01 Eylül 2019

Sinemadan beslenen bir roman: Godard Makinesi

Sanatlar birbirinin akrabasıdır aslında. Bize yaşamı anlatırken, yaşamın ayrıntılarını okur; insanın açmazlarını ve gizemlerini vurgularken yaşamın da yüzeysel gerçekliğinin arkasındaki gerçekliği yansıtır

Jean Luc Godard, sinema tarihinin önde giden yönetmenlerinin başında gelir. Godard, Andre Bazin öncülüğündeki önemli sinema yayını Cahiers du Cinema'da önceleri sinema yazıları yazıyordu. Daha sonra Fransa'da 1959'da ortaya çıkan ve sinema sanatının anlamını ve dilini kökten değiştiren, 1960'larda dünya sinemasında fırtına gibi esen Yeni Dalga (La Nouvelle Vaque) akımının kurucularından ve en etkili ismi oldu; sinema sanatına büyük ve yeni ufuklar açtı.

Godard Makinesi, Merve Yakut'un ilk romanı. Yakut aynı zamanda bir sinema tutkunu ve sinema bireysel bir üretim alanı olsa, belkide ilk romanını yazmadan önce ilk filmini de çekmiş olabilirdi.  O bir Godard tutkunu aynı zamanda! Godard'ın gerçek yaşamda yapamayacağım şeyleri sinemada yaptım demesinden etkilenmiş gibi görünüyor. Gerçek yaşamda yapamayacağı şeyleri o da yazarak yapmak istiyor gibi...

Godard Makinesi, salt ismiyle sinemaya yakın duran bir roman değil. Gerek mekan yaratma, gerek karakterlerini oluşturma, gerekse de kurguyla olay örgüsünün bütünlüğünü kurma açısından sinemanın olanaklarını bize duyumsatan bir yapıt. Ayrıca pek çok film ve karekterinden de öyküsünü kurarken beslenmiş ve bu bağlamda da göndermeler içeriyor. Ağırlıklı göndermeler ise Godard'a yönelik. Ana karakteri Cemşit'i, Godard sinemasından etkilenmiş bir auteur yönetmen olarak işleyişi boşuna değil. Yakut'un içi de kıpır kıpır. Türkiye'de kadının sıkıştırılmışlığına, hayata katılma alanlarının erkek egemen kültür tarafından belirlenmesine ve kısıtlanmasına öfkeli. Bu öfkesini ise erkek bir karakter Cemşit'le dışa vuruyor.

Romanın ana karakteri Cemşit, sinemaya senaryo yazarı olarak başlayıp daha sonra yönetmenliği amaç edinen, fiziksel anlamda zayıf ve çirkin bir karakter. Yakut, sinemanın yaptığı gibi romanını karşıtlıklar üzerine bina etmiş. Romanın ana kadın karakteri eczacı Jülide ise güzel ve çekici bir kadın. Yakut'un kadın duyarlığıyla, fiziksek güzelliğine gösterilen ilgiden rahatsızlık duyan bir karakter.

Merve Yakut'un romanı bölümler halinde ilerliyor. Her birim, içeriğine gönderme niteliği taşıyan alıntılarla başlıyor. Yazar böylesine bir tarz belirlemesinin, sabırsızlığından beslendiğini söylüyor. Bu alıntıların çoğu sinemanın önemli isimlerinden yapılmış. Romanın bu zenginliği bile Yakut'un sıkı bir sinefil olduğunu düşündürtüyor.

Godard sineması, yönetmenin isminden aldığı ilhamla jumpcutlarla kurgulanmış bir roman. Ama yazar Merve Yakut, ana karakteri Cemşit'in, filmlerinde seyircisini düşündüğünden daha fazla okurunu düşünüyor. Roman epizotlarla ilerleyip sık sık yeni bir bölümle başlıyormuş duyumsatması yaratsa da aslında bir bütünlüğü var ve okuyucusunu da peşine takarak ana karakter Cemşit ve onun cazibesinden ve dişiliğinden kopamadığı ve tutkuyla karşılıksız bir aşkla sevdiği Jülide üzerinden yürüyor. Bu yanıyla tam bir benzeşlik içermese de Godard'ın efsanevi "A Bout de Soufle" (Serseri Aşıklar) filminden etkilenmeler içeriyor. Romandan farklı olarak kahramanlar ve cinsiyetleri yer değiştiriyor: Jülide, uçarı, çapkın, hiper aktif serseri, üçkağıtçı, Belmando'nun canlandırdığı Michel'i anımsatırken, Cemşit ise Jeanne Seberg'in canlandırdığı entelektüel Amerikalı öğrenci Patricia'yı anımsatıyor...

Merve Yakut romanının ana karakteri Cemşit'e zaman zaman Türk sinemasının önemli isimleri Atıf Yılmaz, Müjde Ar, Yavuz Turgul'la düet yaptırıyor. Kurgu bir romanın ana karakteriyle gerçek insanların bir aradalığı, romanın yumuşak karınlarından biri olabilir mi? Şüphesiz yazarın tercihi!Diğer yandan Yakut'un satırlarının arasına zaman zaman sızan anakronik, filmle (pelikül) çekim dönemi devam ederken çekimleri monitörden izlemek gibi betimlemelerin sızması; kameranın dikey çevrinmesine pan (yatay çevrinme) denilmesi  gibi ufak atlamalar söz konusu...

Godard Makinesi, bir ilk roman olarak sürükleyici yapısı ve ayrıntılarıyla dikkati çekiyor; Merve Yakut'un yeni romanını merak ettiriyor. Sanatlar birbirinin akrabasıdır aslında. Bize yaşamı anlatırken, yaşamın ayrıntılarını okur; insanın açmazlarını ve gizemlerini vurgularken yaşamın da yüzeysel gerçekliğinin arkasındaki gerçekliği yansıtır. Genç yazar Merve Yakut, gözlemleri ve duyarlığıyla yaşamı bize iki güçlü sanatın, edebiyatın ve sinemanın işbirliğiyle anlatıyor Godard Makinesi'nda...

Yazarın Diğer Yazıları

Burası cennet olmalı

Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor

Uzaylı "Kirpi Sonic"

Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik

92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı

Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım