22 Şubat 2022

4 yaşındayken kaç milyon kelime duymuştunuz?

AÇEV: Bilimsel araştırmalar, yüksek sosyoekonomik düzeye sahip ailelerde yetişen çocukların 4 yaşına geldiklerinde 45 milyon kelime duyduklarını, düşük sosyoekonomik seviyede yetişen çocukların sadece 13 milyon kelime duyduklarını gösteriyor

Anne Çocuk Eğitim Vakfı, 28 yıldır erken yaştaki her çocuğun güvende, sağlıklı, mutlu ve öğreniyor olması için çalışıyor. Ülkenin dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi çocuklar, anne babalar ve genç kadınlar için bilimsel temelli eğitim programları geliştiriyor ve uyguluyor. En son işleri ise birçok sanatçı, yazar ve uzmanın da içinde olduğu ‘Okuyan Bir Gelecek’ projesi. AÇEV Genel Müdürü Senem Başyurt vakıfta neler yaptıklarını ve ‘Okuyan Bir Gelecek’i anlattı…

-Sizin kişisel serüveninizde AÇEV’le yolunuz nasıl kesişti?

 Uzun yıllar finans sektöründe yöneticilik yaptıktan sonra 2017 yılında sivil toplum alanına geçerek Darüşşafaka Cemiyeti’nde Genel Sekreterlik görevini üstlendim. AÇEV’in çalışmalarını da uzun zamandır yakından takip ediyordum. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında göreve başladığım AÇEV’in bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

AÇEV Genel Müdürü Senem Başyurt

-Bir söyleşide “İşimiz aile içinde iletişimi teşvik etmek” diyorsunuz. Bu iletişimi ve teşvikleri anlatabilir misiniz?

 AÇEV olarak, bir çocuğun sağlıklı gelişimi için çocuğun en yakın çevresinde yer alan anne babanın çocuğun öğrenmesini ve gelişimini destekleyici fırsatlar sunması, şiddetten uzak, sevgiye, güvene ve huzura dayalı bir ortam hazırlamasının oldukça önemli olduğuna inanıyoruz. Anne, baba ve çocuğun birbirleri ile kaliteli zaman geçirmeleri, birbirlerini dinlemeleri, duygularını düşüncelerini, ihtiyaçlarını açık bir şekilde ifade edebilmeleri, anne babanın çocukla sevgi ve güvene dayalı bir bağ kurması, aile içindeki iletişimin temellerini oluşturuyor.

Aile içi iletişimi desteklemek için anne eğitim programlarında ‘Aile Tutumları’, ‘Çocuğu Dinleme ve Kendini İfade Etme’, ‘Empati’, ‘Çatışma Çözme’ ve ‘Öfke Yönetimi’ konularına da yer veriyoruz. İletişimin güçlü olduğu bir aile ortamı için anne ve babanın neler yapabileceğini konuşuyoruz. Ayrıca eğitimlerde öğrendikleri bu bilgileri günlük hayatlarında uygulamaları için teşvik ediyoruz. Örneğin, “Ben çocuğumun gözlerinin içine bakmadan onu dinliyormuşum, artık gözlerinin içine bakarak dinleyeceğim” diye karar alan bir annenin, bunu uygulamaya geçirmesini destekliyoruz.

-Eğitimler ne kadar sürüyor?

 13 hafta sürüyor. Anneler her hafta kararlar alıp uygulamaya çalışıyorlar. Bir şeyi düzenli olarak denemek ve uygulamaya çalışmak da davranış değişikliğini beraberinde getiriyor. Bunun yanı sıra aile içi iletişimi artırmak için anne eğitimlerine katılan annelerle her hafta çocukların gelişimini destekleyici üçer adet çocuk etkinliği paylaşıyoruz. Bu etkinlikleri evde tüm aile bireylerinin katılımıyla yapmalarını teşvik ediyoruz.

-Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nda babalar için eğitim var mı?

Eğitim programına katılan annelerin eşleriyle de bir defaya mahsus olmak üzere ‘Baba Toplantısı’ yapıyoruz. Bu toplantıda, babanın çocuğun bakımında ve ev içindeki sorumluluklarda rol almasının önemini, ailece vakit geçirmenin ve çocukla oyun oynamanın aile içi iletişim üzerindeki etkisini konuşuyoruz. Aile içindeki iletişimi güçlendirmek için annelerin yanı sıra babaları da sürece dahil etmeye çalışıyoruz.

-Çocuğun gelişiminde babaların rolü nedir?

Çocuğun gelişiminin desteklenmesi ve iyi olma halinin sağlanmasında babayı da anne kadar sorumlu görüyoruz. Her çocuk belirli bir kapasiteyle dünyaya geliyor. Bu kapasitenin açığa çıkması için çocuğun belirli deneyimler, fırsatlar yaşaması ve desteklenmesi gerekiyor. Günümüzdeki aile ve toplum yapısına baktığımızda, çocuk dünyaya geldiği anda çocuğa en yakın olan, onun üzerinde en çok etkiye sahip olan kişilerin anne ve babası olduğunu görüyoruz.

Çocuğun gelişiminde bu kadar önemli bir etkiye sahip temel iki aktörden biri olan baba, kendini sorumlu görmez, aktif rol almaz ise çocuğun gelişim ve iyi olma hali için ihtiyaç duyduğu temel destek ve deneyimler azalıyor. Bu da çocuğun gelişim potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirmesine engel olabiliyor.

“Babanın sadece eve ekmek getiren, korkulan, mesafeli, yakın olamadığımız, bizi içinden seven bir figür olduğu algısını değiştirmeye çalışıyoruz.”

Biz de bir taraftan babanın bu rolüne dikkat çekmek amacıyla farkındalık çalışmalarını sürdürürken bir taraftan da babanın bu sorumluluğu üstlenmesi için gerekli bilgi ve beceriyi edinmesini eğitim programları yoluyla desteklemeye çalışıyoruz. Kampanyalar ve savunuculuk faaliyetleri ile babanın sadece eve ekmek getiren, korkulan, mesafeli, yakın olamadığımız, bizi içinden seven bir figür olduğu algısını; babanın çocuğun bakımına katıldığı, çocuğun gelişimini desteklediği, çocukla karşılıklı ve yakın ilişki kurduğu, çocuğa zaman ayıran bir figür olarak değiştirmeye çalışıyoruz. Baba Destek Programı’nı 1996 yılından bu yana, toplumdaki güncel ihtiyaçlara ve güncel bilimsel verilere göre uyarlayarak devam ettiriyoruz.  

Baba Destek Programımız ile bugüne kadar 60 binden fazla babaya ulaştık. “Babayım” kampanyası kapsamında yürüttüğümüz iletişim çalışmaları ile de erken evliliklerin önlenmesi, çocukların istismardan korunması, şiddetsiz ve huzurlu bir ev ortamı sağlanması, çocukların eğitime devam etmesi gibi konularda babaların sorumluluklarına dikkat çekiyoruz.

-AÇEV toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden de bahsediyor, bu eşitsizliği nasıl eşitlemeyi planlıyorsunuz?

AÇEV olarak hem ailelere yönelik projelerimiz hem de kurumsal iş birliklerimizle, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik pek çok çalışmaya imza atıyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana ebeveynlik bizim öncelikli konularımız arasında. Çocuk bakımı ve eğitiminde ebeveynlerin eşit katılımını çok önemsiyoruz.

Babalık Araştırması’na göre, Türkiye’de babaların yüzde 91’i çocuk bakımında birincil sorumlunun anne olduğuna inanıyor, yüzde 51’i çocuklarını hiç tuvalete götürmediğini, yüzde 36’sı çocuğunun altını hiç değiştirmediğini, yüzde 35’i ise hiçbir zaman tırnaklarını kesmediğini söylüyor. Biz eğitimlerimizle bu algıyı değiştirmeyi hedefliyoruz.

"Türkiye’de babaların yüzde 91’i çocuk bakımında birincil sorumlunun anne olduğuna inanıyor"

Çünkü biliyoruz ki babaların çocukların bakımına katılmaları, çocuğun gelişimi ile ilgili sorumluluk üstlenmeleri, ev içi iş bölümünün de daha dengeli bir şekilde paylaşılmasının önünü açıyor.  Ev içi işlerin daha eşitlikçi bir şekilde paylaşılması ise hane içindeki toplam iyi olma halini olumlu etkiliyor, ev içinde daha demokratik bir ortamın oluşmasını sağlıyor, ilişkileri güçlendiriyor. Babaların çocuğa yönelik sorumlulukları eşit bir şekilde paylaşmaktan başlayarak toplumsal cinsiyet rollerine dayalı olarak edindikleri erkeklik kalıplarını gözden geçirmeleri, erkeklerin eşitlikçi bir şekilde dönüşümlerinin de önünü açabiliyor. Diğer yandan babaların ev içinde eşitlikçi bir rol model olmaları da kız ve oğlan çocuklarının cinsiyet rollerine dair algısını ve tutumlarını şekillendiriyor.

Baba ve anne arasındaki iş bölümü nasıl, bir anlaşmazlık anında karşılıklı tutumlar neler, kim kimi susturuyor, baskılıyor, ev içi işleri sürekli kim yapıyor, kim duygularını nasıl ortaya koyuyor gibi algılar çocuğun, kadın ve erkek olmanın nasıl bir şey olduğu konusunda fikir sahibi olmasını sağlıyor. Bu nedenle eşitlikçi tutumlar, çocukların da algılarını eşitlikçi bir şekilde şekillendiriyor.

Biz de hem eğitimlerimiz hem de bilinçlendirme kampanyalarımızla aile içindeki demokratik davranışların gelişmesiyle birlikte, babaların çocuklarıyla daha çok vakit geçirerek, sağlıklı bir iletişim kurabilmesine, onların ihtiyaçları konusunda bilgilenip, şiddet içeren davranışları değiştirmesine aracılık etmeyi hedefliyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılması hedefimiz doğrultusunda, özel sektör çalışanlarına yönelik bilgi vermeye, farkındalık artırmaya ve davranış değiştirmeye yönelik seminerler gerçekleştiriyoruz. Toplumsal Cinsiyet Farkındalık Yaratma Semineri ile katılımcıların kadın-erkek rolleri, bu rollerin oluşumu, günlük hayatta ve iş yerine yansımaları gibi konular hakkında düşünmelerini ve eşitlik için yapabileceklerini keşfetmelerini amaçlıyoruz. Eşitlik ve ayrımcılık, toplumsal cinsiyet rolleri, çalışma hayatında toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve erkeğe toplum tarafından öğretilen cinsiyet rolleri ve bu rollerin bireylere ve topluma olan etkisinin ele alındığı seminerde katılımcılar, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık kazanıyor.

-Bir de ‘Okuyan Bir Gelecek Projesi’ var, bu nedir?

Bilimsel araştırmalar bize yüksek sosyoekonomik düzeye sahip ailelerde yetişen çocukların 4 yaşına geldiklerinde 45 milyon kelime duyduklarını, oysa düşük sosyoekonomik seviyede yetişen çocukların sadece 13 milyon kelime duyduklarını gösteriyor. Bu 32 milyonluk fark hem bireylerin hayatını hem de ekonomiden toplumsal yapıya ülkeyi etkiliyor. Bu farkı çocukları kitaplarla tanıştırarak kapatabiliriz. Çocukların erken yaşta kitaplarla buluşması, dil gelişimlerini, yaratıcılıklarını ve hayal güçlerini destekliyor. Biz de bu doğrultuda daha fazla çocuğu kitaplarla buluşturmak amacıyla beş yıl önce ‘Okuyan Bir Gelecek’ projesini başlattık.

"Ülkemizde 5 yaş ve altındaki çocukların yüzde 71’inin evinde ya hiç çocuk kitabı yok ya da üçten az çocuk kitabı var"

Proje kapsamında altı hafta boyunca gönüllüler tarafından çocuklara her hafta canlandırma yöntemiyle kitap okundu ve program sonunda kitaplar çocuklara dağıtıldı. Ayrıca, uygun mekânlarda çocuklar için kütüphaneler oluşturuldu. Ancak pandemi döneminde çocukların eğitimden uzak kalması ve eğitim materyallerine ulaşamaması nedeniyle projeyi dijitalleştirme kararı aldık. Daha geniş kesimlere ulaşmak, daha fazla aileye ilham olmak ve daha büyük bir toplumsal etki yaratmak amacıyla 23 Nisan 2021’de ‘Okuyan Bir Gelecek’ projesini dijital platforma taşıdık.

Çünkü maalesef ülkemizde 5 yaş ve altındaki çocukların yüzde 71’inin evinde ya hiç çocuk kitabı yok ya da üçten az çocuk kitabı var. Ailelerin sosyo-ekonomik durumu sebebiyle erken çocukluk döneminde başlayan bu fark hayatımız boyunca gerek akademik başarımızı gerekse insanlarla ilişkimizi etkiliyor. Örneğin, Türkiye’nin 2018 PISA sonuçlarına göre, sosyoekonomik olarak en üst yüzde 25’lik dilimde yer alan öğrencilerin ortalama okuma puanı 513 iken en alt yüzde 25’lik dilimdekilerin 437. Aradaki fark büyük oranda erken çocukluk döneminden başlayan eşitsizliklerin sonucu.

Biz de ‘Okuyan Bir Gelecek Platformu’yla erken yaşlarda olumsuz şartlarda yaşayan çocukların daha avantajlı olan akranlarından geri kalmasını önlemeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda platform sayesinde AÇEV'in erken çocukluk uzmanlarının seçtiği nitelikli çocuk kitapları, ünlü sanatçıların, uzmanların ve yazarların sesinden çocuklara ulaşıyor. Aynı zamanda bağışlarla ihtiyaç sahibi çocuklara içinde 5 adet resimli hikâye kitabının yanı sıra, kitap etkinlik yönergeleri, çocuk dergisi, resim defteri, oyun hamuru, kuru boya seti ve geometrik şekil oyunu bulunan setlerimizi gönderiyoruz.

"Kitap sahibi olan çocukların problem çözme becerileri gelişiyor ve çocuklar, olaylar arasındaki neden sonuç ilişkilerini daha rahat kurabiliyorlar"

Her kitaba özel hazırladığımız oyun ve etkinlik önerileriyle kitap okuma bittikten sonra ebeveyn-çocuk etkileşiminin artması için de destek sağlamayı hedeflediğimiz, ebeveynlerle doğrudan iletişimde olduğumuz bir süreç yürütüyoruz. Tüm bu çalışmaların sonucunda aldığımız dönüşler çok mutluluk verici. Ebeveynler çocukların dile hâkimiyetlerinin ve dikkat sürelerinin arttığını, yeni sözcükler öğrendiklerini, hayal güçlerinin geliştiğini ifade ediyor. Kitap sahibi olan çocukların problem çözme becerileri gelişiyor ve çocuklar, olaylar arasındaki neden sonuç ilişkilerini daha rahat kurabiliyorlar.

Ebeveynlerin projeyle ilgili geri dönüşlerini almak, kitap setlerine kavuşan çocukların gözlerindeki mutluluğa tanıklık etmek bizim için büyük heyecan. Bu heyecanı herkesle paylaşalım ve daha çok çocuğu mutlu edelim istiyoruz. Herkesi ihtiyaç sahibi diğer çocukları da düşünmeye ve onlara kitap hediye etmeye davet ediyor; bunu birlikte toplumsal bir seferberliğe dönüştürmeyi amaçlıyoruz.  Hedefimiz 100 bin çocuğu kitaplarla buluşturmak.

-Dijital platformda çocuk kitaplarını seslendiren sanatçı, yazar ve uzman kimler var?

Fazıl Say’ın müziklerini üstlendiği projede Beren Saat, Cem Yılmaz, Demet Evgar, Genco Erkal, Selçuk Yöntem, Songül Öden, Yekta Kopan, Mert Fırat ve Tilbe Saran gibi sanatçılar; Ayfer Gürdal Ünal, Bahar Eriş, Sevda Mustafaoğlu, Gökçe Gökçeer gibi yazar ve uzman isimler yer alıyor. Zaman geçtikçe yeni isimlerin videoları da platforma eklenmeye devam edecek.

Ebeveynler ve çocuklar diledikleri zaman kitapları dinleyebiliyor. Platformda okunan her kitapla birlikte, çocuklar yeni kelimeler öğreniyor. Her kitaba özel hazırladığımız oyun ve etkinlik önerileriyle kitap okuma bittikten sonra da ebeveyn çocuk etkileşimini artırmayı hedefliyoruz. Ebeveynler, platform üzerinde çocuklara nasıl kitap okunacağı ile ilgili önerilerimizi de bulabiliyor. 

-Bugüne kadar kaç çocuğa ulaştınız? 

Okuma gruplarımızda 14 bin, kitap setleriyle 7 bin 500 çocuğa ulaştık. Uzmanlarımız setleri gönderdiğimiz çocukların ebeveynlerini arayarak çocuklarının gelişimini desteklemek için setleri nasıl kullanabilecekleri yönünde bilgi veriyor ve sonrasında takip ediyor. Dijitale taşıdığımız platformun videoları ise 170 bin kez izlendi.

-Bu setleri nasıl ulaştırabiliriz?

Okuyan Bir Gelecek projesine destek olmak isterseniz https://okuyanbirgelecek.acev.org/ web sitesini ziyaret ederek kitap seti bağışlayabilir veya kendi bütçenize uygun bir miktarla kitap setinin oluşturulmasına katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca 3747’ye BAGIS yazıp SMS göndererek de 20 TL’lik katkıda bulunabilirsiniz.

Daha çok çocuğun kitaplarla buluşmasına katkıda bulunmak isterseniz de 6 Mart’ta gerçekleşecek Runtalya Maratonu’nda koşabilir ya da koşucuların Adım Adım’ın ‘İyilik Peşinde Koş' platformu üzerinden açtıkları kampanyaya destek verebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Adnan Oktar mağduru baba Elvan Koçak’ın ‘Katarsis’i üzerinden sorular...

Bir çocuğun cinsel istismara uğramasını pornografik bir soruya dönüştürmekle hangi ‘Katarsis’ sağlanıyor? 

Deprem çocuğunun 'şah ve mat'ı: Hena, enkaz altında kalan satranç kupasına nasıl kavuştu?

"Enkaz altında kaldığına üzüldüğün, manevi değeri en fazla olan şey senin için neydi?”

‘Türkiyeli kadınlarda porno’, ‘Müstehcen’ belgeseli gibi yapımların yaratıcısı olan ve artık porno yönetmeni olarak anılmak istemeyen Mihriban Tandoğan anlatıyor

'Müstehcen' belgeselinin yönetmeni Mihriban Tandoğan'ın kapısını çaldım; belgeseli, son görüşmemizden bu yana neler yaşadıklarını, OnlyFans'te neler olduğunu ve sansürü konuştuk.