09 Şubat 2020

Pazar mavrası

"Mavra yapacağım" diye yazıya başladım, ortaya okuduğunuz yazı çıktı...

"Mavra" 70'li yıllarda devrimcilerin en gözde argo sözcüklerinden biriydi. Hâlâ gözde mi bilmiyorum. "Ciddi bir şey konuşmuyoruz. Havadan sudan söz ediyor, dalgamızı geçiyoruz" anlamında kullanılırdı.

İstanbul'a kar yağıyor. Kırda, köyde, kasabada keyif verir de İstanbul gibi bir kent azmanında dışardaysan eza cefa çektirir; evde isen sıkıntıdan patlatır, "Bir tas kahve, üç parmak konyak mı içsem" diye baştan çıkarıcı düşünceler doğurur; "Demir kapı, kör pencere"de yani "içeride" isen "dışarı" hasretini kabartır…

Seçeneklerin tümünü yaşamında defalarca denemiş bu yaşlı gazeteci bugün evde. "Kahve – konyak" kışkırtmasını göğüsledi; yazıya oturdu ve yazıda mavraya sığınmaya karar verdi.

Haydi buyrun "Pazar mavrası"na…

* * *

Barış Yarkadaş'ı tanır mısınız? Ben iyi tanırım. Gazeteciydi, tuttu siyasete girdi, milletvekili oldu. Hapishane kapılarında, görüş odalarında, duruşma salonlarında hiç eksik olmadı. "Demokratik dayanışma"nın en çalışkan milletvekillerinden biri oldu. Son seçimde aday olmadı ya da gösterilmedi ve yeniden gazeteciliğe döndü.

İyi etti. Önümüzdeki seçimde yeniden seçilmeye niyetlenirse hakkında olumsuz propaganda yapacağım; CHP merkez yönetimine "Sakın aday göstermeyin" diye kulis yapacağım. (Bir dediğimi iki etmezler. O kadar etkiliyimdir yani). Böylece Barış Yarkadaş'ın gazeteci kalmasını sağlayacağım.

Çünkü işini iyi yapıyor…

Önceki gün Twitter'da bir densiz yakaladı ve Gerçek Gündem adlı kendi medya kanalına taşıdı.

Hatay'da "Çocuklarım aç. İş istiyorum iş. Çoçuklarım evde aç" diye ağlayarak ve hepimizi ağlatarak kendini yakan ve hastane yolunda ambulansın içindeyken ölen "işsiz" Adem Yarıcı'yı hepimizin vicdanının önüne koydu. Akşam eve döndüğünde babalarının yolunu gözleyen aç çocukları gözünün önüne getirebilenlerin vicdanı kanadı. Adem Yarıcı ölüme götüren anı gösteren o fotoğraf belleklerimize kazındı.

Ancak vicdandan yana "nasipsizler" de vardı. AKP'li Ağrı Belediye Meclisi üyesi olduğu söylenen bir kadın, Selma Gökçen, Barış'ın tweetinin altına kendi tweetini yazdı:

"Kimse açlıktan kendini yakmaz. Öyle olsaydı Nijerya, Çad, Zambiya, Haiti, Madagaskar, Yemen ve Sierra Leone gibi ülkelerde insan kalmazdı. Böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez."

Kadının fotoğrafına iyi bakın. Kimsenin fiziksel görünüşü ile dalga geçmek doğru değil, biliyorum, ama bu kadıncağızın da hayatında hiç aç kalmadığı, aç kalmanın ne demek olduğunu, hiç ama hiç tanımadığı besbelli.

Böyle biri ile aynı güneşin altında yaşıyor olmaktan utandım.

Sanırım siz de?

* * *

"Mavra" yapalım diye yazıya girdik ama Adem Yarıcı'dan bize savrulan acı ve o kadının yol açtığı utanç mavra kaldırmazdı.

Oysa şu haber mavra kaldırır; çünkü mavranın hası.

Yine bizim Barış Yarkadaş'ın marifeti.

Van'daki çığ felaketinden hepimizin haberinin olduğu saatlerde, Turizm Bakanı'nın eşi Pervin Ersoy kendisinin de içinde yer aldığı bir yerli turist grubu ile birlikte Van'ın biraz daha kuzeyindeki Kars'ın, tarihi Ermeni kenti Ani harabelerindeki kilisede "Ah İstanbul" diye bir şarkı söyleyen Aslı Hünel adlı şarkıcıya eşlik ediyormuş. Bu, aynı gruptaki biri tarafından videoya alınmış ve internette yayınlanmıştı.

Çığ felaketinin, beceriksizliğin kol gezdiği kurtarma çalışmaları sırasında 41 yurttaşın can vermesi o kadıncağızın umurunda olmamış, eğlencesine bakmış.

Olabilir. Herkesten aynı duyarlık beklenemez; kimilerinden hiç beklenemez. Belli ki bu bakan eşi de "hiç beklenemez"ler kesiminden…

Barış Yarkadaş da bunu yakaladı, bizlere ulaştırdı…

Suçüstü yakalanmanın paniği ile Pervin Ersoy, Barış Yarkadaş'a cevap verdi:

- Ben eğlenmiyordum. Kilisenin akustiğini test edilirken misafirlere eşlik ediyordum…

Bu durumda bize düşen nedir?

"Haaa o zaman başka Pervin hanım!.. Barış Yarkadaş size iftira atmış" mı desek acaba?

Kadıncağız bizi salak sandığına göre herhalde bizden böyle bir tepki bekliyordur.

Biz de (siz dahil biz de) öyle deyiverelim bari. Ayrıca kanıt olarak da aşağıdaki videoyu tıklayıp "akustik testi"ne siz de tanık olabilirsiniz.

* * *

Ne kadar beceriksiz bir gazeteciyim. "Mavra yapacağım" diye yazıya başladım. Ortaya okuduğunuz yazı çıktı.

Siz yazıyı okuyadurun, ben gidip Orta Doğu ve Balkanların en başarılı "mavra ustası" Tuğrul Eryılmaz'dan biraz ders alayım.

Hem merak ediyordum, onun için gazeteci deniyor "bayi mi, seyyar mı" olduğunu da sorarım.

İyi pazarlar…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim