Ekonomide ne oluyor?

Prof. Onur Başer: Türkiye diyabette dünyada birinci; şehir hastaneleri de dar gelirlilerin sağlığa erişimini güçleştiriyor

16 Aralık 2019 12:31

Sağlık ekonomisi uzmanı Columbia Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Başer, şehir hastaneleri tartışmalarını, Türkiye’de diyabet hastalığının yükselmesinin altında yatan nedenleri ve sağlık sistemindeki sorunları Barış Soydan’a değerlendirdi.

Tartışmalara konu olan şehir hastanelerinin kuruldukları yerlerin genellikle yüksek gelirli insanların yaşadıkları yerler olduğunu belirten Başer, “Şehir hastaneleri dar gelirlilerin sağlık hizmetine ulaşımını güçleştiriyor. Hastaneler bin 300 bin 400  yataklı. Etkin bir şekilde tedavi yapılmasına engel olabiliyor. Devletin hastaneleri kiralayan şirketlere verdiği doluluk oranı garantisi de çok yanlış bir uygulama” dedi. 

Barış Soydan’la Ekonomide ne oldu Ne oluyor Ne olacak? programına konuk olan Başer, Soydan’ın “Hastane büyüklüğünün sağlık kalitesi ile ilişkisi nedir?” sorusuna "Yatırımlar sağlık hizmeti sunanların eğitimine yapılmalı" diyerek, "OECD verilerine göre hasta oranına göre en düşük doktor oranı bizde. En düşük hemşire oranı bizde. Bu oranlar düşük olduğu için hasta kaybı da yaşanıyor. Türkiye’de bir tanı yapmanın süresi 3 dakika ancak bunun 20 dakika olması gerekiyor. Bunda doktorun da bir suçu yok, sağlık politikaları ile ilgili bir şey. Bu tip şeylere yatırım yapılması daha doğru olacaktır”  ifadelerini kulladı. 

Türkiye’nin OECD içinde sağlığa en az para harcayan ülkelere arasında olduğunu belirten Başer, “ABD, gayri safi milli hasılasının yüzde 20’sini sağlığa harcıyor. Biz yüzde 4’ünü harcıyoruz. ABD’nin sadece sağlığa harcadığı para bizim tüm harcamalarımızdan daha fazla” diye konuştu. 

Dünyaca ünlü onkoloji hastanelerinin Türkiye’deki hastanelerine göre çok daha küçük olduğunu belirten Başer, “Ortalama bir hastanenin 600 yataklı olması lazım. Hastanenin yönetimi ve takibi açısından daha kolay oluyor. Bizdeki hastaneler bin 300 bin 400  yataklı. Etkin bir şekilde tedavi yapılmasına engel olabiliyor. Devletin hastaneleri kiralayan şirketlere verdiği doluluk oranı garantisi de çok yanlış bir uygulama. Hizmet açısından zarar verici bir şey” diye konuştu.

Türkiye’nin diyabette Meksika ile birlikte dünya birincisi olduğunu hatırlattı. Başer, diyabet oranının obezite ile doğru orantılı bir şekilde yükseldiğini ifade ederek, “Türkiye’de obezite oranı yaklaşık yüzde 35. Çocuk obezitesinde bu oran yüzde 15'lerden yüzde 30’lara çıkmış durumda. Bu da önümüzdeki yıllarda diyabeti daha da arttıracaktır” dedi.

Başer, fast food tüketiminin artması, beslenme alışkanlığı, egzersiz eksikliğinin çocuk obezitesi ve diyabette artışa neden olacağını söyledi. Türkiye’de batının beslenme alışkanlığına geçiş yaşadığını ve bunun da diyabet ve çocuk obezitesinde etkili olduğunu belirten Başer, ABD’de obezite ve diyabetle mücadele için şekerli içeceklere yüksek vergiler getirme, fast food yerlerinde bardakların küçültülmesi, okullarda çocukların göz hizasına salata konulması ve restoranlarda masalara tuz konulmaması gibi uygulamaların getirildiğini belirtti.