Kasabada yine neler oluyor?

Gargantis

Gargantis

THOMAS TAYLOR

çev. Barış Purut Timaş yayınları 2021 378 s.

Violet ve Herbert Limon’un Tuhaf Deniz Kasabası’ndaki maceraları sürüyor!
Geçtiğimiz aylarda Genç Timaş etiketiyle raflarda yerini alan ve birbirinden tuhaf maceralara ev sahipliği yapan Tuhaf Deniz Kasabası’yla tanışma fırsatı bulduğumuz Malamander Serisi, ikinci kitabı Gargantis ile denizlerin büyüsünü zihnimize taşımaya son sürat devam ediyor.
 

SEDA SEVİNÇ

“Çıktığım limana dönüyorum demir atmaya.”
François Rabelais

 

 

Bu defa kasabamıza felaket getirmeye hazırlanan canavar Gargantis adında bir fırtına. Evet, yanlış duymadınız, bir fırtına. Nedendir bilinmez, birisi bir şekilde bu korkunç fırtınayı uyandırmayı başarıyor ve kasabada durmaksızın korkunç depremler olmaya başlıyor. Efsaneye göre Kasvet adındaki meraklı bir balıkçı bir gün Canavarağzı Kayalıkları’na çok yakın bir noktada kaybolur. Fakat hayatı bir şekilde bağışlanır ve kafasının üzerinde daha önce görülmemiş bir ışıkla parlayan, tuhaf bir yaratıkla ve pek çok balıkla geri döner. Bunun üzerine kutlamalar yapmaya başlayan kasaba halkı bir gün aniden hiddetle dolan gökyüzü ve sarsılan yeryüzüyle karşı karşıya kalır. Şaşkına dönmüş ve kasabalarının deprem tarafından paramparça olacağından korkan halk gözyaşı dökmeye başlar. Bu çaresizliğe bir tek Kasvet direnir. Derme çatma sandalına atlayarak korkusuzca fırtınanın içine girer, mucizevi ışığıyla fırtınanın aklını çelerek onu uzaklaştırmayı başarır ve kasabasını kurtarır. Fırtınaya Gargantis adı verilir.

Gustave Doré'nin çizgileriyle Gargantua'nın yemeği. 

Fransız edebiyat tarihinin en değerli hiciv ustalarından François Rabelais’nin ünlü eserindeki Gargantua karakterini anımsatır Gargantis, dev ve yıkıcı doğasıyla. Bir bakıma bir tür karşılaştırma da yapılabilir. Gargantua annesinin karnından on birinci ayda çıkar ve bir ziyafet esnasında “İçki, içki, içki!” diye bağırarak dünyaya gelir. Bedeninin büyüklüğünü gören babası ona “Que grand tu as!” der, yani Fransızca anlamıyla “Ne kadar da büyüksün!” ve adı Gargantua olur. Gargantua ve babası Pantagruel dönemin doğasına karşı çıkarak barış içinde yaşamak isteyen, ancak topraklarını da korumak isteyen hükümdarlardır. Onları rahat bırakmayan savaşa girmeye zorlanırlar, topraklarını kaybetmekle tehdit edilmektedirler. Aslında Gargantis de sakin sakin deniz altındaki mağaralarında uyurken, açgözlü kimseler tarafından uyanmaya zorlanır; dahası, elinden kıymetli bir hazine de alınır! Bununla birlikte kendini savunmak zorunda kalan Gargantis, cesur Violet ve Herbert sayesinde huzuruna ve barışa yeniden kavuşabilecek mi, hep birlikte göreceğiz.

Serinin birinci kitabında olduğu gibi bu kitapta da tema dostluk, güven ve yıkıcı hırstır. Daha önceki yazımızda da değindiğimiz üzere, güç ve dilediği kadar para insanın isteyebileceği en kolay şeylerden biri olmuştur tarih boyunca. Ancak edebiyatta da, gerçek yaşamda da parayla gelecek güce sahip olmayı istemek her zaman insanların kendileri için yapabilecekleri en kötü şey olmuştur, zira Gargantis balıkçılar tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Ona hükmetmek sonsuz zenginlik getirmeyecektir; aksine, sonsuz bir yok oluşa doğru sürüklenmekten başka hiçbir şey elde edemeyecektir Tuhaf Deniz Kasabası’nın zavallı balıkçıları! İşte tam da bu yüzden, kasabayı bir felaketin eşiğinden daha kurtarmaya karar veren kahraman dostlarımız, kayıp hazinenin nerede olduğunu aramaya koyulurlar, ancak bu hazine aslında çok da yakınlarındadır.

Kasabamızın tek otelinin kayıp eşya sorumlusu Herbert Limon bu kez sazı eline alıyor ve Violet’in kıvrak zekâsının da yardımıyla hem Gargantis’i hem de kasabayı büyük bir felaketten kurtarmak için yola çıkıyor. Kim bilir, belki hazine çok yakınımızdadır ve bunca zamandır onu fark edememişizdir?

Gençler tarafından çok beğenilen bu efsanevi kasabanın hikâyeleri daha da devam edecek gibi görünerek fantastik kitap sevenlerin gönüllerindeki yeri giderek sağlamlaştırıyor.

Barış Purut’un özenli çevirisiyle geçtiğimiz ay kitapçılardaki yerini alan Gargantis okumayı sevdirmeye devam edecek.

•