19 Eylül 2019

Uber'i savunmak adamı solculuktan çıkarır mı?

15 milyon İstanbullunun meselesi, kendisine sahip çıkacak cesur bir siyasetçiyi beklemeye devam ediyor…

En sonda söylenmesi gereken en başta söyleyerek başlayayım: Arzın sınırlandığı, talebin durmadan arttığı piyasada taksi plakası sahiplerinin şımarıklığı da bitmez... Dolayısıyla daha yirmi gün önce yüzde 25 zam alan taksicilerin yine zam istemelerine şaşırmamak lazım. Meselenin özünü İstanbul'un nüfusu büyürken taksi plakası sayısının yerinde sayması oluşturuyor. İstanbul'da en son plaka 1966'da, yani 50 yıl önce verilmişti. O tarihten beri (Özal döneminde verilen 500 plakayı saymazsak) plaka sayısı artmıyor. Taksicilerin İstanbul halkını çileden çıkaran bütün o davranışlarının, kısa mesafeye yolcu almamalarının, yağmurda vatandaşı görmezden gelmelerinin, Arap turisti yerli müşteriye tercih etmelerinin altında bu mesele var.

İstanbul'da şu anda bin kişiye 1,2 taksi düşüyor. Bu rakam bundan 50 küsur yıl önce, 1966'da 7,8'di. Yapılması gereken şey açık: Plaka sayısını dört-beş kat artırmak ve Uber gibi dijital taşıma sistemlerini "regüle ederek", yani yasasını, yönetmeliğini çıkarıp denetim altına alarak serbest bırakmak.

Bunu söylemesi kolay ama yapması çok zor. İki nedenle...

Birinci neden, taksicilerin örgütlü bir seçmen grubu olması. İstanbul'da taksicilikten ekmek yiyen 300 bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Hesap şöyle: 18.000 takside üç vardiyadan yaklaşık 55 bin şoför çalışıyor. Her şoför 5 kişiye ekmek sağlıyor olsa, 275 bin kişi ediyor. Onlara plaka sahiplerini ekleyin, kabaca 300 bin kişi... Siyasetçilerin taksicileri hep seçimlerden önce hatırlaması, Uber'in son yerel seçimlerden önce yasaklanması bir rastlantı değil yani...

Diyeceksiniz ki, "300 bin taksici varsa milyonlarca da taksicilerden yaka silken İstanbullu var, siyasetçiler onları neden dikkate almıyor?" Basit: Çünkü onlar örgütlü değil. Bir dernekleri, platformları, sözcüleri yok. Siyasetçiler, "Konuşur konuşur, yine gider bildiği partiye oy atar" diye düşünüyor. (Nitekim öyle de oluyor. Yalan mı?)

Taksicilerin oy gücü kadar lobi gücü de önemli. Taksi plakası sahipleriyle ilgili şehir efsanelerini siz de duymuşsunuzdur. Siyasetçilerin, ünlü şarkıcıların plaka sahibi olduğu öteden beri söylenir, durur. Siyaset kurumu kendi kardeşleri karşısında düz vatandaşı dikkate alacak değil ya…

Gerçekçi olalım, mevcut siyasetin İstanbullu'nun taksi çilesini çözmesi zor. Böyle durumlarda hep olduğu gibi siyasetin çözemediği sorunu hayatın kendisi çözmek üzereydi... Uber, Kareem, Olev gibi dijital platformlar kısa süre öncesine kadar taksilerin ciddi rakibi haline gelmişlerdi. Taksilerden yaka silken yüz binlerce İstanbullu bu platformları kullanmaya başlamıştı. Ama yerel seçimlerden hemen önce siyaset kurumu sahneye girdi. Uber araçlarına yağmur gibi ceza yağmaya başladı. Ve Uber pes edip Türkiye'den çekilme kararı aldı. (Erdoğan İstanbul seçiminden sadece üç gün önce, 20 Haziran'da şöyle demişti: "Uber'i ben taksicilerimiz karşısında çok farklı bir oyun olarak görüyorum. Taksicilerimizi de Uber politikasına yedirmemek gerekir. O organizasyonun patronu olan benden randevu istedi, vermedim. Çünkü bizde şu anda taksicilik sistemi zaten oturmuş bir sistem. Dolayısıyla buraya ülkemize şimdi bir de Uber'i sokarak taksicilerimizi bir sıkıntıya düşüremeyiz.")

Öyleyse 15 milyon İstanbullu'yu kim savunacak? Maalesef ana muhalefet de değil. Seçim öncesinde Ekrem İmamoğlu da Uber karşısında taksicilerden yana olduğunu belirten açıklamalar yapmıştı.

Geriye kalıyor, oy derdi olmayan küçük partiler. Özellikle de dobra dobra konuşmayı alışkanlık haline getirmiş olan sosyalist sol. Onlar için burada kitlesel bir meseleye sahip çıkma fırsatı var. Ama onlar da Amerikalıların geliştirdiği bir teknolojiye savunmanın adamı solculuktan çıkaracak olmasından korktuklarından herhalde, bu konudan uzak duruyorlar...

15 milyon İstanbullunun meselesi, kendisine sahip çıkacak cesur bir siyasetçiyi beklemeye devam ediyor…

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?