Gündem

Yeni Şafak yazarı Karaman: Bir kişiyi linç etmek istediklerinde yalan ve iftiralarla dolu mesajların yüz binlercesini yayıyorlar

"Benim için sosyal medyada dolaştırılan, unutuldukça yeniden paylaşılan itham ve iftiralara defalarca cevap yazdım, lakin bu cevaplar, iftiralara inanan kimselerin çoğuna ulaşmıyor"

10 Ekim 2021 15:22

Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman, "Bir kişiyi linç etmek istediklerinde yalan ve iftiralarla dolu mesajların yüz binlercesini yayıyorlar. Benim için sosyal medyada dolaştırılan, unutuldukça yeniden paylaşılan itham ve iftiralara defalarca cevap yazdım, lakin bu cevaplar, iftiralara inanan kimselerin çoğuna ulaşmıyor" düşüncesini dile getirdi.

Karaman yazısında, "Algı operasyonu konusunda uzmanlaşmış bir grup mensubu vaktiyle şöyle demişti: 'Bana, hangi algıyı yaygınlaştırmamı istediğinizi bildirin, birkaç gün içinde ülkede, doğru olsun yalan olsun, gerçek olsun sahte olsun o algıyı oluştururum.' İşte bunu daha ziyade 'sosyal medya' denilen çok güçlü dedikodu aracı ile yapıyorlar. Bir kişiyi linç etmek istediklerinde yalan ve iftiralarla dolu mesajların yüz binlercesini yayıyorlar, bunları okuyanların bir kısmı (binlerce kişi) inanıyor; eskiden gazetelerde yalan ve iftira yapıldığında tekzip gönderilirdi, bu mesajlar için böyle bir imkân da yok. Benim için sosyal medyada dolaştırılan, unutuldukça yeniden paylaşılan itham ve iftiralara defalarca cevap yazdım. Lakin bu cevaplar, iftiralara inanan kimselerin çoğuna ulaşmıyor. Hakkımda kötü zan, kötü kanaat sahibi olmalarına sebep oluyor. Araştırmadan inandıkları ve kötü zan besledikleri için bunların da sorumlu olacakları kesindir." ifadesini kullandı. 

Karaman şunları kaydetti:

"Yakında, bir gruba mensup olduğu anlaşılan bir şahıs, işte bu iftiralardan, saptırma ve çarpıtmalardan oluşan bir demet göndermiş bana, kendisi bunlara inanmış, sonunda da “hakkını helâl etmeyeceğini” söylüyor.

Bakalım neler demiş, doğrusu ne?

- Karaman, Gülen cemaatinin “ümmetin bey’at [biat] ettiği başkanın (yani halifenin) karşısında duran bir ‘fırka’ olduğunu ve devletin bu nedenle ‘onların yakasına yapıştığını’ ve cemaatin yaşananları hak ettiğini öne sürdü.

H.K.- Kesinlikle böyle bir sözüm ve yazım yoktur.

- Karaman, krizde olan konut sektörüyle ilgili tartışmalı “faizli kredi, zorunlu ise mubahtır” fetvası verdi.

H.K.- Yalnızca faizli kredi değil, haram olan şeylerin tamamı değil ama birçoğu, “zorunlu” diye ifade edilen zaruret hali oluşmuş ise bütün fıkıh âlimlerinin kabul ettikleri bir genel kural –ki, “Zaruretler yasaklanmış şeyleri serbest kılar” kuralıdır- zaruret miktarınca serbest (caiz, helâl) kılar. Bu meselede tartışılacak husus, neyin, kime, zaruret sebebiyle, ne kadarının serbest hale geleceğidir. Mesela “Evi olmayan bir kimse barınacak kadar bir ev (daire) almaya yetecek birikmişi yoksa, hayatını kiracı olarak mı sürdürmelidir yoksa “Temel ihtiyaçlar genel olsun-özel olsun zaruret sayılır” kuralına göre oturacak kadar bir meskene (kiracı olmak değil) sahip olmak zaruret sayılır mı?” konusu tartışılabilir. Kiralık ev ihtiyacı karşılar diyen “Daire almak için başka çare bulamayan kimsenin faizli kredi almasını” caiz görmez, “Mesken ihtiyacı sahiplik ile karşılanır” diyen bunu caiz görür. Bu iki görüş de (fetva da) kuralların farklı yorumlanmasına dayanır ve uygulanabilir.

- Hayrettin Karaman 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sırasında yaşanan tartışmalar esnasında, Erdoğan ve yakınları için hırsız diyenleri kastederek ‘yolsuzluk yapana hırsız diyen iftira atmıştır’ fetvasını verdi.

H.K.- Yolsuzluk ile hırsızlık İslâm hukukuna göre farklıdır; bunu kimse inkâr edemez. Yolsuza hırsız diyen veya hırsıza yolsuz diyen İslâm hukuk bakımından yanlış demiş, belli şahıs için söylemiş ise iftira etmiş olur. Bunu demek, “Yolsuzluk meşrudur” demek değildir. Hırsızlık da haramdır, yolsuzluk da haramdır, mesela zaruret bulunmadığı halde faiz yemek, almak ve vermek de haramdır; ancak faiz yiyene hırsız, hırsıza faizci denemez. Benim söylediğim budur. Kim olursa olsun yolsuzluk yapanı savunmam, ama yapmayana iftira edeni de uyarırım; elinde kesin bilgi ve belge bulunmadığı halde böyle bir algı oluşturmak için çalışanların da günah işlediklerini söylerim.

- Başkanlık referandumuna evet demenin farz olduğunu belirttiği yazısında “Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha ‘Evet’ diyerek atmak, ‘Farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır’ kuralının çerçevesine dahildir’’ demekten çekinmedi.

H.K.- “Farz olanı tamamlayan da farzdır” cümlesi de genel bir fıkıh kuralıdır.

Ben atıf yapılan yazıda, “Bu seçimde ‘Evet’ demek bu kural çerçevesine girer” demedim. Bu kurala dayalı olarak şu yorumu yaptım: “Eğer bir kimsenin meşru/farz olan bir hedefi varsa, bu hedefe ulaşabilmek veya yaklaşabilmek için belli bir kadronun iktidara gelmesini gerekli görüyorsa o kadroya olumlu oy vermesi farz olur, kadronun bu işe yaramayacağı kanaatinde ise farz olmaz”.

Bunu şimdi de diyorum, daha sonra da derim."

Yazının devamı için tıklayın