Gündem

Yeni Şafak yazarı: Sanatçı öncelikle ‘sevilen’dir, sevilen, sever; onunla muhatap olanı da kendi özünden görür

"Muhalif veya yandaş gibi bir devrin manalı terimleriyle evrensel ifadeler üretilemez"

14 Mayıs 2019 07:51

"Her şey çok güzel olacak" kampanyasına katılan sanatçılar için siyasilerin sert ifadeleri de içeren tavırları, tartışılmaya devam ediyor. Yeni Şafak yazarı Leyla İpekçi, "Sanatın üslubu, edebi, adabı kaba ve yüzeysel dile sığmaz" diyerek, "Sanatçı güçle ilişkisinde müzmin muhalif bir aykırı tip ya da aleni bir sevgi pıtırcığı gibi her vesileyle bir piyasa adamı değil, öncelikle ‘sevilen’dir. Sevilen, sever" ifadesini kullandı. Sanatçının vücuda getirdiği eseri de, kendi icrasını da, onunla muhatap olanı da kendi özünden gördüğünü söyleyen İpekçi, "Neden mi? Aşk ile yaptığı, başka türlüsünü bilmediği, buna mecbur ve mahkûm olduğu için" diye yazdı. 

İpekçi'nin Yeni Şafak'ta köşe komşusu olan İsmail Kılıçarslan bazı sanatçılar için "Pembe mabatlılar" ifadesini kullanmıştı.

TIKLAYIN: Yeni Şafak yazarından "Sanatçı muhalif olmalı” diyenlere: Türkiye’nin pembe mabatlıları

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "Her şey çok güzel olacak" kampanyasına katılan güldürü sanatçısı Cem Yılmaz için "Artık sevemem" açıklaması yapmıştı.

TIKLAYIN: Bahçeli: Bundan sonra Cem Yılmaz'ı sevemem

"Sanat ve sanatçı için yapılan her türlü tanımın bizi kendi dünyamızın kısıtlı terimlerine hapsettiğini görüyorum. Sanatçı niyetli kişidir öncelikle" diyen İpekçi, "Sanatçının niyeti eserlerinden bilinir!" başlığıyla bir yazı kaleme aldı. 

İpekçi şunları kaydetti: 

Sanatçı şudur, sanatçı budur diyor siyasiler. Bakmayın bu siyasi haber diliyle sanatçı olanlara, olmayanlara. Sanatçı muhalif olmalıdır, güçle ilişkisi şöyle olmalıdır derken. Yine tarifler, tanımlar, sen ben davaları… Sanatçı nerededir dersiniz?

Kuşkusuz bu söylemlerin dışında, keşişler gibi bir dağın tepesinde veya tenhada değildir. İçindedir her şeyin. Ama haberlerin veya güncel medyatik dilin tanımlarına sığarak siyasi çekişmelerde yenilip yutulamaz. İnciyi derine dalanlar çıkarır, su birikintisinde çakma takısını inci diye pazarlayanlar bizi oyalayıp durur.

Çünkü kalbinizi gerçeğe açma hedefinden ziyade kendi vehimlerinize delil olarak dünyanın tüm güncel haber-analizlerini söylemlerinize taşısanız da, bu küresel faaliyetlere sığmaz sanatçı. Peki nedir bunun kriterleri?

***

Evrensel bir sanat eseri ki insanlığın gönlüne dokunmuştur, perdeleri kaldırır, engelleri aşar ve sonraya kalır. Kimi zaman öyle bir yorumlanır ki bir siyasi güce yaklaşır, kimi zaman bir diğerine. Bazen o devrin muhalif anlayışıyla özdeşleşir, bazen aynı muhalif anlayışın birbirine zıt özelliklerini bütünlemeye, birleştirmeye yarar.

Sanatçının niyetinde böyle bir hedef olmadığından konjonktüre göre eserleri herkesin malı olabilir, olmalıdır da!

İmdi dava adamlarıyla sanatın kalple ilişkisi koparılmak suretiyle ona bilmem kaçıncı defa bir kulp takılarak siyasete malzeme olarak sunulmasını seyrediyorum. Yutkunuyor, susuyorum. Halbuki siyasi ve güncel olayların haber boyutundan ibaret olmayan özellikleri var. Farklı ifadelerle dile gelmesi gereken boyutları var.

***

Sanat bunun için var işte. Kalp gibi insanın en mahremine dokunan o sırlı alanı kendi gerçeğine yaklaşarak paylaşmak için. Sanatçıdaki bunu ifade etme arzusu ve samimiyeti alemdeki her şey ile her şey arasındaki kesintisiz iletişimi ve içerden bağlantıyı hissettirecek sonsuz üsluba aşina eder bizi.

İnsana ait, kalbe dokundukça paylaşılan, bizi içimizden dönüştüren, bütün bu felaket haberlerin ardındaki celal ve cemali kuşatan gerçeği tabir etmemize yol açan sayısız ifade biçimi var dünyada. Güncel haber diline düşmeyen

Bu sırlı alanda can bulan, bu özümüzdeki mayayla kelimelerini, boyalarını, notalarını yoğuran, ve en önemlisi kalpteki gerçekle hemhal olma dışında bir kaygısı olmayan kişiler var. Sanatçı diyoruz onlara. Lakin bunun anlatılması için ekranın altından akan şeritte haber haline getirilecek bir dil yok.

***

Sanat ve sanatçı için yapılan her türlü tanımın bizi kendi dünyamızın kısıtlı terimlerine hapsettiğini görüyorum. Sanatçı niyetli kişidir öncelikle.

Bir kişisel menfaat peşinde veya bir küresel endüstri şebekesine dahil olup sırtını dayayacağı ve aidiyet bulacağı topluluklar, cemaatler peşinde ikbal kurgulamak da bir hedeftir şüphesiz. Ama sanatçının niyeti üretmeye, gönle dokunmaya, ruhu yüceltmeye odaklıdır. İtibar, para, aidiyet, kimlik, mevki kazanmaya yönelik niyetlilere sanatçı denmiyor.

Sanatçı bu tip hedefleri olan kişiye denmez evet. Bunlarla gönlü hiç ilgilenmez çünkü. Gözü kulağı, eli, ayağı her şeyiyle gerçeğe yaklaşmaya, onu kalpte kendi üslubuyla açmaya adanmıştır. Her şeyden esinlenebilir. Gönlüne hitap eden basit bir şey onu dönüştürür ve içinden çıkan yepyeni bir ifadeyle onu yürekte imar eder, yaşantıda canlandırır, yeniden iç dünyamızı genişletecek manaların üretimine sokar.

***

Sanatçı güzeli icra eden, en mahremdeki gerçeğin mahalli olan kalbini kelimeleriyle, notalarıyla, sesiyle, nefesiyle açabilen ve halis niyeti insan gerçeğini nurlandırmak olan kişiye diyoruz. Kendi içinde alemleri bularak, nefsini alemlere açarak emanetini iade etmek için üreten kişiye diyoruz.

Kalp derken de sanal alemlere romantik bir ikon yollamaktan bahsetmiyorum, aşkın simyasında erimiş, kendine ait sandığı ne varsa verecek kadar adanmış, işine odaklanmış, dolayısıyla içine kainatlar sığdıran, aklı, nefsi, ruhu gönül olan! Yokluğun sırrıyla hemhal olmuş bir kalp!

Şurada daha çok alkış alayım, burada görünüp salonları doldurayım, orada çok satanlar listesinin tepesine yerleşeyim gibi niyetlerle sanatçı olunmaz. Çünkü bu hedefler gerçeği özünde / gönlünde bulmaya perde olur.

***

Bir siyasi haber sektörü olarak karşınızda sanatı tüketecek, sanatçıyı anlamından soyutlayacak taraftarlar arıyorsunuz. Davanıza delil olarak kullanamazsınız gerçek sanatçıyı. Güç ile olan ilişkisini siyasetin genel geçer kodlarına göre oluşturmakla yetinip onu günah keçisi yapamazsınız.

Muhalif veya yandaş gibi bir devrin manalı terimleriyle evrensel ifadeler üretilemez.

Düşünceler, akımlar, siyasi görüşler, yaşam tarzı eğilimleri, sosyolojik kimlikler, aidiyet algıları dinamiktir, dönüşür durur. Güncel siyasi haber diliyle tanımları sabitlemeye çalışırsanız, kendi iç dünyanızın ne kadar sığ olduğu ortaya çıkar.

Sanatın üslubu, edebi, adabı bu kaba ve yüzeysel dile sığmaz. Sanatçı güçle ilişkisinde müzmin muhalif bir aykırı tip ya da aleni bir sevgi pıtırcığı gibi her vesileyle bir piyasa adamı değil, öncelikle ‘sevilen’dir. Sevilen, sever.

Vücuda getirdiği eseri de, kendi icrasını da, onunla muhatap olanı da kendi özünden görür. Neden mi? Aşk ile yaptığı, başka türlüsünü bilmediği, buna mecbur ve mahkûm olduğu için. Bilmem anlatabiliyor muyum?