23 Şubat 2021

Felsefenin dönüşü mü?

Bugün bıkkınlık döneminde okuyucu, yine çareyi felsefe kitaplarında bulmakta mıdır?

Bugün bir yandan Covid-19 ve tüm dünyada tatsız bir siyasi ortam içindeyiz; nefret dolu bir sosyal medyayı takip etmek istemesek de buna maruz kalıyoruz, ve diğer yandan da bir başka dip dalgayı hissediyoruz. Her yerde özgürlüklerin üzerine çizgi çekilmekte olduğu, sevilenlerin kaybedildiği, bir neslin yaşlanarak aramızdan ayrıldığı, hayran kaldıklarımızın bizi terk ettiği bir zaman birimi içine girilmekte; benim neslim bu hislerle bugünü yaşamakta. Eskiye ait nostaljik bakış, belleği tazeleyen eski fotoğraflar, adları sadece belleklerde kalan lokanta, büfe, diskotek ve gazinoların adları; sokak adlarının değişimi, artık var olmayan İstanbul mahalleleri, yıkılmış binalar, eskiden yaşanmışlığı olan sokakların fiziki olarak değişimi, komşulukların dönüşüme uğraması, eski sevilenlerin kaybıyla bütün benzer kayba uğramış fiziki coğrafya; hepsi birleşince hüzünlü bir hissiyat doluyor kalplere.

Ama şimdiye ait duran, eskiyi aratmayan başka bir şey daha var ki, o da bir dip dalganın hissedildiğidir. Bu dalga sakin duran suyun dibinden vurmakta; kendisini hissettiren bir okuma çıkıyor önümüze. Felsefeye artan ilgiyi takip edebiliyoruz. Sadece sosyal medyaya baksak bile, dip dalgayı yaşayan bir grup insan için, felsefe merakı fark edilir halde görünürleşmekte. Ufukta çizginin pusla kapalı bir şekilde, önünü göstermeyen haliyle yaşayıp, nobranlıktan, hoyratlık söylemlerinden bıkmış, hayalleri kurutulmuş güller gibi olmaktan çok dikenli tellerle çevrilmiş bir hissiyatta yaşayanların, bulanıklaşması çağındayız. Bu dip dalga düşünceye karşı duyarlı hale gelmekte. Siyasetten ve onun "politik siyasallığının kurnazlığından" veya "vurdumduymazlığından" ve hatta "köşe tutuculuğundan" yani "samimiyetsizliğinden" bıkanların sosyal ve fiziki mesafeleri upuzun bile olsa yan yana gelmekte oldukları bir toparlanmanın felsefeden geçmeye başladığını, belki de, en iyi yayınevleri göstermekteler.

Bundan az bir zaman önce (kırk yılcık), post-modern söylemin durumunda, artık felsefe kitaplarına ilginin kalmadığını yazmıştı Fransız filozof Jean-François Lyotard. Kâğıttan dijital dünyaya doğru giden neşriyat hayatına rağmen bugün kitabın felsefeye doğru meylettiğini görmek mümkün gibi. Dip dalga diyorum, çünkü görünürlük olarak kendisini daha tam göstermiş değil; ama meraklıları için takip edenlerin görebildiklerini sandığım bir akım buzdağının altından suyun yüzüne doğru kafasını göstermiş vaziyette. Bakıyoruz ki, yayınevleri klasiklerden en modernlerine ve bugüne kadar felsefe tarihinin önemli eserlerini ya ilk çevirilerini yapmakta ya da yeniden çevirilerini kamuya sunmaktalar.

Okuyucusunun artmakta olduğunu tahmin edebileceğimiz bir zamanda, felsefe kitaplarının artan ve yeni baskılarının görünen sayısının takipçisiyiz. Birçok yayınevi felsefe dizisi kitaplarını çoğaltmakta. Felsefe bölümleri öğretim üyeleri ve öğrencileri çevirileri de arttırmaktalar. Birçok eksik Türkçeye kazandırılmakta bugünlerde. Kültürün ve sanatın felsefeyle iç içe girdiği bir dönemde bunu anlamak mümkün; ama diğer yandan dip dalganın okuyucularının merak alanının felsefe olduğu da gözükmekte. Müzik parçaları paylaşır gibi felsefe kitaplarının yayınlanmakta olduğuna dair haberleri sosyal medyada görmekteyiz.

Sıkıntılı, dar zamanlarda felsefenin şairlere ihtiyaç duyduğunu, şiirin felsefeyle olan yakın ilişkisinden biliyoruz ki, bugün sıkıntılı, darlaşan, dertli ve hüzünlü zamanlarda ruhumuza can katacak, enerji verecek olan metinlerin felsefe metinleri olduğudur. Aşkın bir dış dünyadan gelen etkinin yerine içkin bir yeryüzü anlayışı, ekolojik felaketlerle birlikte daha da görünür ve hissedilir hâle gelmiştir bugün. Felsefe, o bakımdan, sadece sıkılan ruhlara bir rehber olmakla kalmayıp, sorunlara eğilme ve çare arama yöntemini vermekte olduğundan dolayı öne çıkmakta belki de.

Deleuze ve Guattari sormuşlardı ilerleyen yaşlarında "Felsefe nedir?" diye (1991). Başlık temel bir soru olarak durmaktadır. Felsefenin karşımıza bir sorun çıktığı zamanlarda ihtiyaç duyulan bir düşünce alanı olduğunu da vurgulamışlardı. Bugün bıkkınlık içinde, siyasetin artık saçma lafların dünyalarına doğru kaydığı inanılmaz duruşundan sıkılanların başvurduğu bir alan olarak felsefeyi görmekteyiz. Sorunu çözemeyecek olan eğer siyaset ve siyasetle uğraşanlar ise, o zaman terk edilecek alan da pratik yaşamın içindeki soruları tekrar sorma imkânı veren felsefi refleksiyon olacaktır. Felsefe bize yardımcı olmaya başlayacaktır, belki de? Sanat da bir refleksiyon alanı olarak kendisini yine bir dip dalgada saklayarak ara sıra göstermekte kendisini bazı sanatçılarla.

Antik dönemlerden beri felsefe bir ortamda ortaya çıktı. O nedenle filozoflar bilge değildiler, ama bilge dostlarıydılar. Anadolu'nun bilgelerinin Atina'ya varıp yan yana geldiklerinde felsefe bir ortam düşüncesi olarak ortaya çıktı ve yayıldı. Aşkınlık ve doğa üzerine büyük sözler söylemek ve bilgece laflar etmek yerine pratik yaşam sorunlarının üzerine eğildiklerinde felsefe adı verilen bir düşünce yöntemi belirdi. Diyaloglarla başladı, tartışmalar ve kıyaslamaları uslamlama takip etti ve akıl duygu ile hesaplaşmaya başladı. Anlaşılır ve hissedilir ile uyum sağlamaya çalıştı. Bu nedenden dolayı, sıkıntılı zamanlarda felsefenin her zaman bir şaire ihtiyacı doğmuştur. Söz ile her zaman bir yakınlığı korumuştur felsefe. Hep örtünün arkasındaki gerçeğe doğru bakmaya çalışmıştır; metafizik ve fizik o bakımdan karşılıklı bir diyalog içine girmiştir, tarihi boyunca.

Bugün bıkkınlık döneminde okuyucu, yine çareyi felsefe kitaplarında bulmakta mıdır? Herhalde! Öyle olmasa birçok eski ve yeni yayınevi onca felsefe kitabını yayınlar mıydı? İhtiyaca cevap vermekte sanırım yayınevleri ve editörleri, bugün.

O halde bıkkınlık ve sıkıntı zamanlarında şairlere ihtiyaç gibi felsefe metinlerine gereksinim artmış durmaktadır. Siyasetin bu halinden kaçmanın bir yolu olarak, yolda felsefe, yürürken felsefe, hayal görürken felsefe ve hatta uyurken felsefe gittikçe hayatımızın bir parçası olmak üzere yürüyor ayaklarımızın altından geçerek, suyunu sızdırarak, dip dalganın etkisini duyarlılıklarda, aklın kullanımında, doğruyu aramakta olan bir duyguda ve özgürlüklerde göstermek üzere.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir saha araştırması nedir?

Anket yapan sosyologların çok iyi bildikleri bir şey vardır. O da gazetecilerin bugün sıklıkla yaptıkları gibi gerçek veya kurgusal kişilikler üzerinden, vakalardan yola çıkarak haberi ifade etmelerinin sosyoloji olmadığıdır

Özgürlükten kulluğa

Antropolog Pierre Clastres, inanılmaz bir şekilde La Boetie’den yola çıkarak özgür toplumlardan boyun eğmeyi tercih eden kulluk toplumlarından söz etmekteydi: Bu ayrım sonunda devlet mekanizmasının oluşturulması ve devlet mekanizmasının oluşmasına karşı çıkan ve tarihsiz olarak adlandırılan toplumlar arasındaki fark ortaya çıkartılmaktaydı

Kim ne sanıyor?

Küreselleşmekten uzaklaşmaya başlayan dünyamızda artık homojen olmayan farklılıklarla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Göç-sonrası toplumsal vaziyet bunu öngörmekte ve fiili olarak yaşatmakta