30 Kasım 2019

Kara Cuma, Kara Cuma’ların habercisidir…

Meğer bu "Kara Cuma" benim anladığım "Kara Cuma" değilmiş

Kendime kıymayayım, "salak" demek daha uygun ama ben "saftirik" ile idare edeyim…

Saftiriklik değilse nedir? Bir haftadır internette, TV ekranlarında, basılı gazetelerin sayfalarında bir "Kara Cuma"dır gidiyor ve ben saftirik de "Tamam, ekonomi berbat ama bu kadar abartmanın da alemi yok. Tamam, bu gidiş Kara Cuma’ya götürür, buna kuşkum yok. Ama şimdiden 29 Kasım 2019 Cuma gününü Kara Cuma ilan etmek de felâket tellallığında ve AKP muhalifliğinde ölçüyü kaçırmaktır" diye homurdanıyordum.

Meğer bu "Kara Cuma" benim anladığım "Kara Cuma" değilmiş.  

Biliyordum, Kara Cuma ABD’de 1952’de başlayan, 1961’de "kara" sıfatı eklenen bir pazarlama dümenidir. Meğer işte o dümen Türkiye’ye ithal edilmiş. Üstelik beş altı yıldır uygulanıyormuş da. Ama bu yılki kadar yaygın bir tanıtım yaşanmamış.

İşin özü, elde kalan, satılmayan malları büyük indirimlerle ya da fiyatları çok indirmiş gibi yapıp pazarlamak için kullanılan bir yöntem. Yani "Bugün var yarın yok abiiiiii… Sakın kaçırma abiiiii… Batan tüccarın malları bunlaaaaaar…" gibi geleneksel, "yerli ve milli" pazarlama yöntemlerinin modernleştirilmiş(!?!) hali.

Dünkü Cuma meğer o Cuma imiş…

Bense Kara Cuma denince ABD’de 22 Ekim 1929 Salı günü başlayıp 25 Ekim Cuma günü patlayan ve kapitalizm tarihinin en büyük, en yıkıcı bunalımını anlarım. Durup dururken geçtiğimiz hafta boyunca Türkiye’de koparılan Kara Cuma vaveylasını kavrayamayıp şaşkına dönüşüm o yüzden…

Bir yandan akar bant sistemi ile sanayi üretimi alabildiğine artarken, bir yandan da taksitle satış, banka kredisi ile satış, "iki al bir öde" gibi teknikler kullanarak kapitalizme çağ atlattığı sanılan ABD ekonomisi arz fazlası ve talep tıkanıklığının kaçınılmaz sonucuyla önce ağır ağır, sonra çok hızlı bunalıma yürümeye başladı. Özellikle ABD’li Marksistlerden gelen analizler "Bozgunculuk, komünistlerin ihaneti" gibi bildik cevaplarla geçiştirilmeye çalışıldı. 25 Ekim 1929’da bunalım, sözcüğün tam anlamı ile patladı.

Kapitalizmin kâbesi borsa çöktü. Dev şirketler değerlerinin in az yüzde 40’ını yitirdiler. Bankalar art arda iflas etti. Wall Street’te onlarca banker "pencereden düştü". Bu "intihar etti"nin kibarcası oluyordu.

Ve kapitalizmin her bunalımında yaşanan yaşandı: Yıkıcı bir işsizlik dalgası. ABD’de 8 milyon, tüm dünyada 50 milyon işsiz…

Kapitalizmin bilinen bu en büyük bunalımı birkaç hafta sonra Avrupa’ya da sıçradı ve derinleşen yoksulluk, patlayan işsizlik Almanya’da Hitler’i, İtalya’da, Mussolini’yi, İspanya’da Franko’yu, Portekiz’te Salazar’ı iktidara taşıdı. Avrupa’yı saran faşizm kısa süre sonra 2. Dünya Savaşı diye anılan tarihin en büyük yıkımını ve kitlesel cinayetlerini doğurdu.

Evet ben "Kara Cuma" denince işte bu "Kara Cuma"yı anlıyorum.

Finance, Wall Street'in çöküşü, ABD: Ekim 1929. "Kara Cuma" ile borsanın çöküşün ardından yatırımcılar New York, Wall Street'te afallamış halde dolanıyorlar.

* * *

"Yav Aydın Engin, kıt gelirlerimiz, yetersiz bütçelerimizle bu kara Cuma’da bazı malları ucuza alma olanağımız doğdu. Yok, kapitalizmin bunalımı, yok 1929 bunalımı diye ağzımızın tadını kaçırma şimdi" diye itiraz edenleriniz oldu mu?

Hiç üzülmeyin. Bu "Kara Cuma"yı kaçırdıysanız önümüzde "yılbaşı indirimleri" var; onu da kaçırırsanız  Sevgililer günü, ardından Anneler günü, Babalar günü, kaynanalar günü... Sonra büyük yaz indirimi, muhteşem sonbahar indirimi ve bir yıl sonra yeni bir Kara Cuma

* * *

Peki büyük ekonomi dehası AKP Reisi ve damadının yol açacağı sahici bir "Kara Cuma"dan kurtulmamız mümkün olabilir mi, mümkün olacak mı?

Şimdi ağzınızın tadını kaçırayım: Sanmıyorum



Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim