DİĞER
"Biberyan romanlarında hayat terslikler, zorluklarla dolu, insanın canını yakan, dikenli bir şey. Hatta can yakmanın sürekliliği nedeniyle daha da fazlası. Hele önceki kuşaklardan miras, ağır yanık kokusuyla doğmuşsanız."
"Karıncalar’da şehir/mekân algısının yoğunluğundan çok söz edildi – ama Baret nerdeyse bir uyurgezer gibi geçmektedir bu mekânların içinden, keskinliği azaltılmış bir algıyla: görünüm pusludur. Buna iç ile dış ayrımının belirsizleşmesinin yol açtığı da kaydedilmiş olmalı. Bu, dışın içte şiddetli izler, izlenimler bırakmasından çok, için bir buğu gibi dışı istila etmesidir. Her şey bu buğulu, taşkın içselliğe bulanmış olarak görünmektedir Baret’e, ta ki 'ora'dan duygularını tımar etmiş, serinkanlı bir kişi olarak dönene kadar."
"Baret için hem Türk olmak yasaktır hem de Türk olmamak. İlkinde Ermeni olduğu, ne yaparsa yapsın asla Türk olamayacağı her vesileyle ona 'hatırlatılır'; ikincisiyse hemen 'hain' olarak damgalanmasına yol açar. Baret’i bir tür 'varlıksızlığa' mahkûm eden çifte açmaz..."
“Birbirlerine yakın yıllara tanıklık etmiş, İstanbul’un benzer sokaklarında dolaşmış, aynı yapılarına bakmış, komşu semtlerinde bulunmuş Baret ile Mümtaz’ın şehrin mekânlarından yansıyan geçmiş tasavvurları…"
"Biberyan’ın gençlik yıllarında tuttuğu notlarda (ve otobiyografisinde) ciddi ve samimi bir şekilde, sürekli olarak iç muhasebesini sürdürdüğü görülüyor. Şurası çok açık; kendisini didiklemekten asla kaçınmıyor. Çelişkilerini, açmazlarını ortaya koyuyor, bunların kişisel sorunlar mı, yoksa insana, varoluşa has şeyler mi olduğunu görme, anlama isteği hep sürüyor."
"Zaven Biberyan gerek edebiyat tarihinde gerekse sosyalist mücadele tarihimizde silinmez izler bıraktı. Yokluklar, yoksulluklarla geçen yaşamında ihanetler, muhbirler, itirafçılar gördü, hayal kırıklıkları yaşadı. Ama sosyalist olmaktan vazgeçmeyi düşünmedi bile. Az okunduğu için Ermenice yazmaktan pişman olmasına, edebiyat tarihimizin bir köşesine bile sıkıştırılamadığı için üzülmesine rağmen, yazmaktan vazgeçmeyi düşünmedi."
"Yalnızlar'ın Türkçesi az da olsa farklıdır. İmlası ve sentaksıyla değil de tınısıyla, rengiyle vurgularıyla, müziğiyle, tikleriyle, bilinçdışının başka çağrışımlarla da açılan çekmeceleriyle. Bugünkü okumalarda bunlar artık bir romanın eksiği değil, aksine artısıdır. Çünkü artıdır farklılık, bir başka güçlü gerçekliktir; bu düşünceye artık aşinayız."
"Biberyan’da tiksinenle tiksinilen hızla yer değiştirebilir. Duygu birine zimmetli değildir ya da salt birinde ikamet etmez. Oğlunun sevgilisine düşman bir anne, oğlunun tiksinti nesnesine dönüşüverir. Babadan tiksinen oğul, tiksinilen bir Ermeni/gâvur oluverir. Alt sınıftan tiksinen, kendisi de uygulanan sistematik zulümle alt sınıf oluvermiştir. Bu hareketlilik Biberyan’da tiksintinin çok temelde insana/insanlığa, onun eliyle kurulan yaşama ve sisteme yöneldiğini de düşündürür."
Yirminci yüzyılın en önemli Ermeni yazarlarından biri olan Zaven Biberyan’ın, Paris’te yaşayan yazar dostu Hrant Paluyan’a hitaben kaleme aldığı kısa özyaşam öyküsünü ilk kez Türkçe yayınlıyoruz
We need to make room for Zaven Biberyan in this country's literature. In my view this place should be somewhere at the top, among the very greatest
Zaven Biberyan’a memleket romanı ve edebiyatı içinde bir yer açmalıyız. Şahsi kanaatim, bunun zirvelerde bir yerde olması gerektiği yönünde, en, en büyüklerin yanında
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık