Haberler

İsrail tıbbi Apartheid ile suçlanıyor

Fulya Canşen, Avrupa'nın aşı politikası, yaygınlaşan aşı turizmini ve İsrail'in aşı konusunda, tepkilere neden olan Filistin yaklaşımını anlattı

22 Ocak 2021 16:22

Köln

Aşı dağıtımı ve aşılama süreci, hemen hemen her ülkede korona gündeminin birinci maddesi. Bu konudaki en hızlı ülke biliyorsunuz İsrail. Tıbbi personel ve altmış yaşın üzerindekilerin aşılanması neredeyse bitti, sıra 55 yaşın üzerindekilerde.

İsrail hükümetinin amacı, mart ayı sonuna kadar toplumsal bağışıklığa ulaşmak. Tabii bu hedefe ulaşmakta ülke nüfusunun az olmasının payı büyük. Ancak Başbakan Benjamin Netanjahu’nun BionTech-Pfizer’deki ilişkilerini kullanmış olması ve yaptığı akıllıca pazarlığı yabana atmamak gerek.

Netanjahu, Pfizer’a istediği kadar aşı alırsa sağlık sistemi ile ilgili bütün bilgileri paylaşma sözü vermişti, muhtemelen sözünü tutuyor. Moderna’nın çok miktarda aşı gönderme garantisi vermesinin ardında yatan neden ise Amerika ve AB’nden daha fazla birim fiyatı ödemek istemesi olabilir. İsrail’in hızlı olmasının bir başka nedeni de sağlık sisteminin çok iyi işlemesi. Devlete ait dört sağlık kasası, uzun süredir dijital olanaklardan yararlanıyor. Hepsinin kendine ait ve ayakta tedavi edilen hastaneleri var. Bu da organizasyonu kolaylaştırıyor haliyle. Aşılamanın üzerinden iki haftadan fazla zaman geçti, enfeksiyon sayılarında gözle görülür bir düşüş kaydediliyor. Mart sonuna kadar İsrail’de 16 yaşın üstündeki herkes istediği zaman aşı bulabilecek. Natenyahu da bu sayede hakkındaki açılan yolsuzluk davasını unutturup yeniden iktidara gelmeyi planlıyor.

Filistinliler aşıya erişene dek İsraillilerin hepsi muhtemelen aşılanmış olacak

İsrail’in eleştirilen bir tavrı var o da Gazze ve Batı Şeria’da yaşayan beş milyon Filistinlinin, aşı sorumluluğunu, aynı bölgede yaşayan Yahudi yerleşimciler aşı olurken, Oslo Barış Anlaşması’nın 17. Maddesine dayanarak üstlenmiyor olması. 17. Madde sağlık hizmetlerinden Filistin Özerk Yönetimi’ni sorumlu tutuyor. Filistinliler ise Dünya Sağlık Örgütü’nün yoksul ülkeler için organize ettiği Covax inisiyatifinin vereceği aşıyı bekliyor. Filistinliler aşıya erişene dek İsraillilerin hepsi muhtemelen aşılanmış olacak. Durumu eleştirenler, İsrail’i “Tıbbi Apartheid” yani ırkçılığa dayalı sağlık politikası gütmekle suçluyorlar.

Aşıya siyaset karışan bir başka ülke de Ukrayna. Siyasi nedenlerle Rus değil Çin aşısını ısmarlayan Ukrayna yönetimi, ısmarlarken, aşının %70’den fazla etkili olması koşulunu koymuş sözleşmeye. Çin aşısı sadece Türkiye’de %70’ten fazla etkili çıktı, dünya ortalaması ise bu rakamın altında. Hal böyle olunca Ukrayna aşısız kaldı. Hükümet yöneticileri sorunun şubat ayında çözülmesini umut ediyorlar. Bu arada Rus aşısına ilk lisans veren ülke Macaristan oldu. 

Dünyada en yüksek enfeksiyon oranı olan ülke Portekiz

Aşı ile birlikte İsrail’de vaka sayısı düştü dedik, ancak aynı şeyi Avrupa için söylememiz mümkün değil. Diğer Avrupa ülkelerinden çok daha önce aşıya izin verip başlayan İngiltere’de durum yeni yeni stabil olmaya başladı. Korona ile mücadelede son derece başarılı olan İrlanda’da bile enfeksiyon sayıları yeni yılla birlikte zirve yaptı. Oysa ekim ayında sert bir kapanmaya giden İrlanda aralıkta AB’nin en düşük vaka sayısına sahip ülkelerin başında geliyordu. Bunda İngiltere’deki mutasyona uğramış virüsün ne kadar etkisi var henüz bilinmiyor.

Bugüne kadar İrlanda’da 2.500’e yakın kişi koronadan ya da koronanın tetiklediği bir hastalıktan hayatını kaybetti. İrlanda’da her bin kişiden beşi test ediliyor ve bunların %20’sinden fazlası pozitif çıkıyor. Karşılaştıracak olursak Danimarka’da mesela her bin kişiden 12’si test ediliyor, enfeksiyon oranı %3’ü bulmuyor. Ölüm oranı ise İrlanda’da hala, bir milyonda 2 gibi düşük. Bu rakam İngiltere’de milyonda 14. Salgında mücadelede bir zamanlar örnek gösterilen Portekiz, bugünlerde dünya çapında en fazla enfeksiyon artışı yaşanan ülke tahtına oturdu. Portekiz’i İsveç ve Slovenya izliyor. Ölüm oranlarındaysa Portekiz İngiltere’den sonra ikinci sırada. Bu konuda Portekiz’i az bir farkla Çek Cumhuriyeti takip ediyor.

Portekiz artık başarı değil başarısızlık örneği olarak gösteriliyor. Portekiz örneği şunu da çok açık bir biçimde gösteriyor. Önce kapanma, sonra enfeksiyon sayısı düşünce, ekonomi düzelsin diye açılma, tekrar kapanma, bir daha açılma pek işe yaramıyor. Sanırım AB yakında ölçü olarak koyduğu insidans rakamlarını değiştirmek zorunda kalacak. 

AB aşı politikası şeffaf değil

Almanya da Portekiz gibi ülkelerden ders almış olmalı ki hem kapanma süresini uzattı hem de önlemleri sertleştirdi. Bundan böyle vatandaşlar toplu taşım araçlarında veya mağazalarda tıbbi maske takmak zorunda olacaklar. İşverenler ve çalışanlar mümkün olduğu kadar evden çalışmaya öncelik verecek. Okullar henüz açılmadı, buna eyaletler karar verecekler, eyaletler ayrıca sokağa çıkma yasağı ve seyahati kısıtlama gibi önlemler üzerinde tartışıyor. Ancak Almanya salgın ile mücadelenin diğer AB ülkeleri ile koordineli yürütülmesini istiyor. AB’de dün gece yarısına kadar süren dijital konferansta bu yönde karar aldı. Şimdilik kapılar kapanmıyor ama riskli bölgeler için seyahat kısıtlamaları ön görülüyor.

Yan etkilerden kim sorumlu tutulacak?

AB iki cephede salgınla mücadele ediyor. Virüsü kontrol altına almak ve aşılamayı hızlandırmak. Ancak aşı sürecinin beklenenden çok daha yavaş ilerliyor. Bunun da iki nedeni var; aşı tedarikinde yaşanan sorunlar ve organizasyon eksikliği. BioNTecH ve Pfizer, geçen hafta aşı üretimi ve teslimatının da yavaşlayacağını duyurmuştu. AB’nin aşı politikası sık sık, yavaş işlemenin yanı sıra şeffaf olmamakla da eleştiriliyor. AB Komisyonu ilaç firmaları ile yaptığı anlaşmaları Avrupa Parlamentosu’na bir türlü göstermedi mesela. Sonunda parlamento bir araştırma komisyonu kurmakla tehdit etti. Bunun üzerine sözleşmeleri görmek isteyenler için özel bir salon tesis edildi, ancak, anlaşmaların kopyalanması da, parlamenterlerin salona cep telefonu ile girmesi de yasaklandı.

En çok merak edilen konu, aşı uzun vadede yan etki gösterirse bundan kim sorumlu tutulacak? İlk günlerde Amerikan ilaç devi Pfizer, bütün sorumluluğu aşıyı satın alan hükümetlerin üstlenmesinde diretmişti. İngiltere’den farklı olarak AB tersinde ısrar etti ve sorumluluk paylaşımını sözleşmelere ekletti. Bir başka şikayet konusu ise az aşı ısmarlanmış olması. Avrupalı yetkililer karar verirken, tedarik hızını ve fiyatı da hesaba kattılar. Fiyatı nispeten daha düşük olacak İngiliz İsveç ortaklı AstraZeneca aşısına bu ay sonuna kadar izin verilmesi, dolayısıyla AB’nin nisan ayında daha fazla aşıya erişmesi bekleniyor. Aşının yan etkileri de Avrupa’da tartışılan konulardan biri. Norveç mesela, yan etkiler ve aşı yüzünden ölümler nedeni ile 80 yaşın üzerindekilere yönelik aşı önerisini değiştirdi. Çünkü aşılar bu yaş grubu için yeterince test edilmedi. Sağlık yetkilileri, durumu aşırı hassas kişiler ve çok yaşlılarda temkinli olunmasını öneriyor. 

İngiliz zenginler aşı seyahatine çıkıyor

Avrupa’da sıradan vatandaşlar, aşıya erişimin yavaşlığından şikayet ededursun, zenginler istedikleri zaman hem de istedikleri aşıyı bulabiliyor. İngiltere’de mesela bir seçkinler kulübü üyeleri için aşı turizmi başlatmış. Birleşik Arap Emirliği’ni tercih etmişseniz, yüzme havuzlu, özel uşağı ve aşçısı olan bir villada kalıyor, Pfizer ya da Sinophram aşısı olabiliyorsunuz. Hindistan’ı tercih etmişseniz, AstraZeneca aşısına erişiyorsunuz. Hindistan vizesi zor geliyorsa bir başka alternatif de Fas’a gitmek. Hintli doktorlar, Fas’taki kliniklere aşı tedarik etmekte hiç sıkıntı çekmiyorlar. Hindistan’da bazı şirketler şimdiden mart ayından itibaren aşıyı serbest piyasaya sunacaklarını açıkladılar, hem de doz başına 8 dolara.