Ellerinizi hiç böyle düşündünüz mü?

el-Darian-Leader

El

DARIAN LEADER

çev. Erkal Ünal İthaki Yayınları, 2020 144 s.

İthaki Yayınları’nın Minima serisi, gündelik hayatta pek de üzerinde durmadığımız nesneler, temalar ve kavramları ele alan, geniş yelpazeli bir okumayı vaat ediyor. Minima serisinin içinde toz ve atık gibi ilk duyuşta hayatımızda uzaklaştırmaya çalıştığımız fakat bir şekilde gündelik yaşamımızdaki pek çok pratikte yer kaplayan temalara yönelik eserlerin yanında, ne işe yaradıklarından emin gibi gözüktüğümüz kitaplıklar yahut cam gibi nesnelere ilişkin; hacim olarak küçük ancak ince detayların izini sürebileceğiniz kitaplar da bulunuyor. Serinin son kitabı El ise yaşantımız boyunca en çok kullandığımız, bununla birlikte belki de serinin içerisinde yer alan tüm nesne ve temalardan daha ziyade, üzerinde en az düşündüğümüz uzvumuzu konu alıyor.

MELTEM DENİZ DOĞAN

Ellerimiz, kontrol etmeyi ilk öğrendiğimiz ve sonraki tüm hayatımızda da kontrol etmeye devam ettiğimiz birincil uzvumuz olmalarının yanı sıra bir anlam ve semboller dünyasını da üstleniyorlar. Leader, bir psikanalist olarak kendi okumaları ve çalışmalarından faydalanıyor, insanların elleri aracılığıyla sadece maddi dünyalarına değil, manevi dünyalarına da nasıl şekil verdiklerini açıklamaya çalışıyor.

Bebekliğimizde ellerimizi beslenme ve dokunulma ihtiyacının karşılayıcısı olarak kullanıyoruz. Bir bebeğin annesini emerken aynı anda dokunması, ağzı ile eli arasında bağlantı kurmasını sağlıyor. Bebeğin ellerini kullanmasının bir diğer önemli nedeni ise annenin dokunuşuna karşılık vermek… Beslenmek ve karşılık vermek amacıyla tutunmak, bebeğin elini, annesiyle de eşleştirmesine yol açıyor.

Bebekleri gözlerseniz, onları sıklıkla ellerine şaşkınlıkla baktıktan hemen sonra yumruklarını ağızlarına sokarken göreceksinizdir. Bu durum besin, el ve anne eşleşmesinin doğal bir sonucu. İkinci adımda ise bebek, elin ne olduğunu çözmeye çalışır. Ne olduğunu anlayabilmek için elini ağzına sokar, ölçüp biçer. Bu esnada bebek, kendi iradesiyle hareket ettirebildiği fakat ne işe yaradığını da tam olarak çözemediği bu uzva karşı, bir yabancılaşma yaşıyor. Zaman içinde nesneler, başta görme ve diğer duyular ve elbette tecrübeler sayesinde bebek için daha rahat tanımlanabilir hale geliyor. Fakat elin anneyle özdeşleştirilmesi yahut ele yabancılaşmak, şekil değiştirse bile varlığını sürdürüyor.

Anne, Otorite ve El

Bebeğin besininin ve dolayısıyla hayatta kalmasının ilk kaynağı olan anne, aynı zamanda dokunuşuyla onun psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının da ilk karşılayıcısı. Dolayısıyla annenin, bebeğin hayatındaki en büyük hâkimiyet unsuru olarak belirdiğini söyleyebiliriz. Bebek büyüdükçe peyderpey anneden bağımsızlaşıyor çünkü hayatın bir döngüsü olarak her birey bir noktada evden/anneden ayrılacaktır. Nitekim bu ayrılma da çoğu zaman, özellikle erginleşme döneminde, otoriteye başkaldırma ile ortaya çıkıyor. Eylemlerimizin karar aşamasından sonuçlarına kadar kendimize ait olması, kendi kaderimizi çizmek gibi desteklenen söylemler, otoriteye başkaldırmayı da beraberinde getiriyor. Bu noktada kaderin tayin edicisi olarak tanrı mefhumunu hemen her inanç sisteminde “tanrının eli”yle birlikte anmamız, el ile otorite arasındaki bağın en net ifadesi.

Anne ve el eşleşmesinin bir boyutu daha var, bu boyut bizi insanlığın en büyük tabusunun ve en yaygın anlatılarının temasına gönderiyor: Ensest. Annenin elinin kendi elimizle eşleştirilmesi, sadece çocuğun gözünden değil, babanın gözünden de karşılık buluyor. Zira baba da nihayetinde, başka bir annenin çocuğu... Leader’in örnek verdiği gibi pek çok halk masalında –daha doğru bir ifadeyle sansürlenmemiş yahut yeniden yazılmamış metinlerde–diyelim babanın, eşini kaybetmesinden sonra kızıyla evlenmek istemesi, bir motif olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir durumda çocuklar, babalarının cinsel ilgisinden kurtulabilmek için ellerini kesiyorlar. Kesilen ellerin babaya yollanması, bir anlamda, annenin babaya geri gönderilmesi demek. Böylece tabusal davranıştan da kaçınılıyor.

Yabancılaşma, Şeytanlaşma ve El

Mitler ve tabular gibi insanlığın ilk kültürel üretimlerine yoğunlaşan psikanalistler, başta Freud olmak üzere, mitleri ortaya çıkartan ilk insan topluluklarının, insanlığın bir çeşit bebeklik dönemini yaşadıkları üzerine fikir beyan ediyorlar. Tıpkı bebeklik döneminde yaşanan travmalar ve bastırılmış arzuların, korkuların yetişkinlik döneminde rüyalar aracıyla ortaya çıkıyor olması gibi; toplumların bebeklik dönemlerinde yaşadıkları birtakım travmalar ve bastırılmış korkular da tarihin daha sonraki dönemlerinde karşımıza mitler, tabular ve bazı kurgusal üretimlerle çıkıyor. Eline yabancılaşan, onu şaşkınlıkla seyreden ve sonrasında da ısıran bebekler ile insan toplulukları arasında bağlantı kurmak mümkün. Eller, hemen her toplumda hem vücudumuzun bir parçası olarak düşünülüyor, hem de bir şekilde bizden bağımsız olarak. Çünkü ellerimiz, biz farklı şeylerle meşgulken bile çok daha fazla şeyi yapabilecek bir boşluğa sahipler.

Nitekim tarihin hemen her döneminde ellerin yabancılaşmasıyla ilgili psikolojik hastalıklar sık görülüyor, yahut mitler ve masallardan popüler kültürün güncel ürünlerine kadar, irademiz dışında davranan ellerle ilgili senaryolara rastlıyoruz. Ayrıca, ellerle ilgili bir hâkimiyet bağı da burada var çünkü eller, bir şeyleri tutup kavramanın yanında, bir şeyleri işaret etmek için de kullanılıyorlar. Bizler gibi mantıklı düşünmediğinden emin olduğumuz yahut kötücül içgüdüleriyle davrandıklarına kanaat getirdiğimiz zombiler ve benzeri kurgusal yaratıkların, ellerini kontrolsüz biçimde önlerinde tutarak yürümeleri bunun bir işareti değil mi? Açıkçası, hipnoz etkisi altında olan bir kimseyi resmetmemiz istenirse, az çok zombiye benzer şekilde ellerini öne uzatan bir insan aklımıza gelecektir.

Öyle görünüyor ki bizim irademizin dışına çıkan ellerle ilgili korkular, toplumsal bilinçaltımızda yaygın olarak görülüyor. Bu yüzden de toplumlar olarak ürettiğimiz kuralların içerisine mutlaka, ellerin bir şekilde işlek tutulmasını koyuyoruz. Dua edilir ya da ibadetler gerçekleştirilirken ellerin belirli bir şekilde konumlandırılması gibi inanç sistemindeki kuralların yanında, yürürken elleri ceplere sokmamak gibi görgüyle alakalı yaptırımlar da çoğu toplumda bulunuyor. Daha yakın zamanlarda moda aracılığıyla insanların eline bir yelpaze, bir şemsiye, bir baston tutuşturuluyordu... Bütün bunlar, elleri meşgul tutup, zararlı eylemlere girmelerini engellemek için elzem.

İnsanın elleriyle haz alması ve haz vermesi, toplumsal olarak kaçınılan davranışlardan bir diğeri. Cinsel uyarım, çoğunlukla şeytan işi olarak görüldüğü için, irademizle şeytana karşı koysak bile yabancılaşan veya zaten bilinçaltında yabancılaşmaya müsait bulduğumuz eller, şeytanın etki alanına girmeye oldukça müsait görünüyor. Ellerin devamlı olarak meşgul tutulmasına yönelik telmihler, bir diğer tabu olan cinsellik için de geçerli kılınıyor.

Leader, bir dönem moda olup taşınan enfiye kutularından, bağımlılık yapan tütün kullanımı ve sigara içme eylemine kadar her şeyin, elleri meşgul tutmakla bağlantılı olduğunu düşünüyor. Devamlı olarak ellerini meşgul tutması söylenen toplumlar, bunu kültürel kodlarına işleyerek aktarıyorlar ve günün sonunda hepimiz, elimizi meşgul tutmak istiyoruz; tutmadığımızda ise bir rahatsızlık hissi, bizi çevreliyor.

Bu açıdan bakıldığında bir masanın etrafında oturup sohbet etmek yerine telefonuyla ilgilenen yahut tek başına kaldığı her an telefonuna bakan yeni nesiller, aslında teknolojinin esiri değiller. Bu davranışlar, bebekliğimizden itibaren geliştirdiğimiz, toplumsal olarak nesillerce aktardığımız elleri meşgul etme davranışının yeni bir görünümü sadece.

İthaki Minima serisinden çıkan Darian Leader imzalı El, ellerimizi nasıl kullandığımız ve onlar hakkındaki varsayımlarımızla ilgili, pek çok alana temas eden geniş bir değerlendirmeyi içeriyor. Yazarın, örneklerini, Yüzüklerin Efendisi yahut Maymunlar Cehennemi gibi popüler kültür üretimleriyle destekleyen; karmaşık psikolojik kavramları gündelik olaylarla aktaran, akıcı bir dili var. Bütün bunlar, meselenin anlaşılmasına katkı sunmasının yanı sıra, kitabı okumayı da eğlenceli hâle getiriyorlar.