13 Eylül 2021

Berat Albayrak politikalarına dönüş hazırlığı mı?

Ankara’da bir şeyler piştiği açık. İktidar sanki ekonomide vites değişikliğine hazırlanıyor...

Ekonomi yönetiminden gelen mesajlar size de Berat Albayrak döneminin politikalarını hatırlatmıyor mu? Merkez Bankası Başkanı “çekirdek enflasyon” sözüyle faiz indiriminin yolunu yapıyor, Cumhurbaşkanı “fırsatçılarla mücadele ederek” enflasyonu indirmekten söz ediyor… Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı yaptığı dönemde de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi teorisine uygun olarak düşük faiz politikası uygulanmış, kontrolden çıkan enflasyonla mücadele için de patates deposu basmak, devlet eliyle tanzim satış yapmak gibi zaptiye tedbirlerine başvurulmuştu.

Sonuç: Mevduat faizleri enflasyonun altına inince vatandaşlar birikimlerini dolara, Euro’ya, altına çevirdi, döviz hesapları tarihte görülmemiş seviyelere çıktı, altın ithalatı ve peşi sıra cari açık patladı. Bir süre sonra da dolar aldı başını gitti. Türkiye bir ödemeler dengesi krizinin eşiğine geldi...

Türkiye uçurumun kenarından geçen Kasım’da Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın görevden alınması ve Berat Albayrak’ın Hazine Maliye Bakanlığı’ndan istifasıyla dönebildi.

Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Albayrak dönemi politikalarının gerçek nedeni olan “yüksek faiz bütün kötülüklerin anasıdır” teorisinden vazgeçti mi?

Vazgeçmediğini geçen yaz başında “Ben yine aynı iddianın peşindeyim. Hatta bugün de Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm. Yani bizim bir defa faizleri düşürmemiz şart, onun için de yani Temmuz-Ağustos, buraları bulacağız ki faiz düşmeye başlasın" dediğinde gördük. (Erdoğan’ın o sözüyle dolar Haziran başında 8.80 TL’ye tırmanmıştı.)

Temmuz sonunda bu kez "Ağustos ile birlikte enflasyonda düşüşü göreceğiz. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz, yüksek faiz yok" sözüyle devam etti.

Gelin görün ki, Cumhurbaşkanı’nın çıkışlarına rağmen Merkez Bankası faizi indirmedi. Tam tersine Başkan Şahap Kavcıoğlu, “Faizi enflasyonun üzerinde tutacağız” demeye devam etti. Ta ki geçen haftaya kadar...

Kavcıoğlu geçen hafta para politikasında vites değişikliği işaretini, “Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır” diyerek verdi.

T24’te daha önce yayınladığımız videoda anlattığım gibi çekirdek enflasyon Merkez Bankası’nın faizinin altında, manşet enflasyon ise üzerinde. Merkez Bankası bugüne kadar manşete atıf yapıyordu, şimdi çekirdeğe geçerek, önümüzdeki toplantıda faiz indiriminin yolunu açtı. Enflasyonun altında faiz, bilindiği gibi Berat Albayrak döneminin politikasıydı.

Kavcıoğlu’nun çekirdek enflasyondan söz etmesinden birkaç gün sonra bu kez Cumhurbaşkanı, “'İnşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgâhlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz. Hem maliyetlerdeki yükselişle hem fırsatçılarla mücadele ederek milletimizin refah seviyesini daha da yukarılara taşıyacağız'' diyerek piyasalardaki deja vu hissini (Ben bu anı daha önce yaşamıştım hissi) güçlendirdi.

Deja vu, çünkü enflasyonla zaptiye tedbirleriyle mücadele de Albayrak döneminin politikasıydı...

Ankara’da bir şeyler piştiği açık. İktidar sanki ekonomide vites değişikliğine hazırlanıyor...

Ekonomi kulislerine biraz kulak kabarttım. Duyduklarımdan biri, "Ağustos ile birlikte enflasyonda düşüşü göreceğiz” sözü doğru çıkmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın (Ağustos’ta enflasyon düşmedi, tam tersine arttı), kendisini yanılttığı için Merkez Bankası’na kızdığı şeklinde.

Külliye’nin Merkez Bankası Başkanı ile diyaloğu azalttığı, Kavcıoğlu’nun bunun endişesiyle, faiz indiriminin yolunu açacak olan çekirdek enflasyon formülüne sarıldığı söyleniyor.

Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınma çalışmalarında ani bir hızlanma olduğu, bunun da Merkez Bankası yönetiminin Külliye’nin gözüne girmek için attığı adımlardan biri olduğu da öne sürülüyor.

Albayrak döneminden tek fark, U dönüşünün Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde değil Merkez Bankası ve Ticaret Bakanlığı öncülüğünde gerçekleşecekmiş gibi görünmesi.

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ise Şahap Kavcıoğlu’na mesafeli davrandığı söylenenler arasında. Kavcıoğlu ile konuşmadığını söyleyenler dahi var.

Reuters geçen hafta ekonomi yönetiminde ikilik olabileceğini, bürokraside Lütfi Elvan’ın bankaların bireysel kredilerin sınırlandırılması talebini benimsemeyenler bulunduğuna dair işaretler olduğunu yazmıştı. Ben de benzeri şeyler duydum. Denilene göre Elvan’ın bireysel kredi artışının sınırlandırılması talebine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu isteksiz yaklaşıyormuş. Bu nedenle BDDK Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı’nın arasının limoni olduğu dahi söyleniyor.

Parçaları yan yana getirdiğimizde, iktidarın sıkı para politikasından (Ne kadar sıkı olduğu ayrı tartışma konusu) tornistan yapmaya hazırlandığı izlenimini alıyoruz.

Albayrak dönemine benzer biçimde yine makro dengeye değil parçalara odaklı bir yaklaşım egemen olacak gibi. Zaten iktidarda bir program ortaya koyacak kadar bile teknik, bürokratik kapasite kalmamış durumda.

Kredi Garanti Fonu’na dayalı yeni bir kredi büyümesi de olasılıklar dâhilinde. Fakat Albayrak döneminden farklı olarak bu kez Merkez Bankası’nın kasasında dövizde yaşanacak bir fırtınayı önleyecek para yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan son günlerde sık sık rezerv artışından söz ediyor olsa da, Swap’la borç alınanlar çıkarıldığında rezervlerin ekside olduğunu dünya âlem biliyor. Yani bu kez olası bir çalkantıda döviz satıp doları birkaç ay (Baskın seçime kadar?) kontrol altında tutma imkânı da yok.

Ufukta kara bulutlar birikiyor, fırtınaya hazır olun.

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?