Videoröportaj

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: Bu sistemin vadedeceği bir şey kalmadı; sendikaların da özeleştirel bir yaklaşım içinde olması gerekir

‘Dünyanın da Türkiye’nin de bu sistemle devam etmesinin imkânı yok. Bütün yaldızlar döküldü, bütün masallar bitti"

13 Mayıs 2021 13:34

T24 Video Servisi

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, pandemiyle birlikte neoliberalizmin geldiği aşamayı değerlendirirken, “40 yıllık bir hikâyenin sonundan baktığımızda, özellikle pandemiyle de çok daha net bir biçimde görüldü ki; bu sistemin artık dünyada da ülkemizde de işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara, gençlere, çocuklara, gezegene, doğaya, yani aslında bir bütün olarak dünya halklarına vadedeceği hiçbir şey kalmadı. Bütün yaldızlar döküldü, bütün masallar bitti” dedi. Çerkezoğlu, bu süreçte özeleştirel bir yaklaşım içinde olması gerektiğini vurguladığı sendikaların da, tepeden tırnağa yenilenecek bir süreci örgütlemek açısından ciddi yetersizlikleri olduğunu söyledi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, T24 ekranında Murat Sabuncu’nun hazırladığı “Türkiye’de hayat ne zaman bayram olur?” serisinin konuğu oldu. Çerkezoğlu, Sabuncu'nun sorularını yanıtladığı video söyleşide neoliberalizmin geldiği aşamadan emek ve sendikal harekette yaşanan krize ve pandemide emekçilerin durumuna kadar pek çok konuda değerlendirme yaptı. Çerkezoğlu'nun açıklamaları özetle şöyle:

“Bütün yaldızlar döküldü, bütün masallar bitti”

Neoliberalizmin geldiği noktayı değerlendiren DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Dünyanın da Türkiye’nin de aslında bu sistemle devam etmesinin imkânı yok. Bu çok açık biçimde görülüyor artık” dedi. 40 yıllık hikâyenin sonuna gelindiğini söyleyen Çerkezoğlu, “Her şeyin piyasaya açıldığı, her şeyin piyasanın konusu haline getirildiği, eğitim sağlık sosyal güvenlik başta olmak üzere tümüyle hak olmaktan çıkarıldığı, bütün toplumların çok ciddi bir tüketim toplumu haline getirildiği, toplumların kutuplaştırıldığı bir sürecin sonundan, aslında 40 yıllık bir hikâyenin sonundan baktığımızda, özellikle pandemiyle de çok daha net bir biçimde görüldü ki; bu sistemin artık dünyada da ülkemizde de işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara, gençlere, çocuklara, gezegene, doğaya yani aslında bir bütün olarak dünya halklarına vadedeceği hiçbir şey kalmadı. Bütün yaldızlar döküldü, bütün masallar bitti” diye konuştu.

“Sistemin iflas ettiği ülkemizde de çok net görülüyor”

Dünyada özellikle pandemi sonrasına ilişkin sosyal haklar, emeğin hakları, sosyal devlet tartışmaları yapıldığına dikkat çeken Çerkezoğlu, “Neoliberal ekonomi politikalarıyla ve bunları sürdürmek için bütün dünyada yükselişe geçen baskıcı otoriter rejimlerle dünyanın da ülkemizin de bir geleceği yok. Türkiye’de biz bu 40 yıllık hikâyeyi çok daha ağır yaşadık. 24 Ocak kararlarıyla başlayan ama 12 Eylül askeri faşist darbesiyle uygulanmaya başlanan ve özellikle AKP iktidarları döneminde 2000’li yıllardan itibaren de çok hızlı bir biçimde hayata geçirilen bir dizi politikanın şu anda yıkıcı sonuçlarını yaşıyoruz. Bu sistemin iflas ettiği artık ülkemizde de çok net bir biçimde görülüyor” dedi.

“Sendikalar olarak bizim de özeleştirel bir yaklaşım içinde olmamız gerekir”

Emek hareketi ve sendikal harekette yaşanan krizi de değerlendiren Çerkezoğlu, Neoliberal politikaların asıl hedefinde işçi sınıfının bütün örgütlü güçlerinin ve bütün örgütlenmelerinin dağıtılması olduğunu vurguladı. 80’li yılların başlarından itibaren başlayan ‘elveda proleterya’ tartışmalarına değinen Çerkezoğlu, bu süreçte taşeronlaştırmadan güvencesizleştirmeye ve sendikal hakların engellenmesine kadar birçok sorun yaşandığını dile getirdi. Çerkezoğlu, “Bu süreçte hiç kuşkusuz sendikalar olarak bizim de özeleştirel bir yaklaşım içinde olmamız gerekir. Yani işçi sınıfının bu büyüyen, değişen yapısına uygun bir biçimde kendi mücadele araçlarımızı, yöntemlerimizi bulmak ve bu işçi sınıfının değişen yapısına uygun sendikal örgütlenme araçları, mücadele hedefleri, sendikaları tepeden tırnağa yenileyecek bir süreci örgütlemek açısından sendikaların da ciddi yetersizliklerinin olduğu, hepimiz açısından bunun özeleştirel bir biçimde tartıştırılması gerektiği inancındayız” dedi.

“İktidar, pandemide işçileri, emeklileri, işsizleri korumadı”

Pandeminin başından itibaren, tam kapanma sürecinde de iktidarın bütün tercihlerinin; işçiler, emekçiler, emekliler, işsizler, küçük esnafı yani halkı koruyan politikalar olarak şekillenmediğini savunan Çerkezoğlu, şunları söyledi:

“Bir avuç sermayeyi, şirketi korumaya dönük politikalar hayata geçirildi. ‘Evde kal’ çağrılarının yapıldığı bir dönemde hep ‘çalışanlar hariç’ denildi. İşçiler açısından bir kapanma falan yok. Tam tersine pandeminin başından itibaren işçiler açısından bir sınıf ayrımcılığı var. Çünkü iktidarın bütün politikaları ‘ne olursa olsun çarklar dönecek, üretim devam edecek’ biçiminde olduğu için, zorunlu, acil, temel işler dışında diğer alanlarda üretimin durdurulması ve bütün çalışanlara gelir desteği sağlanması konusunda bizim, sağlık örgütlerinin çağrılarına kulak tıkayan siyasi iktidar, ‘ne olursa olsun çarklar dönecek’ dedi. O nedenle de işçi sınıfı hastalığı haline geldi Covid-19. Başta sağlık çalışanları olmak üzere çok sayıda işçi arkadaşımız, çalışan hayatını kaybetti, hastalandı.”  

“Hayat demokrasiyle bayram olacak”

Söyleşi serisine adını veren “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” sorusuna yanıt veren Çerkezoğlu, “Eşitlikle, adaletle, barışla, kardeşlikle ve demokrasiyle bayram olacaktır. Bu ülkenin çok güçlü bir demokrasi birikimi var. Çok güçlü bir mücadele birikimi var. Çok güçlü bir direniş geleneği var. Türkiye’de hayat bayram olur. Bu mücadeleyle, bu kararlılıkla, bu coşkuyla ülkenin aydınlık günlerini, çocuklarımıza bırakacağımız aydınlık Türkiye’yi, insanca yaşanabilir Türkiye’yi de hep birlikte, omuz omuza, kendi ellerimizle kuracağız” dedi.