Kültür-Sanat

Yolun Sonundaki Ev

Yolun Sonundaki Ev, okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir Türkiye panoraması

14 Mart 2018 17:25

“Morsalkım bütün cepheyi sarmış, üç katı aşıp çatıya kadar tırmanmış, salkım salkım çiçekli dallar damdan aşağı sarkıyor. Ardındaki boydan boya balkonları, o balkonlara açılan geniş pencereleri düşünüyor. Kimler var içerde? Gidenler, kalanlar… Çocuklar büyümüştür, gençler çoluk çocuğa karışmıştır, kim bilir nerelerdeler. Umut? Hatırlanması yasak bölge. Her hatırladığında yasak bölgenin dikenli tellerinin içini kanattığı, acıyı bastırabilmek için hemen uzaklaştığı suç ve günah coğrafyası.”

Bir ülke, bir şehir, bir semt ve bir ev: Yolun sonundaki mor salkımlı ev. Ülkenin yüz yıllık tarihinin kader zincirini kırmak mümkün mü? Yıllarca tüm sakinlerinin birer birer deneyip de başaramadığını uzaklardan gelen çocuk başarabilecek mi? Yoksa bu aile apartmanından çıkan diğer tüm kurbanlar gibi o da zincire eklenecek bir halka mı olacak?

Oya Baydar, 1913’te bir suikastla başlayıp 1960’lı yıllarda aynı apartmanda kesişen çizgilerle ülkenin son yüz yılının haritasını çiziyor. Yolun Sonundaki Ev, okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir Türkiye panoraması.

Baydar, 1940’ta İstanbul’da doğdu. Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi’nin son sınıfında yazdığı Allah Çocukları Unuttu adlı gençlik romanı nedeniyle neredeyse okuldan atılıyordu. 1964’te İÜ Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl bu bölüme asistan olarak girdi. “Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu” konulu doktora tezinin Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmesi üzerine öğrenciler olayı protesto için rektörlüğü işgal ettiler. Bu olay ilk üniversite işgali eylemi oldu. Daha sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi’ne sosyoloji asistanı olarak girdi. 1971’deki 12 Mart Askerî Müdahalesi sırasında, TİP ve TÖS üyesi olarak sosyalist kimliği nedeniyle tutuklandı ve üniversiteden ayrıldı. Yeni Ortam, Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 12 Eylül sırasında yurtdışına çıktı. 1992’ye kadar 12 yıl Almanya’da sürgünde kaldı. Burada, sosyalist sistemin çöküş sürecini yakından yaşadı. 1991’de yazdığı Elveda Alyoşa adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1993 yılında da Kedi Mektupları adlı romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü aldı. Türkiye’ye dönüşünde Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak yayını olan İstanbul Ansiklopedisi’nde redaktör ve Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi’nde genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. Hiçbiryer’e Dönüş adlı romanı 1998’de, Sıcak Külleri Kaldı 2000’de yayımlandı. Bu romanıyla 2001 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı’nı, Erguvan Kapısı’yla da 2004 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü aldı. Kayıp Söz 2007’de, Melek Ulagay’la ortak imza koydukları Bir Dönem İki Kadın 2011’de, O Muhteşem Hayatınız 2012’de, Yetim Kalacak Küçük Şeyler de 2015’te, Surönü Diyalogları 2016’da yayımlandı.