Modernistler bunu beğendi

Modern-Meram

Modern Meram

ERSAN ÜLDES

Modern Meram: “Büyük” Romanları Okumak Kafka Kitap 2021 164 s.

Son söylenecek sözü ilk söyleyelim dersek bu sözü neden sona saklamayı düşündüğümüz sorgulanır elbet ama son tahlilde söz şu: Edebiyat tarihinin modernist dönemi hakkında kavrayış arıyorsanız bu kitabı okuyun.

ÖMER ALTAN

“Tamam, kavrayış arıyoruz da, bu kitapta öne sürülen tüm argümanlara katılıyor musunuz siz, bu metni kaleme alan kendini bilmez?” Kesinlikle hayır saf okur. “Ama tavsiye satırlarınız?” Eğer kavrayış arıyorsanız okuyun, bırakın benimle polemiği, okuyun, kavrayışınızı alın, eğrisini doğrusunu tartıp yolunuza devam edin, reca ediyorum.

Kitap “sürükleyici olmayan” romanlarıyla ismini dört yanda yankılatan Ersan Üldes imzasıyla yayımlandığına göre, açığa çıkardığı “büyük” beklentiyi kolaylıkla karşılaması da doğal. Şimdi nedir bu tırnak içine almalar diye soranlara başta ve sonda telgrafladığımız ricamızı tekrarlayalım: Kitabı okuyunuz, kavrayışınızı edininiz.

Kitapta kimlerden bahsedilmiyor ki… Modernist edebiyat denince akla gelen olağan şüpheliler, “zor okunanlar” içtimadalar; James Joyce, Samuel Beckett, Hermann Broch, Marcel Proust, Robert Musil, Virginia Woolf, William Faulkner, Italo Svevo, Witold Gombrowicz, daima çok okunan Franz Kafka ve döneminin çok okunanı Thomas Mann’ı da yanlarına katıp arz-ı endam etmekteler bu incelemede.

İnceleme demişken, kitap inceleme mi gerçekten? Ersan Üldes romanlarına hareket kazandıran bakış açısını kâğıda dökmüş dersek fazla biyografikleşir miyiz acaba? Yazar tezlerini sunuyor ama bir yandan da 1900-1950 yılları arasında dalga dalga yükselen modernist roman fenomenini anlamamızı sağlıyor. Üzerine çok yazılmış bir alandaki bilgiyi damıtarak hızlıca ana hatları sunan, iyi niyetli ve açık anlatımlı metinlerle karşılaşıyoruz. Kim ne yazmış, kim onu nasıl eleştirmiş ve bu eleştiri neden yanlışmış; hepsini saniyesinde öğreniyoruz.

Kitaplıklar edebiyat tarihi merhalelerini ders kitabı yüzeyselliğinde anlatan kaynaklara doymuşken, modernist romanlar gibi edebiyat tarihini makaslamış bir başlığı pürüzsüzce aktarmak, üstelik bunu kısa kısa metinlerle toparlamak kolay iş değil. Sayfa sayfa güncelliyor okuru kitap; romanları romanslardan ayıramamayı imkânsız kılıyor.

Ulysses ya da Niteliksiz Adam gibi “kült” eserlere yazarlarının niyeti üzerinden bakıyoruz mecburen. Kafamızı etrafta boy atan azman gönderme lügatlerine çevirmemize izin verilmiyor. Gözden kaçan mini mini detaylar var, onları görmek heyulalara kapılmaktan önemli deniyor. Yoksa alaycı paragraflardan hastalıklı anıtsallıklar yükseltirken bulabiliriz kendimizi. “Kafanı topla saf okur” diye uyarılıyoruz, “saf yazar kalmadığını kavra artık, sadece düşünceli yazarlar yerini alabilir romancılık silsilesinde ve mizah tutkalını koklamayı bilmek gerek-şarttır bunun için.” Galiba bunlar söyleniyor yani, şimdi durduk yere hastalıklı anıtsallıklar yükseltmeyelim.

Yazarın konuya hâkimiyeti üslubundaki rahatlıktan belli oluyor. Hacimli eserlerin hacimli çözümlemeleriyle barikatlaştırılmış bir ekolü akan suya ellerini tutuyormuşçasına dirençsiz sunuyor bizlere. Okuyan şapka çıkarıyor.

1950 sonrasındaki modernist eserlere ve postmodernizmin öncülüne getirdiği eleştirilere değinilmesi tarihsel bağlamı aşan analizin sağlamasını yapıyor. Postmodernizm gibi yaklaşımları teknikler bütününe indirgemenin hatasına dikkat çeken yazar edebiyatın farklı yollarını ortaya çıkaranın derinlerdeki kararlar olduğunu vurguluyor. Cerrahi kalem darbeleriyle hedefe ulaşılıp akımın atan kalbi seyrimize sunuluyor diyelim, kitabın onaylamayacağı cümlelerle süsleyelim metnimizi ki görsünler kurulan dizgeye boyun eğmediğimizi.

İrdelenen romanlarla ilgili iddialar kuvvetli fakat yuvarlatılan köşeleri keskin görmeyi seçerseniz ansiklopedi dolusu ismin yolundan gidip zıt çıkarımlara ulaşma olasılığını ortadan kaldırmaya yetmiyorlar. İkilem süregelse de, pergelin açılması adına ortaya konan savları hatmetmek zenginleştirici. Demlenmiş bir karşı-okumayla karşı karşıyayız. Unutmamak gerekir ki, bahsedilen çıkarımlar Zafiyet Kuramı ve Hindi’nin Ruhu gibi romanlara can üfleyerek fazlasıyla doğrulamışlar meşruiyetlerini. Yine de dikkat çekilen tüm sinyalleri kayda alıp yazarın yorumlarına katılmamak olası. Her durumda beyin jimnastiği garanti.

Modernist etiketi mümkün kılan kriterlerin “tam anlamıyla” listelendiğini söyleyebilir miyiz kitabı kapattığımızda, orası meçhul. “Modernist yaklaşımın, reddettiği söylenen romantik gizemciliğe kayan yanları mevcuttur” desek, yetersizlikle itham edilip paylanır mıyız? Kuvvetle muhtemel ama frene basmayalım. Ele alınan romanlar yoğunluklu, dişli, zırhlı yapılarıyla yazarın onlarla kurmaya çalıştığı yüksüz ilişkiye meydan okuyor gibi. Üstelik yazar tam da bu algının yanlışlığına ataklar yaparak, nasıl diyelim, adeta ısrarında Don Kişot’laşırken.

Don Kişot kim mi? Kimine göre olanaksızlıklara rağmen mücadeleyi kesmeyen bir kahraman, kimine göre kahramanlık söylenceleriyle aklını yitirmiş, acınası bir ihtiyar. Cervantes’e göre hangisi derseniz, onu bulmak için de “oricinal” metni tekrar tekrar okuyup ince dokunuşları cımbızlamak gerekiyor belli ki.

Cepheler arasındaki arazide soluklanalım az biraz; edebiyat eserlerinin birbirinden bunca farklı okumalarına can dayanmaz, sorular üşüşür, yankılanır ilki, kim bu Don Kişot? Şövalyelik heveslisinin sırlarını ele geçirebilsek modernistleri daha iyi anlayabiliriz derken, Modern Meram’ın yazarının On Kişot adlı diğer inceleme kitabı akla gelir. Tesadüfler tesadüfler.

Birbirine eklemlenen kitaplarla Ersan Üldes’in diktiği kule yıkılmazlaşırken anıtsallıklardan dem vurmaya mı başlamaktayız diye endişe edelim. Hiçbir şey kalmadıysa bu endişeli refleks kalsın yazarın külliyatından aklımızda. Bir de ne demiştik? Edebiyat tarihinin modernist dönemi hakkında kavrayış arıyorsak bu kitabı okuyalım.