Haberler

Mithat Sancar: Esra Albayrak’a cinsiyetçi saldırıya ortak tutum önemliydi; ‘dislike’ sendromu yaşayan iktidar kontrol edemediği alanları kapatmak istiyor

HDP Eş Genel Başkanı, Şirin Payzın ve Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı

01 Temmuz 2020 17:04

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "sosyal medya mecralarının kontrol edilmesini istiyoruz" açıklamasını, "iktidarın kontrol edemediği alanları kapatma niyetinin bir ifadesi olarak" değerlendirdi. Sancar, ayrıca sosyal medyada Başak Demirtaş’ın ardından Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın eşi Esra Albayrak’a yönelik cinsiyetçi saldırılara karşı gösterilen ortak tutumun da önemli olduğunu belirtti. 

İktidarın yıllarca “troll ordusu” ile çalıştığını söyleyen Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sosyal medyaya yönelik dile getirilen şikayetlerin bizzat kendi iktidarı tarafından yaratıldığını ifade ederek, "İktidar bütün sosyal medya ve diğer araçları kullanarak böyle bir ortam yarattı şimdi kontrol edemeyince kapatmayı düşünüyor. Kontrol edemedikleri bütün alanları zor kullanarak kapatmak istiyorlar” dedi. 

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medya çıkışını, partisinin demokrasi yürüyüşünün yankılarını, Meclis'e gelen kritik düzenlemeleri, ittifaklar ve ittifak dışı seçenekleri Şirin Payzın ve Murat Sabuncu’ya yorumladı. 

AKP iktidarının kendini düzeltme, yeni politikalar üretme gibi potansiyelinin kalmadığını söyleyen Sancar, “Hikayesini tüketmiştir. Hikayesini  tüketen hiçbir organizasyon ayakta duramaz. Mutlaka ilk seçimlerde gidecektir” diye konuştu. Kendilerine uygulanan medya ambargosunu mağduriyet olarak görmediklerini söyleyen Sancar, halka ulaşmanın yolunun sadece merkez medyadan geçmediğini alternatif kanalların kendilerine açık olduğunu ifade ederek, “Bizim asıl iletişim yönetimimiz halkla buluşmaktır. Buna da engel olmaya çalışıyorlar ama biz bütün engellere rağmen halkla buluşabiliyoruz” dedi.

Yakın zamanda TBMM Genel Kurulu’na gelmesi planlanan AKP’nin baroların seçim sistemine ilişkin yasa değişikliği teklifine de değinen Sancar, Meclis’te bütün şartları zorlayacaklarını ancak  teklifin oylamaya kalması halinde muhalefetin teklifin yasalaşmasını engellemek için yeterli sayıda olmadığını hatırlattı. “Barolar ciddi bir gelenek oluşturdular, muhalefet kültürleri var. Ve bu kültür özellikle baskıcı dönemlerde demokratik tepki merkezleri haline de geliyor. Şimdi bu otoriter iktidar bu merkezlerin bu gücünden rahatsızlık duyduğu için etkisizleştirmeye çalışıyor” diyen Sancar, yaptıkları demokrasi ittifakı çağrılarının böyle durumlar için geçerli olduğunu belirterek, “Başından beri demokrasi ittifakı çağrısı yapıyoruz bu çağrı hep seçimlere yönelik yorumlanıyordu ama öyle değil tam da bu tür durumlarda en geniş demokratik tepkiyi örgütleme birlikte işleme çağrısıydı bu .Her bir öznenin kendi alanına veya toplumun başka alanına yönelik saldırıları engellemesine yöneliktir. İlk başta amacımız da buydu” diye konuştu. 

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın Şirin Payzın ve Murat Sabuncu’nun sorularına verdiği yanıtlardan satır başları şöyle: 

Barolar tartışması“Kültürel alanda entelektüel alanda iktidar olamıyorlar. Özellikle meslek örgütleri toplumun en özel meslek alanlarını oluşturuyor. Bir iktidar hegemonyasını ilk önce bu alanlarda kullanmayı dener. Çünkü bu meslek örgütleri toplumla aracılık yaparlar. Eğer orada bir hakimiyet kurabilirseniz  topluma  daha kolay nüfuz edip rıza üretmeyi kolay yaparsınız. Bu iktidar kendisi de itiraf ediyor ki kültürel alanda hakimiyet kuramıyor. Neden kuramıyor. Çünkü bu rıza üretme yöntemlerini uzun süredir kendi gücü ve birikimi ile ikna etmek yerine, baskı araçlarıyla yapmaya çalışıyor. Öncelikle baroları kontrol etme evcilleştirme operasyonudur bu değişiklik önerisi”

Muhalefet yeterince etkili mi?

“Biz samimi bir çaba içerisindeyiz. Fakat muhalefetteki diğer partilerin etkili bir mücadele tavrı sergilediklerini görmüyoruz. Kimseye akıl vermem, haddim değil ama genel olarak muhalefetin etkisiz kaldığı, evcil muhalefet yapma tarzına sanki rıza gösterdiği algısı var. Bu algının gerçekliğini bütün muhalefet partilerinin gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Diyarbakır’da bizim eski belediye eş başkanlarından Rojbin Çetin ağır işkenceye maruz kaldı. Bu sanki HDP’nin meselesiymiş gibi nasıl algılanır. Ortadaki mesele bir insanlık suçu. Eğer demokrasiden, insan haklarından yana olduğunu iddia eden kesimler burada etkili ses çıkarmazsa bunları nasıl durduracağız. Muhalefet etme meselesi sadece seçime endeksli olamaz.  O nedenle biz demokrasi ittifakı çağrısı yaparken seçimleri değil, yarına daha demokratik bir ortamda girmekten söz ediyoruz”

CHP’ye mesaj

“Bizim 31 Mart stratejimiz CHP ile bir pazarlık stratejisi değildi. Dolayısıyla bunun karşılığında bir şey beklediğimiz yok. Biz size 31 Mart’ta destek verdik, siz de şimdi diğer konularda bize destek olun formülünü kabul etmiyoruz. Bizim beklentimiz, hak ihlalleri, adaletsizlikler konusunda daha etkili tutum bekliyoruz. Bunu yeterince gördüğümüzü söyleyemem. Demokratik tutum daha etkili ortaya konulabilir. Bizim için değil, HDP ile dayanışma için değil. Ortak demokrasi mücadelesine katkı sunma adına beklentimiz var. Zaten demokrasi ittifakı çağrımızın amacı da budur.  Bu kadar dolu dizgin otoriter hamleler geliyor, bunların bir kısmı artık apaçık faşizandır. Şimdi demokrasiden yana güçler, insan haklarını savunan kesimler, adalet isteyen parti ve insanlar daha etkili tavır koymazsak ilerde geç kalabiliriz”

AKP’nin barolar ilgili HDP ziyareti

“AKP çok tepki çektiği konularda muhalefeti ziyaret ederek tepkiyi yumuşatmaya çalışıyor. Daha önce infaz kanununda da bunu yaptılar. Aynı şey barolarla ilgili yasa değişikliği teklifinde de geçerli. Kapalı kapılar ardından bir şey konuşulmadı. Arkadaşlarımız bu teklifi geçirmekte kararlı görüntülerini ve değişiklik yapma niyetleri olmadığını söylediler. Bunun dışında konuşulan bir şey yok”

"Partimize yönelik bütün kriminalize etme, düşmanlaştırma çabalarına rağmen 5 yıldır bu partinin oyu düşmüyor. Seçmenlerin aileleri birlikte 1-15 milyon arası bir kitle var. Siz bu kitleyi yok saydığınızda zaten kendi kendinize çok farklı alanlarda çelişki yaşamaya başlarsınız. Siz üçüncü büyük partiyi saçma gerekçelerle televizyonlarınıza davet etmediğinizi söylediğinizde bu kitleyi yok sayıyorsunuz. Ama bunu açıkça söyleyemiyorlar. Sen bu ülkenin 5’te birine yakın bir kitleyi yok sayıyorsan, çok büyük bir tehlikeye bizzat zemin hazırlıyorsun. Şunu da söyleyeyim ki bizim kimsenin lütfuna asla ihtiyacımız yok” 

“PKK ile ilişkimiz yok” açıklamasının ardından “Partinizi tanımıyorsunuz” diyen gazeteciler

“Onlar karanlıkta yumruk sallıyorlar. Bu soru bir meseleyi tartışma amacı güdüyorsa o zaman ‘evet’ veya ‘hayır’ cevabı beklemeyeceksiniz.  Seviyelerin nereye kadar düştüğünü, tartışma kültürünün Türkiye'de nasıl  çoraklaşabildiğini göstermesi açısından değerli. Türkiye’de tartışmalar vasatın kahredici hakimiyeti altına girmiş durumdadır. Vasatlık toplumun hakikat arayışını engeller. Hakikat arayışını kaybeden toplumlar sürekli yeni belalarla uğraşır. ‘Evet’ deseniz başka, ‘hayır’ deseniz  türlü şeyler söylüyorlar,  ne istiyorlar? Bu tür sorular sorulduğunda herkes hedefini samimiyetle koymalı. Onlara gerçekten bu meseleleri açıkça tartışıp tartışmamak istediğini sormak lazım. Bir tartışma niyetleri yok. İlla bir itiraf alacağım gibi sakil bir amaçla soru soruyorsa, engizatör rolüne soyunmuş demektir. Gerçek gazeteci, gerçek tartışmayı özgürce yapabileceğine inandığı ortamda soruları sorar ve tartışmayı açar. Taraflardan birini cezaevine götürecek tezi ortaya attığınızda bu bir mahkemeye dönüşür, daha ötesi bir engizisyon oturumuna dönüşür.”