30 Aralık 2019

Turkcell 'en beğenilenler' listesinin zirvesinden nasıl düştü?

Küçücük şeker fabrikalarının bile özelleştirme aşkına özelleştirildiği bir ülkede Turkcell’in hissedar meselesi ne zaman çözülecek, şirket özel sektöre ne zaman geçecek acaba? Yoksa devlet şirket yönetmeyi sevdi mi? O zaman şeker fabrikalarının günahı neydi?

Capital dergisinin 'en beğenilen şirketler' araştırmasını bilmem biliyor musunuz? Capital tarafından 19 yıldır sürdürülen araştırmaya bu yıl 600’ün üzerinde şirketi temsil eden bin 401 yönetici katılmış. Ankete katılan yöneticilere, kendi şirketlerini dışarıda tutarak hem Türkiye hem kendi sektörlerinde en beğendikleri şirket sorulmuş...

Zirvede pek bir sürpriz yok: 2019’un 'en beğenilen şirketler' listesinin 1 numarasında Koç Holding var. İkinci Arçelik, üçüncü Eczacıbaşı...

"Bunda ne var?" diyeceksiniz. Haklısınız, liste şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan ilk 3 değil, listede yaşanan değişim.

Turkcell bir zamanlar Capital’in 'en beğenilen şirketler' araştırmasının zirvesini parsellemişti. Bundan 5 yıl öncesine kadar teknoloji, vizyon, gelecek deyince Türkiye’de ilk akla gelen şirket Turkcell’di. Bu algının etkisiyle Capital’in araştırmasında her yıl en beğenilen şirket seçilirdi.

Düşüş 2015’te başladı.

Bu tarihte ne oldu? Turkcell bir anlamda devlet şirketi oldu. Nasıl? Şöyle...

Turkcell’in kurucusu, Çukurova Holding’in patronu Mehmet Emin Karamehmet, 2001 krizinde zora düşmüştü. Karamehmet’in diğer işlerindeki sıkıntılar bir süre sonra Turkcell’e de sıçradı ve karmaşık bir sürecin sonucunda şirketi Rus hissedar Alfa’ya kaptırma noktasına geldi.

Devlet Turkcell gibi bir şirketin Ruslar’ın eline geçmesine izin vermek istemedi. 2014’de Turkcell’in 7 kişilik yönetim kuruluna devleti temsilen 5 kişi atandı. Böylece, ortaklar arasındaki yönetim kurulunu ele geçirme kavgası, şirketin tartışılmaz bir biçimde devletin hakimiyetine geçmesiyle sona erdi.

Teknoloji dünyasının en saygın isimlerinden biri olan Genel Müdür Süreyya Ciliv birdenbire görevinden ayrıldı. Yerine Kaan Terzioğlu geldi. Turkcell yönetiminde büyük bir değişim başladı. Yılların tecrübesine sahip genel müdür yardımcıları, birim müdürleri arka arkaya görevlerinden ayrıldılar. Yerlerine yapılan atamalarda liyakat değil iktidara yakınlık 'ilkesinin' gözetildiği iddia ediliyordu.

Bir süre sonra Turkcell’in Ensar Vakfı’na sponsor olduğu duyuldu. Oysa Turkcell, 2000’li yıllarda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle birlikte gerçekleştirdiği, kız öğrencilerin eğitimlerinin desteklenmesini hedefleyen 'Kardelenler' projesiyle gönüllere taht kurmuştu. Ensar Vakfı da nereden çıkmıştı? Yükselen tepkilere rağmen şirket Ensar Vakfı’nın desteklenmesinden vazgeçilmeyeceğini açıkladı.

Hayır, bilançoda önemli bir sorun yok. Şirketin net borcu 9.7 milyar TL civarında ama Turkcell kâr eden bir şirket. Ne de olsa telefonda çene çalmayı seven 85 milyonluk dev bir pazarda ilk başlayan olma avantajına sahip.

Ama Turkcell son yıllarda hayranlık yaratan, 'yıkıcı' veya İngilizcesiyle 'disruptive' bir teknoloji çıkaramadı. Artık Turkcell deyince birçok insanın aklına teknoloji, vizyon, gelecek gelmiyor.

Bugün Turkcell deyince aklınıza ne geliyor? Benim aklıma Ensar Vakfı geliyor. Ve aradan 20 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ Koç Holding’in Turkcell’e ortak olma fırsatını nasıl kaçırdığının meşhur hikâyesi geliyor. Yeni bir hikâyenin olmadığı bir yerde eski hikâyeler anlatılır durur.

Ha bu arada, küçücük şeker fabrikalarının bile özelleştirme aşkına özelleştirildiği bir ülkede Turkcell’in hissedar meselesi ne zaman çözülecek, şirket özel sektöre ne zaman geçecek acaba? Yoksa devlet şirket yönetmeyi sevdi mi? O zaman şeker fabrikalarının günahı neydi?

Capital’in listesindeki değişimin hikâyesi böyle…

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?