Lampedusa'dan bir ustalık gösterisi

lampedusa

Siren

GIUSEPPE TOMASIDI LAMPEDUSA

Çeviri: Nevin Özkan Can Yayınları

Kırklarına gelene kadar hayatında hiç yazmaya yeltenmemiş Lampedusa, birçokları için temel zorluk olabilecek bu gerçekliği, o güne kadar yaşadıklarını anlatılarına malzeme olacak birer hazineye çevirerek âdeta bir ustalık gösterisi yapıyor.

ÖZLEM KARAHAN

Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olarak gösterilen (öyle ki,The Observer'a göre bu eser dünyada yazılmış en iyi 10 tarihî romandan biridir), Luchino Visconti tarafından beyaz perdeye uyarlandığında da sayısız ödül ve övgü toplayan (sinemanın yaşayan efsane yönetmenlerinden Martin Scorsese, bu uyarlama filmi “dünyanın en iyi birkaç filmi” arasında gösterir) Leopar’ın yazarı Giuseppe Tomasidi Lampedusa okurlarına bir güzel haber… Yaşarken kaleminden çıkan eserlerin hiçbirinin başarısına tanık olmayan, ancak öldükten sonra “hakkı verilen” yazarın yeni bir kitabı daha Türkçeye çevrildi.

Mario Vargas Llosa’dan Amos Oz’a edebiyat dünyasının birçok isminin övgüsünü toplayan yazarın çocukluk anıları ve öykülerini bir araya getiren bu kitabın ismi Siren. Henüz Leopar sinemaya uyarlanıp dünyayı sarsmadan önce, 1961 Haziran’ında ilk kez yayımlanan bu eser, mini bir otobiyografi tadı bırakıyor.

Çocukluk anıları kişinin ömrü boyunca hafızasında yer tutsa da bu anıların eksiksiz ya da hatasız bir kronolojisini yapmak imkânsızdır. Bunun farkında olan yazar, mutlu ve varlık içinde geçen çocukluğunu yer yer hüzünlü bir anlatımla “Çocukluk Anıları” adlı bölümde aktarıyor; kronolojinin yerine gruplama yöntemi izliyor ve bu gruplamayı da mekânları merkeze koyarak yapıyor. Bu bölümde işe çocukluğunun geçtiği mekân ve evlerden başlayıp ustaca o mekân ve evlere kişilerle anıları yerleştiriyor. Proustvari bir öznel anlatım kullanan ve gücünün temelini de büyük ölçüde bu anlatımdaki marifetinden alan Lampedusa’nın , Leopar’da kullandığı tüm mekânlara bu bölümde yer verdiğini belirtelim.

Siren’in ikinci metni, sınıfların “kaderinin” bir öyküsü de denilebilecek “Sevinç ve Yasa”. Leopar’ın okurla buluşmasından kısa süre sonra kaleme aldığı ve eserleri arasında belki de en az ilgiyi gören bu metin, Gioacchino Lanza Tomasi tarafından, “Pirandello ve Çehov’un izinden gidilerek yazılmış bir deneme” olarak adlandırılıyor. Dostoyevski’nin Öteki’si ya da Kafka’nın Dönüşüm’ündeki ana karakterleri andıran bir karakterin, bu kez sadece “tutsaklaştıran” iş hayatı içinde değil, aile ve toplumdaki değerlerin“faniliğine”, hatta iyilik ve kötülüğün, vicdan ile adaletin göreceliğine yönelik aforizmalar da içeriyor.

Gelelim bu derlemeye de adını veren “Siren” adlı öyküye… “Siren”, Lampedusa’nın ölümünden bir yıl önce tamamladığı son hikâyesi olma özelliği taşıyor. Yer yer mitolojik yer yer ise erotik çağrışımların yer aldığı “Siren”, hayatını tamamen farklı yerlerde, farklı şeyler yaparak, farklı hayaller kurarak ve farklı mutluluklar bularak geçirmiş, biri henüz genç sayılabilecek diğeri ise yaşlılığın ortasında iki adamın yollarının kesişmesiyle ortaya çıkan bir hikâyeyi anlatıyor.

Kırklarına gelene kadar hayatında hiç yazmaya yeltenmemiş Lampedusa, birçokları için temel zorluk olabilecek bu gerçekliği, o güne kadar yaşadıklarını anlatılarına malzeme olacak birer hazineye çevirerek adeta bir ustalık gösterisi yapıyor.

Giuseppe Tomasidi Lampedusa’nın Siren’i Can Yayınları etiketi ve Nevin Özkan çevirisiyle raflarda.