21 Şubat 2021

Acı çekene saygı | César Abraham Vallejo Mendoza

Mendoza sadece bir şair olarak değil, yaşam tecrübelerine dayanarak insanla ilgili geniş ve köklü metinler kaleme almış bir insandır. Alçakgönüllü bir bilgelik her şair için kolayca dile getirilecek bir tanımlama değildir

Keşke insan, insana ne muamele etmesi gerektiğini okuduğu bir şiirden öğrenebilse. Herhangi bir kitap insana karşı neden haklı değil, nazik olması gerektiğini söyleyebilse. Ne bir roman kadar uzun ne de kısa tatlı bir rüya kadar. Şiir de bazen bir kurguya dayanır. Ama insan ne hayal kurarsa kursun içinde kendini barındırır. Kendi gördüklerini, duyumsadıklarını kendi ifade etme ve görme biçimiyle aktarır. Ulaşılmak istenen yer, gerçekleştirilmek istenen düşünce, yönelinen son... Her şiir bir tasarımın sonucudur. Şair dil biçimiyle ulaşılabilir en ileri sınırı belirler. Kendinden bir şeyler söylerken. Her insan gibi şairin de gerçekliğini ve şiirinin geçerliliğini kendi hakikat ve güzel anlayışıyla kurduğu bir denge söz konusudur. Estetik açıdan her şiirin ele alınabilir olması onun metafiziksel özelliklerine bağlıdır. Ve şiir onu benim gibi okuyanlar için kesinlikle metafiziksel bir alanda gelişir. Çünkü şiir ne sanıldığı kadar sezgisel ne de kavramsaldır. Bazı şairler düşünsel seviyede anlamlandırırken şiirlerini, Secar Mendoza zihniyle gördüklerini gösteren şairler arasındadır. Ve şiirinden diğer türdeki bütün metinleri hayat tecrübesi ve gözlemleriyle de ayrıca şekil almıştır. İlk anda gözler aracılığıyla başlayan bir görme biçimi değil bu asla. Tanrı Âdem'i yeryüzüne indirdiğinde henüz yeryüzünde hiçbir nesnenin bir adı yoktu. Yeryüzünde adı olan tek şey insandı. Şairin zihniyle görmesi de biraz böyle bir şey. Zihninde kendi duyumsal alanında tasarladığı ya da zaten var olanı yeniden tanımladığı, ifade ettiği her şey gibi. Dilediği dünyayı yalnızca dizelerinde tarif eden ve savunusunun aksi bir düzene rehin olduğu gerçeğini de bize gösteren şairlerden César Abraham Vallejo Mendoza. Çelişkisinde bile o kadar net ki kendisini yaşamıyla şiiri arasında eleştirme niyetiyle yaklaştığınızda size o fırsatı vermiyor bile.

tanrı'yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
cehenneme gideceği konusunda.
kainatın yaratılışına
katılmaktan bıktığımda ruhum,
intihar edeceğim ben de
denenmemiş bir yolla. 

nerdeyse bütün akıllı kalpler
intihar edip siktir çekmiş yeryüzüne.

ben ateist değilim, babasıymış gibi
tanrı'ya küsen bir çocuğum.
eğer tanrı intihar edenleri ve nietzsche'yi
cehenneme gönderirse
cehennemde yanmayı tercih ederim ben de,
tanrı dürüstlüğü sever. 

tanrı'nın hayal gücünü beğenmiyorum.

ben tanrı olsam
peygamberler göndermez
direk konuşurdum insanlarla. 

ben tanrı olsam
hitler'i iyi kalpli bir yahudi olmakla cezalandırırdım
yahut yetenekli bir yazar yapardım onu.
içindeki kötülüğü insanlara değil
tuvallere boşaltırdı. 

ben tanrı olsam;
devletler yok olur
gül kokulu bireyler var olurdu sadece,
atlar çılgın zamanlar koşardı. 

ben tanrı olsam
düşünce gücüyle herkesin
istediği karakter olmasını sağlardım,
dünya bir şiirin
yaratılım sürecine dönüşürdü böylece. 

ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
acı çekmeyi öğrenemediğim için.

Çok çocuklu dindar bir ailenin çocuğu olarak geldi dünyaya. İlk gençliği boyunca düzenli bir biçimde şiirlerini yayımladı edebiyat dergilerinde. Kara Haberci adlı eserinde çağdaş parnasizm ve modernizm akımlarının temel öğelerini bir araya getirdi. İnsanın duyumsayabildiği tüm acılar ve ölüm üzerine birbirine değmeyen perdeler oluşturdu.

İspanya'da yerli bir ailenin ferdi olarak da sessiz kalamadığı yerlilerin uğradığı haksızlıklara siyasal açıdan baş kaldırmaktan bir süre hapis yattı. Yukarıdaki şiiri en bilinen şiirlerinin başında gelmekle birlikte düzenlere, sistemlere, metafiziksel içeriği bakımında da Tanrı da dâhil her şeyi eleştirisiyle okurunu insana acı veren şeylere olduğu kadar acı çekene saygı duymaya da davet ettiği şiirlerinden biridir.

Marksist yaklaşımı şiirlerinde olduğu kadar öykü ve romanlarında da yansıtmış bir şairdir. Bir şairin düz yazılarında elbette sıradan bir akış görmek çok da mümkün değildir. Çıkışları, ifade biçimleri, insanı düşünmeye davet etiği konular ve o konuları metne indirme biçimi gerçek bir şair profilinin eseridir. Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları bunu anlamak için bir fırsattır.

Şiir üzerine kaleme aldığı Meslek Sırlarına Karşı makalesinde şiir üzerine fikirlerini beyan ederken bile bu özelliklerini yansıtmaktan vazgeçmemiştir. Ona göre şiir geleneksel kalıplardan uzak, keskin ve kesin bir dille yazılmalı. Yaşamını sonuna kadar bir asker forması içinde geçirdi. Bir üniformanın içinde sıkı bir süvari ama hep bir şair olarak kaldı. Pek çok konuda kendini olmak istediği yere sürükleyemeyen insanın dilini bildiğini her dizesinde belli etmiştir. Yürekten bir stoacı olarak benim de en çok ilgimi çeken yanı ölüme ve acıya dair tahliller ve tespitler yapan bir şair olması oldu hep. Ölüme dair sözlerine rağmen kanlı bir savaş sonrası insanlara yaşama bağlılığın ve insanlar arasındaki gerçek dayanışma kültürünün gelişmesi üzerine metinler de yazdı.

Mendoza sadece bir şair olarak değil, yaşam tecrübelerine dayanarak insanla ilgili geniş ve köklü metinler kaleme almış bir insandır. Alçakgönüllü bir bilgelik her şair için kolayca dile getirilecek bir tanımlama değildir. Yukarıdaki şiirinde her olayı tanrısal gücün istemine bağlı bir sonuç sayan ve ileri derecede nedensellik fikri ile doğa olayları arasında insanın var olma olayı ile bağlantısını ustalıkla kuran, gerçekliğin gizlerini sezgileriyle ve temennileriyle ortaya koyan Mendoza, uygar insanın tüm düşünme gücünü kendi belirlediği mitolojik sınırlarla tasvir ederken hem bir insan hem bir şair olarak eleştirdiği şeyin bir parçası olduğunu da gizlemiyor. İnsanın çelişkisinde bile net olması gerekliliğinin sıkı bir örneği olarak Mendoza derinlikli bir şair olarak sonsuz hayatı metinleriyle ve şiirleriyle kazanmış bir şairdir.


Ayfer Feriha Nujen; yazar, sosyolog ve mühendistir. İlk şiirleri 14 yaşından itibaren Taflan, Berfin Bahar, Varlık, Sincan İstasyonu, Üç Nokta, Kaçak Yayın, Deliler Teknesi, Az Edebiyat, Yokluk, Forum Edebiyat, Evvel Fanzin, Amargi gibi dergi ve edebiyat sitelerinde yayımlandı. Pek çok alanda ve türde çalışmalar yaptı. Halen T24'te haftalık yazılar yazmaktadır.

Bedenim Mezarımdır Benim, Yüzü Avuçlarında Solgun Bir Gül, Aşkın 7. Harikası Tac Mahal, Ay İle Güneş Arasında, Duasız Ölüler,  Şairin Kara Kutusu/ Nilgün Marmara, Kırağı/Seyhan Erözçelik Şiirine Bodoslama, Öteki Cins Şair, Ey Arş, Sıkıştır! (Sayılı gün Sonsuz Aşk, yakında yayınlanacak son romanıdır.) yayımlanmış bazı kitaplarıdır. Yazmayı ve çeviriler yapmayı sürdürmektedir. İstanbul şehri dışında İstanbul'a bağlı bir kasabada yaşamını sürdürmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bazı şairler, kitaplara girmemiş şiirler gibisiniz: Sami Bey, şimdi nerelerdesiniz?

Herkes kendi derinliğini kendi doldurur, kendiyle doldurur tabii ama Sami Baydar'ın çocukluğu da ilk gençliği de ve son günleri de yoksullukla doludur. Onun derinliğini yaratan da dolduran da bizim bilmediğimiz, bildiklerimizin yetersiz kalacağı derece ciddi bir yoksulluk ve onun getirdiği bir yalnızlıkla doludur. Hakkında yazılmış hiçbir makalede buna değinilmemiştir

Bir tahlil değil, bir hatıra: Ne güzel şarkıdır Destina

Kelimelerin de elbette bir ruhu var, dizelerin içinden bazen fışkıran bu sesler gaipten gelen sesler değiller. Yaşamışız, insanız ve o sesleri yaşatan geçmişe dayanır insanlığımız. Burası, yaza okuya sonunda insanın varacağı yer. Aşk acısı gibi değildir, o da deler ama geçer gider. Retoriğe sığmayan dünya sancısının bir formudur şiir

Yorgun genç şairler, üzülmeyin: "Elimize değen ölür"

Hiçbir şeyi, şiirin teknik hiçbir dayanağının olmadığını, içimize yerleşmiş bir konuşma ihtiyacının ürünü olduğunu öğrendiğim kadar hızlı öğrenmedim