06 Nisan 2022

Ukrayna savaşı prizmasından Suriye'ye bir bakış

Bir süredir Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ve savaşın gidişatının Suriye'ye olası etkileri üzerine kafa yoruyorum. Anladığım o ki, savaştan önce, nükleer anlaşma konusunda "el sıkışma" noktasına gelen ABD - İran "yakınlaşmasının" Suriye'deki sürecin yararına kullanılıp kullanılamayacağı gündeme gelmiş

Suriye rejim güçleri, mart ayının son haftasında bir Türk askeri aracını hedef aldı. Bu saldırıyı, Ukrayna savaşı ışığında analiz etmek gerekiyor. Beşar Esad kendi inisiyatifiyle, kuzeyindeki savaşa yoğunlaşan Türkiye'nin tepkisini test etmek mi istemişti? Yoksa, Moskova'yla eşgüdüm içinde mi gerçekleşti saldırı? Bu durumda Rusya Türkiye'ye "unutma buradayım; izlediğin denge politikasında ölçüyü Ukrayna lehine şaşma mı" demek istemişti?

Bu soruların cevabını net olarak bilmek mümkün değil. Bilinen şey; 24 Şubat'tan tam iki gün önce, yani gelmekte olan Ukrayna saldırısından 48 saat önce, Belarus yada Kırım civarında birlik denetiminde olması gereken Rusya Savunma Bakanı'nın Suriye'de temaslarda bulunduğu.

Bir süredir Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ve savaşın gidişatının Suriye'ye olası etkileri üzerine kafa yoruyorum.

Anladığım o ki, savaştan önce, nükleer anlaşma konusunda "el sıkışma" noktasına gelen ABD - İran "yakınlaşmasının" Suriye'deki sürecin yararına kullanılıp kullanılamayacağı gündeme gelmiş. 

Biraz açmak gerekirse…

Sadece Ankara değil, bazı uluslararası aktörler de, Suriye'de tüm taraflar açısından "yaşanabilir" bir çözüm yolunun ülkede rol oynayan dört başat gücün; yani Rusya, İran, ABD ve Türkiye'nin varacağı bir büyük "uzlaşmadan" geçtiğine inanıyor.

Viyana'daki İran görüşmelerinin Suriye'ye yansıması

Donald Trump'ın başkan olduktan sonra çıktığı 2015 tarihli nükleer anlaşmanın canlandırılması için bir süredir Viyana'da görüşmeler devam ediyordu. Tam da savaş öncesi anlaşmaya son noktanın konması bekleniyordu. Elbet bu uzlaşma, ABD ile İran'ın kucaklaşacağı anlamına gelmese de, başka "alanlarda" doğrudan yada dolaylı diyaloğa kapı aralayabilirdi; bu alanlardan biri de Suriye olabilirdi.

Her ne kadar Amerikalılar böyle bir fikri reddetmeselerde, sıcak baktıklarına dair bir renk de vermemişlerdi. Buna karşın, Viyana'da bir anlaşma olsaydı, Ankara perde arkasında böyle bir dörtlü süreç için bastırma şansı yakalayabilirdi.

Aslında her ne kadar Viyana görüşmelerinde kilit rol oynayan Rusya, son anda, Ukrayna savaşı nedeniyle yan çizmeye başladıysa da, Washington İran anlaşması güme gitmesin diye Moskova'nın son dakika taleplerini karşılama yoluna gitmiş gibi. Yani Viyana'da anlaşma hala mümkün. Ve fakat; mevcut Rusya - ABD ilişkisi, bu aşamada Suriye bazında bir diyaloğa müsait görünmüyor. 

Washington - Moskova hattında Suriye diyaloğu

Tabii bardağın ne tarafından baktığınıza bağlı olarak şunu da not etmek gerek: Ukrayna savaşı, Rusya ile Amerika arasında Suriye'yle ilgili kapalı kapılar arkasında yapılan "görüşme sürecini" torpilledi; bu da Ankara'yı üzecek bir gelişme değil.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Orta Doğu Koordinatörü Brett McGurk'le Rus karşıtı geçtiğimiz yıl Suriye'ye insani yardımlar konusunda bir dizi ikili görüşme yaptılar. Ancak kapalı kapılar arkasında başka neler konuşuluyor olabileceğine dair Ankara'da şüpheci bir yaklaşım vardı. "Afganistan ve Irak'tan sonra Suriye'deki varlığını azaltmaya çalışan ABD, Rusya'yla YPG'yi sağlama alacak bir diyalog içinde mi," soruları kafaları meşgul ediyordu.

Suriye'yle normalleşme sürecine ABD'den dolaylı onay

Sadece bu süreç değil, ABD'nin Suriye bazında attığı başka adımlar da Ankara'da rahatsızlık yaratmıştı. Bunların başında da, Orta Doğu'daki bazı ülkelerin Suriye'yle normalleşme çabalarına ABD'nin dolaylı yeşil ışık yakması geliyor. Buna paralel bir de Suriye'ye dönük Sezar yaptırım yasasının bypass edilmesi meselesi var. Sezar yasası, Esad rejiminin güçlenmesini sağlayacak şekilde ekonomik ilişkiler geliştirenlere yaptırım uygulanmasını öngörüyor.

Detaylandırmak gerekirse…

Büyük bir ekonomik kriz sarmalına giren Lübnan'ı rahatlatmak adına Ürdün, Mısır ve Lübnan arasında yapılan iki enerji anlaşması var. Suriye üzerinden Lübnan'a iletilecek elektrik ve petrolün rejime sağlayacağı yarar, sadece Ankara değil, Avrupalı bazı başkentlerde de memnuniyet yaratmadı. ABD'de Cumhuriyetçiler de bu anlaşmalara tepkili. Bu aşamada, anlaşmaların devreye girmesi için Mısır ve Ürdün, yaptırımlara hedef olmayacaklarına dair ABD'den daha net garanti bekliyorlar. 

ABD'den YPG bölgelerini rahatlatacak adım

Tüm bunların üstüne bir de Ankara'nın tüylerini diken diken eden; Suriye'de YPG ile rejim muhaliflerinin kontrolü altındaki bölgelerin de Sezar yasasından muaf tutulması yönündeki girişimler geldi. 

ABD'nin rejim muhaliflerinin kontrolü altındaki bölgeleri de muafiyet içine alması elbet YPG konusunda Ankara'dan gelebilecek itirazın önünü almak içindi. Ancak gelen haberler, Afrin ve İdlib'in bu muafiyet dışında bırakılacağı yönünde.

Ankara tüm bu muafiyet meselesine, aslen YPG'yi güçlendireceği için karşı çıkıyor; ancak öncelikle "Suriye'nin toprak bütünlüğü ilkesine zarar vereceği" gerekçesiyle itiraz etti.

"Fırat'ın doğusunda bir milyon kişi yaşarken batısında 6 milyon yaşıyor üstüne bunların zaten 5 milyonu Afrin ve İdlib'de; bu ikisini muafiyet dışı tutmak ikinci bir ayrımcılık anlamına gelir" denilerek de Washinton uyarıldı. 

Hafta başında (4 Nisan) Ankara'da görüşmelerde bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland'la Suriye konusunun gündeme geldiğine kuşku yok.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 - 11 Nisan tarihlerinde Ürdün'e yapacağı ziyarette de bu ülkenin başını çektiği Suriye'yle normalleşme çabaları gündeme gelecektir. Önce pandemi ardından da Ukrayna savaşı nedeniyle ciddi ekonomik güçlükler içinde olan Ürdün'ü ikna etmek çok kolay olmayacaktır.

Türkiye, hem Astana hem de Cenevre süreçleri bazında siyasi çözüm görüşmelerinin sürdürülmesinden yani, Esad rejiminin, sahadaki kazanımlarına karşın, muhalefeti içine alacak bir sürece ikna edilmesinden yana. Rejimle normalleşme çabalarının ise zaten esneklik göstermeyen Beşar Esad'ı daha da dirençli hale getireceği aşikar.

Rusya Suriye kozuna daha da sarılacak 

Sonuçta, Ukrayna savaşının Suriye'deki gidişatı kısa dönemde etkilemesi beklenmiyor. Bırakın savaş nedeniyle dikkat dağılmasını, Rusya'nın Suriye'deki konumunu daha da tahkim etmesi bekleniyor. 

"Rusya Suriye kartını bir koz olarak elinde tutacaktır ve böylece isterse herkese başka alanlar üzerinden zarar verebileceği mesajı da canlı kalacaktır," diyor emekli büyükelçi Ömer Önhon.

Hafta başında görüştüğüm Türkiye'nin Şam'daki son büyükelçisine göre, Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye konusunda bir Rus- Amerikan uzlaşmasını tamamen gündem dışına da itmemek gerekiyor.

Önhon "Gıda ve enerji güvenliğinden, güvenlik mimarisine Ukrayna savaşının pek çok konuda elbet etkisi olacaktır. Bununla birlikte Ukrayna krizi kendi mecrasında giderken, başka alanlara illa sıçrayacaktır diye de düşünmemek gerek," dedikten sonra daha yeni Çin, Rusya ve ABD'nin Afganistan konusunda bir araya geldiklerini hatırlattı.

Önhon da kısa vadede Suriye'de mevcut durumda bir değişiklik beklemiyor. Ancak en son Esad'ın Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti de göz önüne alınınca, "alttan alta bir şeyler de pişiyor gibi" demeyi de ihmal etmedi.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni dönemde CHP'nin dış politikası nasıl şekillenecek?

Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz

Seçimler bitti, Bakü'yle İsrail sendromu da bitmeli

Ankara, Ermenistan liderinin AB ve ABD ile yaptığı üçlü toplantıya tepki gösterdi. Bakü'nün dayatmasına teslim olan iktidar, Kafkaslar'da barış için gerekli adımları atamıyor. Azerbaycan'ın korkusuna inisiyatif alamayınca boşluğu başka aktörler dolduruyor

İmamoğlu, Erdoğan'ın uluslararası konumuna da rakip olarak geliyor

CHP'nin de seçim sonuçlarını uluslararası bir vizyonla okuması; dahası bundan sonra siyasetinde uluslararası vizyona daha fazla yer açması gerekir. Bunun ipuçlarını özellikle İmamoğlu'nun 31 Mart gecesi yaptığı konuşmada görmek sevindirici. Erdoğan'ın balkon konuşmalarında yaptığı gibi İmamoğlu da dünyaya mesaj verdi