelelim mitingden izlenimlere…

Miting planlanan saatten biraz geç başladı. Alana gelenlerin yaş ortalaması yüksekti. DEM Parti’nin bayraklarına polis engel olmaya çalıştı. Ama partililer sorunu hızla çözdü. CHP kitlesi daha fazlaydı. DEM muhtemelen CHP’nin çağrıcı olduğu bir eylemde çok da baskın görünmek istemedi.

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, DEM Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nı anons etti. Üç seçimdir CHP ve DEM’in seçim ittifakı çalışmalarının tabandaki karşılığı Esenyurt özelinde görünürdü. CHP ve DEM’li siyasetçilerin kayyıma karşı yan yana fotoğraf vermesi iktidarın hamlesini boşa düşürür mü bilinmez ama her iki partinin açıklamasında hem teşhir hem tespit vardı:

Hatimoğulları’nın vurgusu şöyleydi:

"Bugün kent uzlaşısı, iç barışın ta kendisidir. Kent uzlaşısına tahammül etmeyenler kent uzlaşısına operasyon çekenler iç barıştan nasıl bahsedebilir?  Bir olma, beraber olma zamanıdır, demokrasiyi, gerçek anlamda bir iç barışı hep birlikte talep etme zamanıdır."

 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşması net ve siyasi lider tonu taşıyordu. Bir sonraki adımın ‘Ahmak davası’ ile kendisine karşı atılabileceğini bilen bir siyasetçi olarak iktidarın son hamlelerine karşı  seçmenin sorabileceği soruları sordu ve bir anlamda kendi çözüm sürecini tarif etti. Partisinden bir adım ilerdeydi.

“Biz sorunların çözümünün karşısında olmayız. Ancak çözümlerde samimiyet, ciddiyet ve tutarlılık ararız. Tutmuş ‘Uzattığım eli havada bırakmayın’ diyor. Söylesenize sizin elinizde ne var? Siz neyin sözleşmesini yapmak istiyorsunuz Kürt kardeşlerimizle? Elinizde barış mı var, huzur mu var, kardeşlik mi var?  Seçtikleri meşru siyasetçilere ifade özgürlüğü, serbestçe görev yapma sözü mü var? Evlatlarına iş mi var, aş mı var, umutlu bir gelecek mi var? Yaşlılarına huzurlu bir emeklilik mi var? Yoksa sizin elinizde şantaj mı var, tehdit mi var? Beni seçin, benden olanı seçin, ben kimi istersem onu seçin dayatması mı var? Sahi siz öbür elinizde ne saklıyorsunuz? Sopa mı tutuyorsunuz? Beni seçmezseniz, sizin seçtiklerinize görev yaptırmam, onları hapse atarım, size hayatı dar ederim diyen şantaj sopası mı var öbür elinizde? Sizi evsiz, yurtsuz, evlatlarınızı eğitimsiz, işsiz bırakırım diyen tehdit sopası mı? Peki ya sizin bu sözleşmede memleketin geri kalanına vaadiniz nedir? Gelin birlikte ortak bir millet olalım mı diyorsunuz, kaderimizi, geleceğimizi aynı hedefte buluşturalım mı diyorsunuz? Yoksa benden başkasına gönül düşürürseniz bu memleketi hepinize dar ederim mi diyorsunuz? Zaten yeterince dar ettiniz.”

2019’daki İstanbul’daki yerel seçimin iptal edilmesi kararından sonra ceketini çıkaran, kollarını sıvayan İmamoğlu bu kez de bileklerini göstererek, “Bu bileği bükemeyeceksiniz ve sizinle uğraşacağım” cümleleriyle olası planı planlayanlara “Hodri Meydan” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de iktidarın “Kent Uzlaşısı” siyasetini kriminalize etme ihtimaline karşı açık konuşması önemliydi. İttifak siyasetinin arkasında durdu. Kürt meselesine ilişkin cümlelerini tekrar etti. Yeni anayasa arayışlarına kapıyı kapattı. Asıl çıkışını ise erken seçim çağrısıyla yaptı. Hatırlayacaksınız Özel, 31 Mart seçimlerinden sonra erken seçim tartışmaları konusunda temkinli konuşmuştu.

“Erdoğan; Esenyurt Meydanı sana sesleniyor ve ‘hükümet istifa’ diyorlar. Recep Tayyip Erdoğan; ahmak davasıyla mı, kumpas davasıyla mı diye düşünme, aklından geçeni, piyonlarına, cellatlarına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa, zaten bıçak kemikte kaçma gel çık karşımıza. Biz seçime hazırız, el mi yaman bey mi yaman görelim. Senin seçim kaybetme korkun o yüzden. Esenyurt'tan başlayarak, İstanbul ve Türkiye'yi kuşatma gayretin ve bu kirli hesaplarının farkındayız.”

CHP’li iki kritik isim iktidarı cepheden karşısına alırken, kendi içindeki ‘iç cephesini’ tahkim edebilecek mi göreceğiz, zira başka bir eşiğin aşılamaması biraz da buna bağlı.

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"