Evet, bu filmin temel özelliği bir şarkıdan yola çıkması. Tüm hikâye, Todd Snider'in Just Like Old Times adlı şarkısından esinlenerek oluşmuş. Snider'in de bizzat senaryoya katılmasıyla... Sinema tarihinde çok nadir, belki tek örnek...

Dijitürk'te gösterilen film, bize alabildiğine yalnız ve sıkılgan bir serserinin öyküsünü sunuyor. Bir eli sargılar içinde; ağzından hiç düşürmediği bir sigara, oradan oraya savruluyor. Jesse'nin bir özelliği alabildiğine cömert ve merhametli olması. Bu yüzden örneğin bir dilenciye hem para, hem de içki veriyor. Ödemelerini hep fazlasıyla yapıyor. Vs. vs.

Ama aynı zamanda son derece usta ve gereğinde dümenci bir kumarbaz. Bu alanın sözüm ona krallarını bile öylesine oyuna getiriyor ki... Ama bu yüzden sıkı düşmanlar da ediniyor. Özellikle filmin sonlarında onu iyice benzeten... Demek ki bu çocuksu ve dürüst karakterin kendine özgü huyları da var.

Ayrıca şarkı da söylüyor. Gittiği her yerde... Bu da onu eskiden 'troubadour' denen biri yapıyor. Müziği 'country' tarzında... Kendine özgü şarkılar filmde bir nehir gibi akıp gidiyor...

Ve de bir eski aşkı var. Bir zamanlar New Orleans'ta tanışıp ayrıldıkları ve şimdilerde hayli kötü yollara düşmüş olan Carla... İkisinin arabada şarkı (elbette country) söyleyerek bir gitmesi var ki, görmelere ve dinlemelere seza. Ayrıca ikisi de dönem Amerikan gençliğinin ortak merakı gibi gözüken uyuşturucuya da hayır demiyorlar!..

Peki ama Jesse ve Carla'nın aşkı gerçek midir? Öyleyse, niçin bir türlü birleşemez, gerçekten sevişemezler? Jesse her şeyi bırakıp onunla olmak ister: "Sadece müzik yaparak seni geçindirebilirim." ve Carla bir barda yanındaki kıza itiraf eder: "Ona ömür boyu aşıktım, hâlâ aşığım." Ama polisiyle, şiddetiyle, yaygın kötücüllüğüyle bu iklimde yeniden birleşip mutlu olmaları kolay mıdır? Hatta mümkün müdür?

Bu sempatik film bir zirve değilse de, özellikle finale doğu canlanan etkileyici bir yaşam öyküsüne dönüşüyor. Elbette country-sever olmak neredeyse şart!.. Kendine özgü burnunun profil verdiği sevimli suratıyla Michael Dorman, yakın zamanda Dijitürk'te The Good Sam hastane dizisinde izleyegeldiğimiz Sophia Bush, eskilerden birden çıkıp gelen Dermot Mulroney ve Eric Roberts... Ve de hikâyenin tek siyahisi, şarkıcı-oyuncu RZA (Bizde Rıza diye mi okumalı?).

Doğrusu bunca sözden sonra, seçim sizin!..

YARIN: JURASSİC PARK