Dış Politikayla İçli Dışlı

Putin–Erdoğan zirvesinin sonuçlarını nasıl okumalı?

Türkiye eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, Barçın Yinanç’a yorumladı

30 Eylül 2021 17:01

T24 Video Servisi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Soçi'de bir araya geldi. Görüşmeyi yorumlayan, Türkiye'nin eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, "Soçi toplantısı Türk-Rus ilişkilerinde çok önemli bir toplantı olarak tarihte yerini alacaktır. Bu demek değil ki çözüme emin adımlarla gidiliyor. Ancak her iki taraf da Suriye’de artık farklı bir kompozisyona gidilmesi gerektiğinin farkında. Kalıcı nihai çözüm vakti geldi. Mesele bunun nasıl yapılacağı ve nasıl idame ettirileceği. Suriye’de çok anormal bir durum ve çözülmesi gereken çok fazla sorun var” dedi.

Önhon, uluslararası toplumunun hiçbir şey olmamış gibi Esad’ı kazanan taraf olarak görüp muhatap almasını olası görmediğini belirtirken, Türkiye’nin öncelikle alt düzeyde görüşmeler başlatmasının beklenebileceğini söyledi.

Önhon T24 YouTube kanalından yayınlanan Dış Politikayla İçli Dışlı programında Barçın Yinanç’ın sorularını yanıtladı.

“Alışılmışın dışında görüşme usulü”

Önhon öncelikle Soçi temaslarında Türk tarafından dışişleri ve savunma bakanlarının yer almadığına dikkat çekerek, görüşmelerin katılım olarak dar kapsamlı gerçekleşmiş olmasına vurgu yaptı. Önhon, “Alışılmışın dışında bir görüşme usulü gördük. Dar kapsamlı olması bir takım konuların sınırlı bir ortamda daha açık bir şekilde konuşulması isteğinden kaynaklanmış olabilir” dedi.

"Stratejik geleceğimizi acaba artık Rusya'yla mı görüyoruz?"

Önhon Erdoğan’ın zirveden dönüşte, S-400'ler, savaş uçakları ve denizaltıları da kapsayan savunma sanayi, yeni nükleer santralların yapımı ve uzay çalışmaları konularında Moskova ile bugüne kadarki en ileri işbirliği planlarıyla ilgili açıklamasını da yorumladı.

Cumhurbaşkanı'nın ikili ilişkiler bağlamında Ruslarla yapmak istediği işbirliğini çok açık bir şekilde dile getirdiğine dikkat çeken Önhon, “Bunlar domates satmak ya da birkaç yüz bin turisti getirmenin çok ötesinde konular, Burada Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren son derece stratejik konuların ortaya konulduğunu gördük. İlk etapta acaba Batı’dan ümidi kestik stratejik geleceğimizi artık tamamen Rusya’yla işbirliğinde mi görüyoruz sorusu akla geliyor” diye konuştu.

Türkiye'nin eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon söz konusu görüşmenin, Suriye'de yeni gelişmelere gebe olacağını ifade etti. Önhon, "Soçi toplantısı Türk-Rus ilişkilerinde çok önemli bir toplantı olarak tarihte yerini alacaktır. Bu demek değildir ki çözüme emin adımlarla gidiliyor. Her iki taraf da Suriye’de artık farklı bir kompozisyona gidilmesi gerektiğinin farkında. Kalıcı nihai çözüm vakti geldi. Mesele bunun nasıl yapılacağı ve nasıl idame ettirileceği. Suriye’de çok anormal bir durum ve çözülmesi gereken çok fazla sorun var” dedi.

"Ülkeler artık enerjilerini Suriye'ye harcamak istemiyorlar"

Önhon tarafların çözüm için konjonktürün müsait olduğu değerlendirmesini yaptığına dikkat çekerek, bu konjonktürün unsurlarının açıkladı. Bunlardan bir tanesini ABD’nin Orta Doğu’dan olası çıkışı olarak nitelendiren Önhon bir diğerinin ülkelerin değişen öncelikleri olduğunu belirtti ve "Ülkelerin uğraşacakları başka konular var artık. Ülkeler enerjilerini Suriye'ye değil, pandeminin etkilerini silmeye harcamak istiyorlar” dedi.

Önhon şöyle devam etti:

“Türkiye de artık bir şey yapılması gerektiği noktasına geldi. Ama meseleler o kadar zor ve karmaşık ki bunların kısa sürede çözülmesini ben mümkün görmüyorum. Türkiye açısından önemli bir konu sığınmacılar konusu. Milyonlarca Suriyeli var Türkiye'de. Suriye’lilerin ülkelerine dönüp dönemeyecekleri Türkiye açısından çok önemli. Türkiye için yeni sığınmacıların gelmemesi de önemli. Rusya'nın bu konudaki tutumu nedir? Umurunda değil. Rusya ne ülkesine bir sığınmacı aldı, ne bir maddi katkı sağladı, ben Rusya'nın bu konuda hiçbir kaygısı olduğunu zannetmiyorum.”

Önhon’a göre bir başka sorunlu konu terör konusu. Önhon özetle şöyle konuştu:

"Suriye'de herkes birbirine terörist diyor. Terörist kimdir konusunda herkesin ayrı bir tanımlaması var. Varılan mutabakatlarda ılımlı muhalefetle terör örgütü olarak tanımlanan grupların birbirinden ayrılması söz konusu. Ancak uygulamada sorun yaşanıyor çünkü Rusya ılımlı muhalefet diye bir şey tanımıyor. Rejime karşı elinde silah kim varsa onu terörist olarak görüyor. İdlib’de de bu sorunun sıkça ortaya çıktığını da gördük.”

"YPG, Rusya'nın terörist örgütler listesinde yoktur"

Cumhurbaşkanı'nın PKK/YPG’nin Moskova’daki varlığına ilişkin açıklamasını da yorumlayan Önhon “YPG, Rusya'nın terörist örgütler listesinde yoktur. YPG sık sık Moskova'ya ziyaretler gerçekleştirir. Yakın bir tarihte YPG'nin Moskova'ya ziyaret gerçekleştirdiğini biliyoruz. Ruslar bizin İdlib’de verdiğimiz sözleri yerine getirmediğimizi söylüyor ama biz de Rusların YPG konusunda verdiği sözleri yerine getirmediğini savunuyoruz” dedi.

Önhon’a göre bir başka sorun, Rusya ve rejimin çatışmasızlık bölgelerine saldırılarından kaçan sivil ve silahlı kişilerin İdlib’e gönderilmesinden kaynaklandı. Önhon, “Belki o zaman bu iyi bir fikir gibi gelmiş olabilir ama bunun bir sene iki sene sonrasını düşünmek gerekirdi. Tüm muhaliflerin biraraya toplanması elbet Rusya’yı ve rejimi sevindirmiştir. Düşünsenize dağınık olan muhalif gruplar bir noktada toplanmış oluyor. Şimdi biz bunun sonuçlarını görüyoruz" dedi. 

Çözüm için iki seçenek olduğuna dikkat çeken Önhon, “Birincisi, denilecek ki “Bu savaşı Esad kazandı. Esad’la kayıtsız şartsız konuşulur. İki ülke olarak yaşamaya devam edebiliriz.” Bu bence pek mümkün değil. Suriye'de yarım milyon insan hayatını kaybetti. Ülke yıkıldı. Çok sayıda insan kimyasal silahla hayatını kaybetti. Bu emri veren yönetimin başında Esad vardır" diye konuştu.

"İki ülke arasında savaş olsa bile görüşmeler yapılması doğaldır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’la doğrudan masaya oturmasını olasılıklı görmeyen Önhon, iki taraf arasındaki görüşmelerin alt kademelerde başlatılıp uygun zeminin hazırlanmasının daha gerçekçi bir yol olacağını söyleyerek şunları dile getirdi: 

"Türkiye ile Suriye iki komşu ülke. Birlikte yaşamaya mahkumuz. İki ülke arasında savaş olsa bile görüşmeler yapılması doğaldır. Zaten istihbarat başkanları bir kez biraraya geldi. Şu olur; iki taraf alt düzeyde temas başlatır, istihbaratçıları diplomatları biraraya gelir ve bir zemin oluştururlar ve ilerleyen zamanda belli parametreler temelinde bir süreç evrilir ki bu da bu da beni ikinci alternatife getiriyor. Kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm lazım. Bunun da parametreleri, herkesin kabul ettiği BM'nin 22/54 sayılı kanunda var. Suriye'nin toprak bütünlüğü korunacak. İkinci, yeni anayasa yapılacak. Üçüncüsü, serbest seçimler yapılacak. Bir parametre de tüm Suriyelilerin yurt dışında hayati tehlike olmadan geri dönüp yerleşebilmeleri. Tüm bunlar da BM gözetiminde yapılacak. Kısa sürede sorunları çözmek kolay değil o nedenle içinde bulunduğumuz zamanı belki geçiş süreci olarak okuyabiliriz."

"Ruslarla anlaşmalar yaptık ama pek çok kez uyulmadığını gördük"

Önhon, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Türkiye'yle Rusya'nın diyaloğu belirleyici unsurlardan biri olacak. Ben bu görüş alışverişlerinin mutlaka sürmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama karşılıklı çıkar temelinde olması lazım. Biz Ruslarla anlaşmalar yaptık ama pek çok kez uyulmadığını gördük. Bizim şehitlerimiz var orada. Böyle bir felaketin bir daha yaşanması bizim için tahammül edilemez bir şey. Bu Rusların hanesine yazılmıştır. Önümüzde zor bir süreç olduğunu görüyorum ben. Çok dar bir alanda çok aktör var. Öncelikler farklı. Umuyorum ki önümüzdeki günlerde daha büyük felaketler yaşanmaz bölgede."

Barçın Yinanç, Önhon’la yaptığı soru cevap öncesinde Fulya Canşen'e Almanya'daki seçimleri sordu. Canşen, seçimleri yorumlayarak şunları söyledi:

"18 tane Türkiye kökenli aday milletvekili olabildi Federal Meclis'te. Bu bir rekor diyebiliriz. 6 tanesi doğrudan seçildiler. Sol Parti'de 3 tane Türkiye kökenli milletvekili seçilmiş oldu. Almanya'da yaşayan Türkiyeliler için de çok önemli. Bu konuda daha çok gelişme olacak. Çünkü hem Liberaller hem Yeşiller Almanya'nın göç ülkesi olarak kalmasında ısrar ediyorlar."