24 Haziran 2021

Çığlığınız varsa, atın!

İnsan olmak, insan kalabilmek neden çok zor? Ya da cezalar mı bizi insan yapacak? Uygulanmayan cezalar mı?..

Akşamüstü saatleriydi. Sosyal medyadan gelen mesajları hep görmüyor olsam da bu mesajı görmem belki de bu çocuğun kurtulacak olması için bir işaretti. Mesaj Türkiye'nin metropole çok yakın bir köyünden. Zaten bu sesi duymamak da mümkün değildi. Gözü yaşlı, kanlı bir çığlıktı bu. Yılların acı acı haykırışı. Hayalleri var, önünde uzun bir yaşam. Kullanabileceği kırılmış kanatları var. Hepsi onarılacak ve o bir kuş gibi süzülecek dünyada. Binlerce mesajdan yalnızca bir tanesiydi. Aldığım mesaj, yaşadıklarını anlattığı kişi tarafından bana atılmıştı. Olduğu gibi paylaşıyorum...

"İyi günler, bir şey sormak istiyorum. 8 yaşından beri üvey babasından taciz ve tecavüzlere uğramış bir insan, şu an 14 yaşında ve gidebileceği tek bir akrabası, kapısı yok. İlk kime, hangi güce sığınabilir? Polis, sığınma evleri vs.. Gidip de geri dönmekten korkuyor. Çünkü burası Türkiye. Elinde bir kanıt yok, fakat bulacağım. Lütfen bir yol gösterin."

Siz olsanız ne düşünürsünüz? Neresinden tutsan elinde kalan bir mesaj. Hemen çocuğun annesinin durumdan haberi olup olmadığını sordum. Ve sonra telefonda konuştum mağdur edilen çocukla. Durmaksızın ağlıyor, hıçkırarak. Eğer duyulursa öldürüleceğini düşünüyor. Korkmuş, yok edilmeye çalışılan bir insanla konuşuyordum. "Anneme anlattım ama bana inanmadı, o bence çok büyük kör, ama onu da orada bırakmak istemiyorum" dedi gözlerinin yaşında çırpınırken. Düşündüm, aynı çatı altında annesi televizyon izlerken bu çocuk, evin başka bir yerinde neler neler yaşamış diye. İçim paramparça oldu, tüylerim de diken diken. Sürekli tekrarladığı şey, "kurtulmak istiyorum" cümlesiydi. Ama korkusuna yenik düşmekten de korkuyordu. "Sen, kendine annelik yapacaksın!" dedim.. Cesarete ihtiyacı vardı, sahip çıkılmaya, korunmaya ve kendine inandırılmaya. Mesafe olarak çok uzaktaydım ona ve dilim döndüğünce bunu yapmaya, anlatmaya çalıştım. Sonra gerekli yere ihbarını yaptı ve buna maruz bırakıldığı çukurdan çekip çıkarıldı.

Eğer istismar ediliyorsanız korkmayın, susmayın! Aşağıda sözünü edeceğim yerlerle iletişime geçin. Gizlilik içinde, can güvenliğinizi sağlayarak sizi karanlık kuyudan alacaklardır.


Desen: Selçuk Demirel

Bu çocukla yaptığım görüşme sonrası bu yazıyı yazmaya karar verdim. Çünkü hâlâ aynı soruları soruyoruz. Burada hiçbir şey değişmiyor. Ancak, tüm bu insanların kurtarıcılarını da size anlatmayı görev biliyorum. Çünkü, Türkiye'de aile içi istismarı yaşayan ve sesi çıkamayan yüz binlerce çocuk var. Onların sesini duyurmak için çalışan çabalayan dernekler ve kişiler var. Bu dünyada ne kadar kötü insan varsa onlardan çok, iyi insan da var. İyilik yapan insan var. Canla başla da çalışıyorlar. Gece gündüz demeden.

Hiç unutmam bir gün, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKFD) Başkanı Canan Güllü ile konuştuğumda "evim, uçaklar oteller" demişti... Ne zaman konuşsak bambaşka yerde, ne zaman buluşsak telefonları susmuyor. Onun varlığını bilmek, dünyaya hediye olduğunu düşündürüyor. Bir insan, bir kadın olarak güç alıyorum ondan, mücadelesini ve çabasını örnek alıyorum. O, hakikaten kurtarıcı, sağ olsun, var olsun. Bu girişiminden yılmaması, duyduklarının onu aşağı çekse de kendini silkelemeyi bilmesi, yaşananlara karşı dirayeti onu desteklemek için müthiş sebepler... Yaptıklarını teker teker dinleseniz hayretler içinde kalırsınız. Bu ülkeye, bu insan hâlâ nasıl "Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan" olmaz diye düşünür de düşünürsünüz. Eğer istismar ediliyorsanız TKDF'yi arayın ve yapın ihbarınızı. Hukuki ve psikolojik destek veriyorlar. Ayrıca ne gerekirse yapabilecek kadar da onları destekleyen insanlar, şirketler ve Türkiye'nin her yerinden belediyeler var. Çünkü insana dokunan bir şey yapıyorlar.

Bu konuda yine çok yararlı çalışmalar yapan başka dernekler ise, öğretmen Ayşegül Küçükafacan'ın Balıkesir'de kurduğu "Kadına Yönelik Şiddet ve Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği". Ayşegül Küçükafacan, çok güçlü bir kadın. Kurduğu bu ekipte birbirinden kıymetli insanlar var. Kadınları ve çocukları her çeşit fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet, cinsel taciz ve istismardan, ihmalden korumak ise ilk amaçları.

Bir diğer güvenerek iletişim kurduğum dernek ise, "Çocuk İstismarı ve İhmali ile Mücadele Derneği". Saat kaç olursa olsun, uzun süren konuşmalar yapacak olsak da, konu hakkında benim bilmem gereken kadar bilgileri benimle paylaşan, iyi insanların bir araya geldiği bir başka topluluk. Sayfalarına bakarsanız siz de neler yaptıkları hakkında fikir sahibi olacaksınızdır.

İşin kötü tarafı, bu insanlar bu kadar çalışma yaparken, sessiz çığlıklara yankı olmayı sağlamaya çalışırken ve de olurken, siyasi cenahın el uzatmaması. "Şu da benden olsun", "Gel, bize bilgilerini, çalışmalarını anlat ve elimizden ne gelirse biz de yapalım, destek olalım" dememeleri. Karar verici pozisyonda olanlardan söz ettiğimi tahmin edersiniz. Yolu daha da açacak olanların sürekli çukur açmalarını izlemek ve o dipsiz kuyudan insanların sesinin ulaşmamasını izlemek, insan olarak canımızı yakıyor. Toplum olarak canımızın yandığı daha çok konu var ama onlar başka yazı konusu. Hani çocuk siyaset üstüydü! Mesela neden istismara uğrayan insanlar "niçin, nereye başvurabileceğini hâlâ bilmiyor?", "neden yaşadıkları olayın ihbarını yapmaktan korkuyor ve sizin onları koruyamayacağınızı düşünüyorlar ve hatta buna eminler?", "Onlara bu güveni neden vermediniz?", "İnsana fayda sağlayacak politikalar hâlâ neden yapılmıyor?", "Neden ben sokakta arkama bakarak yürümek zorundayım?", "Yasalar mı caydırmıyor, eğitimde mi sorun var, yoksa yasayı uygulayanlar da mı?" Yahu bu ülkede tecavüze uğradığı için "neden bağırmadı?" diyen mahkeme heyetlerinde insanlar var... Neden yıllardır aynı soruları soruyoruz. Size normal geliyor mu bu?

Az önce bahsettiğim kişi ve kurumlar, ayrıca bahsedemediğim dernekler de, insanın kurtuluşunu odaklarına alarak onları iyileştirmek ve hayatlarına devam etmelerini sağlamak için hakikaten müthiş çaba veriyor. Bu çok önemli. Hele Türkiye'de milyon kat daha önemli. Çünkü bu, alan çalışması yapmak, bunu genişletmek, pek çok insana ulaşabilmek ve bunu ekip halinde yapmak demek. Çok hasar almış, enkaza dönmüş insanları iyileştirme süresini az hasarla atlatabilmelerini sağlamak demek. Aynı yola baş koymuş, umudu ve güveni ortak dil yapmış, hayatları elinden alınanların hayatlarına giden yolu onlara gösteren, ellerinden tutan insanlar topluluğu, iyi ki varsınız.

2018 yılında, Türkiye'de ensesti yazdığım "Kardeşini Doğurmak" kitabından sonra, yüzlerce email ve mesaj aldım. "Beni kurtar – beni de dinler misiniz? – ne yapmam, nereye başvurmam lazım – kimse bana inanmıyor sanki suçlu benmişim gibi" diyen, sayamadığım kadar insan.. Ve aradan kaç yıl geçti, hâlâ devam ediyor. Bu kitabı yazdım ama elbette kurtarıcı değilim, maalesef sadece aracı olabiliyorum. Her zaman elimden ne gelirse yapmaya devam edeceğim.

Yazıda bahsettiğim bu çocuk, kurtarılabilen az sayıdaki çocuktan biri. Evinden ayrıldığı gün karmaşık duygu durumunda akıttığı gözyaşları ona mutluluk gözyaşı olarak kısa sürede dönecek... O evden çıktığı gün onun bayramı. Keşke çocuklara her gün bayram olsa...


Yazarın Diğer Yazıları

Londra Mektupları: 'Altın renkli Haliç'ten, Stoke Newington’a

Kelimelerin gücüne kalp mi dayanır, akıl mı dayanır arkadaş diyor ve uzaklara dalıp okuduklarımı kalbime indirmeye çalışıyorum…

Sistina Şapeli yolunda...

Michelangelo’nun, mermerin içinden söküp çıkardığı Davut heykelini konuşmamızın üzerinden biraz zaman geçmişti. Peki ya, Sistina Şapeli'nin tavanını tezyin ettiği günlere giden yol, yapılan diyaloglar, yaşadığı bedensel zorluklar ve sonuçta ortaya çıkan o inanılmaz ve seyretmeye doyamadığım görüntü…

Londra’da Dayanışma Kermesi ve Kurak Günler...

Buradaki insanlar da ellerinden geleni yapmayı sürdürüyor; içten, samimiyetle ve hissederek