23 Haziran 2020

Savaş (mı) var

Eğer Devlet Bahçeli'nin dünkü açıklamasındaki görüşleri, değerlendirmeleri ve yapılması gerekene ilişkin cümleleri son kararı verecek yetkilerle donanmış olan Tayyip Erdoğan da benimsiyorsa önümüzde savaş var demektir

Eğer MHP'nin başbuğu Devlet Bahçeli'nin dünkü yazılı açıklamasını satır satır okursanız bu Tırmık'ın başlığındaki "" soru takısı gereksiz.

Çünkü Devlet Bahçeli'nin bugüne dek söylediği, işaret ettiği, vurguladığı hemen her konu bir süre sonra (kısa bir süre sonra) AKP iktidarının yani AKP Reisi'nin gündemine geliyor ve uygulamaya konuyor.

Ben yine de yoğurdu üflemeyi yeğledim; AKP Reisi'nin "O kadar da değil" filan deyip frene basabileceğini düşündüm ve o yüzden o "" soru takısını başlığa yerleştirdim.

Umarım düşündüğüm gibi olur. Yoksa halimiz harap.

* * *

Bahçeli önce ülke içindeki bütün kurumları çok ağır suçluyor ve adeta bir savaş ilan ediyor. Şu cümleyi başka türlü nasıl değerlendirirsiniz:

"…bazı baroların güdümlü kaos yürüyüşü, terörist Demirtaş hakkında Anayasa Mahkemesi'nce verilen hak ihlali kararı, sokakların karanlığında ikbal arayışları, CHP - HDP - İP'in tehlike saçan gayrimeşru politikaları dış kaynaklı tehditlere müsait ortam açmaktadır…"

Sırayla gidelim:

"Bazı barolar" dediği aralarında Ankara, İstanbul, İzmir barolarının yer aldığı ve Türkiye'deki avukatların yüzde 90'ını temsil eden baro başkanları yürüdü ve Ankara girişinde polis zoruyla durduruldular. Ancak bu "savunma yürüyüşü" MHP başbuğuna göre "güdümlü kaos yürüyüşü"dür.

Kim ya da kimler kimi güdüyor ve yürüyüşün sonunda nasıl bir kaos yaratılacak belli değil.

Keza Anayasa Mahkemesi'nin Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin "ihlal" kararı da Başbuğ‘a göre bir hukuksal karar değil "dış kaynaklı tehlikelere müsait ortam açan" bir karar.

Yani Başbuğ‘a göre Anayasa Mahkemesi de düşman saflarda yer almış durumda ve gereği yapılmalı.

Bitmedi.

HDP ile hiçbir ilişkiye girmeyen, yakınlaşma ne söz, mümkün olduğunca uzaklaşmayı seçen CHP ve İyi Parti'ye nedense ve nasılsa HDP de eklenmiş ve Başbuğ'un diliyle söylersek hep birlikte "gayrimeşru politikalar" izliyorlar.

"Gayrimeşru" olduklarına göre tez elden onları kayyımlamak gerekir. Yoksa ülkenin "beka"sı tehlikede demektir.

* * *

Buraya kadar sadece ülke içinde "savaş"ılacak güçler ve kurumlar sıralandı.

Bir de ülke dışında gelişmeler var. Hem de Başbuğ'un dilindeki şiddete bakılırsa "sahici savaş" açılmasını gerektirecek gelişmeler.

Orada da sırayla gidelim:

"…Sınırlarımızın hemen dibinde ABD - Fransa müşahitliğinde yapılan gizli ve sinsi görüşmeler, temaslar ve diyaloglar sonucunda PKK ile Barzani unsurları arasında emel ve hedef birlikteliği sağlandığı anlaşılmaktadır…"

"Hedef birliği" sağladıklarına göre demek ki yok edilmesi gereken PKK'ya şimdi de Barzani tayfası eklendi demektir.

ABD ve Fransa'ya karşı neler yapılacağı ise Başbuğ'un sözlerinde henüz belli değil.

Ama ABD bu kadarıyla yetinmemiş. Haberi yine MHP Başbuğ'undan alıyoruz.

"… Suriye'nin Kamışlı şehrinde ABD'li teşrifatçıların katılımıyla, dahası terörist Mazlum Kobani'nin de yer aldığı basın toplantısı alçaklığın ve rezaletin vahim bir deşifresidir. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) tarafından müştereken yapılan karanlık açıklamada, 2014 Duhok Anlaşması'nın sözde yönetim, ortaklık, güvenlik ve savunma maddeleri her iki terör yapılanması arasındaki görüşmelerin temeli kabul edilmiştir(…) Kamışlı'da tekrar ortaya çıkan terör komplosunu Ankara yıkacaktır."

Demek ki Irak Kürtleri üstüne büyük ağırlığı olan Barzani'nin yanısıra Suriye Kürtlerini temsil eden örgütler de ortak hareket etme kararı almışlar. Üstelik ABD burada da işlerimize (yok, dış işlerimize) burnunu sokmuş…

ABD'nin yanı sıra Fransa da Başbuğ'un açıklamasında ağzının payını alıyor:

"…Fransa'nın son günlerde şımarması, şuur kaybına uğraması, Libya'dan Suriye'ye kadar her taşın altından tuzaklanmış patlayıcı gibi çıkması dikkatle takibi yapılması gereken bir tahriktir."

Valla bitmedi… Ama yerim bitti. Başbuğ'dan öğrendiğimize göre ülkemize karşı düşmanca davrananların adlarını saymakla yetineyim bari: Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan… (Ortadoğu'da düşmanımız olmayan başka hangi ülkeler kaldı?)

Zaten olup biteni Başbuğ açıklamasında tek cümleyle özetliyor:

"…Görüldüğü kadarıyla süreç iyice kızışacak, bölge oldukça ısınacaktır…"

Bu yazının final cümlesini de yine Başbuğ'dan alıntılayalım:

"… Bu gelişmeler Türkiye'ye meşru müdahale ve kıran kırana mücadele hakkı vermektedir…"

* * *

Sonuç: Eğer Devlet Bahçeli'nin dünkü açıklamasındaki görüşleri, değerlendirmeleri ve yapılması gerekene ilişkin cümleleri son kararı verecek yetkilerle donanmış olan Tayyip Erdoğan da benimsiyorsa önümüzde savaş var demektir.

Ya da ben de iç ve dış düşmanlar arasına katılmış lânet olası bir gazeteciyim…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim