14 Şubat 2020: Haftanın göze çarpan kitapları

Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...

14 Şubat 2020 15:54

14 Şubat 2020: Bu hafta dikkatimizi çeken kitaplardan bazılarını öne çıkardık; gözden kaçırmayın, hemen almasanız da aklınızın bir köşesinde bulunsun diye... Kimileri yepyeni kimileriyse yeni baskısı yapılan bu kitaplardan bazılarına dair önümüzdeki günlerde K24'te yazı ve eleştiriler de yayınlanacak. Şimdilik Vitrindekiler köşesinde, her bir kitabı –içinden küçük bir alıntıyla– zihnimizin raflarına yerleştirmekle yetiniyoruz. Buraya göz atmayı da unuturum derseniz, çaresi var: sosyal medyada K24'ü izlemek: O zaman Vitrindekiler her hafta cep telefonunuza gelecek... 

Eric Berkowitz
Arzunun Sınırları:
Kötü Yasalar, İyi Seks ve Değişen kimliklerin Yüz Yıllık Tarihi

çev. İdil Aydoğan, Can Evren Topaktaş
Kolektif Kitap, 2020, 494 s.

"...21. yüzyıl geçip giderken Batılı toplumlar hâlâ II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan cinsel devrimi sindirmeye çalışıyor. Başkalarının cinsel hayatını kontrol etme dürtüsü hâlâ seks arzusu kadar güçlü ve cinsel kısıtlamalardaki çözülüşler bile bazen beraberinde yeni kısıtlamalar getiriyor. Seks yapmak artık geçmiş yüzyıllarda olduğu kadar tehlikeli olmasa da ve tatminkâr bir cinsel hayat kişisel doyuma ulaşmanın temel şartlarından sayılsa da, cinsel arzunun hem bireyin ruhunu hem dei toplumun refahını tahrip ettiğine dairasırlara meydan okuyan o korku yerli yerinde duruyor." (s. 12)

Osamu Dazai
İnsanlığımı Yitirirken
çev. Hüseyin Can Erkin
Sel Yayıncılık, 2020
109 s.

"Böylece aklıma şaklabanlık yapmak geldi.
Bu, benim insanlarda son sevgi arayışımdı. Bir yandan onlardan son derece korkarken, diğer yandan bir türlü aklımdan çıkaramadım. Bu sayede, şaklabanlık sayesinde ince bir çizgiyle insanlarla bağlarımı koruyabildim. Dış dünyaya durmaksızın gülümseyen yüzümü gösterirken, içn dünyam ölüydü. İşte bu, bin derdi tek bir saç teliyle taşımak gibi, yağa ter karıştırmak gibi bir çabaydı." (s. 14-15)

Kaouther Adimi
Cebimdeki Taşlar
çev. Damla Kellecioğlu
Deli Dolu, 2020
139 s.

1986’da Cezayir’de doğan, 2009’dan beri Paris’te yaşayan ve bugüne dek yayımladığı dört romanla birçok ödüle değer görülen Kaouther Adimi’nin 2016’da yayımlanan bu ikinci romanı “aradalık” ve “kadınlık” üzerine...

"Bu sabah geç uyandım. Sutyenimi takmayı unuttum. Kimse bunu fark etmedi, eve dönüp giyinmemi tamamlayabilmem için tüm sabah randevularımı iptal etmesini isteyip istemediğimi soran Françoise hariç.

Şıllık.

Birkaç yıl önce, başkent Cezayir’in merkezinde, Audin Meydanı’ndaki bir sakallı, kaldırıma küçük, ahşap bir tezgâh açıp sadece iki yüz dinara her renkten ve her boydan dantel iç çamaşırları satmaya başladı.

Genç kızlar, hafta boyunca gelip sergisinin önünde saatlerce kuyruk oluyordu. Cezayir’de her şey için kuyruğa girilir, yani iki yüz dinara dantelli iç çamaşırı için de duraksanmazdı. “Dantelalı sakallı” derlerdi ona.

Müdavimlerden biriydim."

(s. 84)

Friedrich von Schiller
İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine
çev. Gürsel Aytaç
Fol Yayın, 2020
167 s.

"1759-1805 yılları arasında yaşamış olan Friedrich Schiller'in felsefe ve estetik konuları üzerine bir incelemesi olan bu eser, onun Die Horen başlıklı dergisinde 1795 yılında yayımlanmıştı. Transendental felsefe, 'aşkın felsefe', ki Kant'ın güzellik tanımına ters düşüyordu, ilk olarak Körner'le mektuplaşmasında ortaya çıkmıştı." (Gürsel Aytaç'ın Sunuş'undan, s. 18)

Detlef Bluhm
Kolomb'dan Davidoff'a Tütün
çev. Zehra Aksu Yılmazer
Kolektif Kitap, 2020
174 s.

"Tütün ve enfiye tiryakisi Schiller, dostunun tütün kokan odada midesinin bulandığını bildiğinden, Goethe ona geldiğinde tütün içmek için dışarı çıkardı. Gerçi Schiller tütün tiryakisiydi ama tütün ve başka duyusal hazlar konusundaki zevkleri pek de incelmiş sayılmazdı. Carl Georg von Maassen, Schiller'in gençlik arkadaşı Johann Wilhelm Petersen'den şöyle bir alıntı yapar: 'Schiller seçkin zevklerin insanı değildi; duyusal meselelerde de ince ruhlu olduğu söylenemezdi: kötü şaraplar, kalitesiz enfiye, çirkin kadınlar...Schiller gibi bir enfiye tiryakisi zor bulunurdu. Enfiyesi olmadığı zamanlarda Schiller koku alma sinirlerini tozla uyarırdı.'" (s. 30)

Nihan Kaya
İyi Toplum Yoktur:
Günlük Hayatta Toplumun Bireyi İstismar Biçimleri
İthali Yayınları, 2020
165 s.

"Masallardaki 'üvey anne' karakterinin, gerçek anne kimliğinin bir parçası olduğu artık uzun zamandır bilinmekte. 'Kötü kalpli üvey anne'yi anne arketipinin 'kötü cadı' tarafı olarak düşünebiliriz. Neden babadan çok anne üzerinde durduğumu soranlar, masallardaki 'üvey anne' kalıbının neden 'üvey baba'dan çok daha sık, çok daha güçlü kötülük unsurlarıyla birlikte yinelenip durduğunu sorgulayabilirler." (s. 74)

Âdâb-ı Taâm:
Osmanlıca Âdâb-ı Muaşeret Kitaplarında Sofra ve Yemek
derleyen: Emin Necdet İşli
çevriyazı: Sedanur Temel
sunuş: Abdullah Uğur
önsöz: Irvin Cemil Schick

"Taâmı serbestçe, ihtiyâtlı ve nâzikâne bir sûrette ifâ etmelidir. Kadınlara sofrada muâvenet, bilhassa erkekler sağ yanlarındaki madamlara hizmet etmeye mecburdurlar. Müsaadesini alarak suyunu yâhûd şarabını bardağa koymalıdırlar." (s. 101)

Samed Behrengi
Sevgi Masalı
çev. İlknur Özdemir
resimleyen Yusuf Tansu Özer
Sia Kitap, 2020
59 s.

"Padişah başka bir şey söylememiş. İçinden bu küstah çobanı cellatlara teslim etmek geliyormuş ama hiçbir şey dememiş. Çoban padişahın atının arkasına atlamış ve birlikte saraya geri dönmüşler. Oraya vardıklarında çobanı bir perdenin arkasına oturtmuşlar; ona, 'Padişahın kızına hiçbir yabancı göz değmemeli,' demişler. Çoban da şöyle yanıt vermiş: "Sevgi masalı herkesin duyacağı bir şey değildir. Eğer bu sarayda prensesle benden başka bir kimse bulunursa masal etkisiz kalır. Herkes dışarı çıkmalı.' Padişah çaresiz kalmış. Herkese sarayı boşaltmalarını buyurmuş." (s. 27)

Özlem Şendeniz
"Kimdir Bu Lazlar": Laz Kimliği ve Sanal Mekânda Lazca
İletişim Yayınları, 2020
312 s.

"Alışılmış olan sosyal yapının üzerindeki örtüyü açmak, Lazlara dair –aslında Lazların kendilerinin de kullandığı– yaygın stereotipleri aşmak için eleştirel teorinin yer yer sorguladığı otoritenin, dilin ve yerleşimin rızanın varlığı ve üretilişi de önemlidir." (s. 29)