22 Aralık 2021

Son günlerdeki medya ve basın gelişmeleri üzerine...

Bir zamanların Selim İleri'si ya da şu günlerin Tuğrul Eryılmaz'ı üslubuyla...

Evet, medyamız da hayli hareketli bir dönem geçiriyor. Ülkenin böylesine sallandığı bir dönemde bu da doğal. Ama son günlerde o kadar çok gelişme yaşandı ki; özellikle basında... Kimi olumsuz, çok azı da olumlu görülebilir. Bunları biraz bir zamanların Selim İleri'si ya da şu günlerin Tuğrul Eryılmaz'ı üslubuyla şöyle bir gözden geçirmek istedim.

En önemli gelişme kuşkusuz Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'den çıkarılması oldu. 20 yıllık genel yayın yönetmenliği, sonrasında 12 yıllık köşe yazarlığından sonra, kabul edin ki bu önemli bir olay... Doğrusu, hele son zamanda severek okuduğum bir yazar değildi. Türkiye için fazla entel, aşırı narsist, açık biçimde bencil, kendine özel biriydi. Ama böyle bir noktada bulunan eski bir gazeteciyi eleştirmek bana pek ahlaklı gelmiyor. Bu tam da düşene vurma eylemi gibi duruyor.

Ama burada şaştığım bir şey şu: Böylesine eski bir yazarın başına gelenler hemen hiçbir tepki yaratmıyor. Gerçi bu birçok olayda görülmüştü. Yalnızca 'amiral gemisi' Hürriyet'e bakarsak, en popüler günlerinde keskin bakışlı Yılmaz Özdil'in, popüler ve popülist yazar Emin Çölaşan'ın, magazinin taçsız kralı Cengiz Semercioğlu'nun veya hemen şu günlerde Kanat Atkaya'nın yollanmaları da kimsenin kılını kıpırdatmamıştı. Hele o Cengiz ki, o çocukları, bense torunlarım yüzünden hep ENKA tesislerinde karşılaşır ve sohbet ederdik. Yani pandemi öncesinde elbette...

Ve o Kanat ki en çok ortak berberimiz Taksim'deki Süleyman'da karşılaşır, karşılıklı espriler yapardık. Orada fotoğrafını çekmişliğim de vardır... Müzik sevgisi de çok paylaştığımız bir şeydi. O en sessiz sedasız biçimde gideni oldu. Ama şu sonbahar mevsiminde, onca 'autumn leaves' arasında onun için düşen yapraklar da vardır, eminim!...

Kanat Akkaya Berber Süleyman'da

Şimdi... Deniyor ki, Ertuğrul bey öylesi bir tazminat alacak ki, üzülmeye hakkı olmayacak. Ya da daha iyisi, o ve Cengiz bir kanalda özel bir programa başlamak üzerelermiş... Adı da Cengiz ve Ahtapot olacakmış!... Ne iyi, onca deneyim, onca yaşanmışlık boşa gitmeyecek. Yine de yüreklerinin derininde, o haberi ilk aldıklarındaki acıyı sanırım hep duyumsayacaklar. Bir zamanlar Milliyet'ten kapı önüne konan sevgili Zeynep Oral'ın kitaplara döktüğü gibi... Ya da şu günlerde Cumhuriyet'te yol gösterilen o gazeteci arkadaşlar gibi... Allah hiçbir gazeteciye vermesin!...

Gelelim daha olumlu işlere... Şu haftalık Oksijen gazetesine... Yazılı basının tüm dünyada en zor dönemini yaşadığı şu günlerde, böylesine bir gazete ne şaşırtıcı. İç içe 2 gazete, 20'şer sayfalık... Ve içinde az veya çok tanınmış isimlerden her alanda yazılar-çiziler... Özellikle kültür-sanat bölümü son derece doyurucu.

İşte bu gazete, geçtiğimiz 17 Aralık günü, 49. sayısını bir özel gazete olarak çıkardı. İç içe tam 4 gazete... Toplam 152 sayfa... Ve yine 10 lira... Bakar mısınız? Başlı başına bir basın harikası değil mi bu?


Haftalık ve bol sayfalı Oksijen

Ve yine bir basın olayı... Çok daha mütevazı, ama yine ilginç. Yemek ve Kültür adlı üç aylık bir dergi... Çiya Yayınları çıkarıyor. Ve tam 66. sayısına erişmiş. Yemeğin kültürle ilişkisi gibi çok özel bir temayı işleyen bir dergi için, bu da yine bir küçük mucize değil mi?

Bu kez benimle bir konuşma yaptılar. Aylar önce, unutup gitmiştim. Sonunda dergi geldi. Öylesine (her açıdan) doyurucu ki şaşıp kaldım. Büyük boy basılmış. Yemeğin ve ağız tadının geçmişi, tarihi, reçeteleri. Ve benimle dergi çalışanlarından Pelin Özer'in yaptığı bir söyleşi. Tam 16 sayfa... Veregeldiğim röportajların en iyilerinden... Ve kuşkusuz en lezzetlisi...

Pelin Özer'le bizim evde söyleşi

Çünkü ana konu yemek ve benim kişisel yemek tarihim. Pelin Hanım'ın söyleşi öncesi büyük bir incelikle, benim vaktiyle Cumhuriyet gazetesinde yazdığım yazılardan oluşan ve artık bulunmayan Ağız Tadıyla kitabımı da okuması (söyleşiye onunla gelmişti) elbette benim için de hoş bir sürpriz oldu. Meraklılarına duyururum.

Yemek ve Kültür dergisi

Ve son bir küçük haber. Tam bir kitap kurdu olan sevgili dostum Korkut Akın'ın bir diğer merakı yılbaşı kartları... Ama onunki kendine özgü. Çünkü 1983'ten beri, yani neredeyse 40 yıldır bunları kendisi yapıyor. Çeşitli süsleme biçimleri ve özel bir çabayla... Ve dostlarına elden dağıtıyor. Yeni yılın eşiğinde zengin kart arşivini sergiliyor: 21 Aralık'tan 9 Ocak'a kadar... Karaköy, Bankalar Caddesi, Felek Sokak No 1'deki Schneidertempel Sanat Merkezi'nde. Ve pazartesi dışında her gün 11.00 - 18.00 arası. Uğrarsanız, kartlarınızı bizzat seçip alabilirsiniz...

Korkut Akın'ın kartpostal sergisinin davetiyesi
Korkut Akın bir kitap fuarında bilge yazar Hıfzı Topuz'la

Yazarın Diğer Yazıları

Bir korku klasiğinin ilk günlerine dönüş

Bu türü sevenler ve özlemiş olanlar için iyi bir seyirlik sayılabilir

Hindu kültüründen gelen kendine özgü bir kitle filmi

Karşımızda gerçekten hayli değişik bir film var. Hem anlattıkları; hem anlatma biçimleriyle...

Aziz Nesin'i sinemaya aktarmanın belki en usta işi örneği

Hikâyelerin tümü usta biçimde yoğrulmuş; alabildiğine serbestçe, özgür ve özgün biçimde perdedeki yerini almış: Nesin'e çok yakışan bir mizahın yer yer absürt biçime dönüşmesiyle...