Gündem

Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı kuruldu

Vakıf Başkanı Türkan Elçi: Vicdanlı, cesaret sahibi seslere ihtiyacımız var

13 Nisan 2019 17:10

T24 - Diyarbakır

Diyarbakır’da 28 Kasım 2015 tarihinde yaptığı basın açıklamasının ardından çıkan çatışmada yaşamını yitiren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi adına Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı kuruldu.
Diyarbakır'da hukukçular, STK başkanları, insan hakları aktivistleri, Lice, Kulp ve Roboski katliamı davası mağdurlarının katıldığı tanıtım toplantısı, Tahir Elçi'nin hayatını anlatan kısa bir belgeselle başladı. Ardından sözlerini eşi Türkan Elçi'nin yazdığı "Gelo Çima/Neden" isimli besteyi sanatçı Hivron seslendirdi. Daha sonra konuşma yapan Tahir Elçi Vakfı Başkanı Türkan Elçi, kızıyla birlikte bir aile vakfı kurduklarını söyledi. Elçi, "İnsan hayatının değersizliğini dayatan, ölümleri kutsayan zihniyetin karşısında, insanların yaşam hakkının kutsallığını, insanın yegane bir varlık olduğu düşüncesini tereddütsüz savunacağımızı bir kez daha huzurlarınızda dile getirmek isteriz "dedi. 
 

"Hoşgörü kültürünü güçlendirmek istiyoruz"

 
"Tahir'in aramızdan ayrılışından sonra Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayırımı olmadan kendini mazlum görenlerin gösterdikleri teveccüh herkesin bir arada bulunma isteği ve bu alandaki koca boşluk vakfımızın varlık sebeplerinden biridir diyebiliriz" diyen Türkan Elçi, toplumu çatışmalı süreçlere sürükleyerek, ayrıştırıcı, savaş dilinin aksine; birlikteliğin, hukukun, ahlakın, adaletin, erdemin, nezaketin dilini hakim kılmak ve bu dille her kesimden insana ulaşarak hoşgörü kültürünü güçlendirmek istediklerini ifade etti. 
 
Türkan Elçi'nin konuşmasının tamamı şöyle; 
"Hepimizin bildiği üzere, bizler tarihin farklı zamanlarında olduğu gibi son birkaç yıldır adını anmakta zorlandığımız, bizi toplumca derinden etkileyen; tarihte önemli bir zaman dilimi olarak zikredilecek hak ihlallerine, kent yıkımlarına, isimleri kayıtlara düşen düşmeyen ölümlere tanıklık ettik.  
Yaşanan bu vahim olaylardan ölünceye kadar beraberimizde taşıyacağımız bir acıya biz de tanık olduk. Her şey rağmen biz yine de acısı mündemiç bir yüreği cesaretli kılmaya çalıştık. 
Yaşadığımız acının bir yandan yasını tutarken, öte yandan içimizdeki acının; kine, nefrete dönüşmemesi aksine toplumun her kesimini birleştirici kucaklayıcı bir mecraya dönüşebilmesi için ailece bir vakıf kurmayı kendimize amaç edindik.
Kızımla beraber kurmuş olduğumuz aile vakfının topluma mal olabilmesi, mücadelemizin güçlenebilmesi için vicdanlı, cesaret sahibi seslere ihtiyacımızın olduğunu duyurmak için yönetim kurulumuzla beraber düzenlediğimiz bu açılış gününde sizlerle bir arada bulunmanın gururunu yaşıyoruz. 
Tahir'in aramızdan ayrılışından sonra Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayırımı olmadan kendini mazlum görenlerin gösterdikleri teveccüh herkesin bir arada bulunma isteği ve bu alandaki koca boşluk vakfımızın varlık sebeplerinden biridir diyebiliriz. 

Zorbaların, insanlık düşmanlarının, hak ihlalcilerinin sürekli diri tutmaya çalıştığı bu koca boşluğu, bizler elimizden geldiğince mevki makamın cazibesine kapılmadan, tevazuyu elden bırakmadan doldurma niyetindeyiz. Yaratılmak istenen koca boşluğu doldurma konusunda cesaret ve vicdana sahip olan kişi sayısının dönem itibariyle tatmin edici boyutta olmadığının bilicindeyiz. 
Zulme uğradığımız zamanlarda, sadece "Haklıyız kazanacağız" demekle zulümle baş edilemeyeceğinin, haklılığı dile getirmenin işin mahiyetine uygun metotlarla , evrensel değerlerle ve herkesin ortak hafızasına seslenecek bir dille, dillendirmesinin gerekliliğinin farkındayız. 

Yaşanan hak ihlallerinin karşısında çoğu zaman hak, hukuk bilgisinin kafi olamayacağı, ikinci temel ayağı olan hukuki duruşun da ne kadar önemli olduğunu yaşadığımız son olaylarla tecrübe edindik. Kürtlere, yıkım ve ölüm isteyenlerin karşısında, hukukçu olmanın, insan hakları savunucusu kimliğine sahip olmanın yanında, cesaretin ve ahlaklı duruşun bir insanda nasıl temerküz ettiğine şahitlik ettik.
2015 yılında meydana gelen ölüm hadiseleri karşısında objektif ve cesaretli bir duruş sergileyebilecek insan sayısının azlığının ceremesini ne yazık ki Kürt halkının kendisi çekmiştir. Kimi Kürt kentleri haritadan silinecek kadar yok olmuş, paha biçilmez bin yılların mirası olan tarihi eserler yerle bir olmuştur. Hayata bin bir eziyetle tutunmaya çalışan garip gureba, savaşın acımazsızlığının ortasında kalarak, mağduriyetini duyuracak bir muhatabı ne yazık ki karşısında bulamamıştır. 

Geçmişte yaşanan elim mağduriyetlerin bir daha yaşanmaması için mazlumun yanındaki duruşumuzdan ödün vermeyeceğimizi bir kez daha dile getirmek isteriz. Bizi bugün bu duruşumuzda ısrarlı kılan Tahir'in o dönemde haklının ve Kürt halkının yanında olma çabasındaki duruşudur. 
Bizler "Bu tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma ve operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Tarihine, tarihsel değerlerine sahip çıkamayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecek kuramazlar" diyen bir sesin mirasçılarıyız. Vakfımızı bu saikler üzerine inşa edip sadece ve sadece hakikatlerin savunulduğu, bağımsız bir duruşun bizim için esas olduğunu huzurlarınızda bir kez daha dile getirmek istiyoruz. 

Toplumu, çatışmalı süreçlere sürükleyerek, ayrıştırıcı, dışlayıcı, saflaştırıcı, savaş dilinin aksine; birlikteliğin, hukukun, ahlakın, adaletin, erdemin, nezaketin dilini hakim kılmak ve bu dille her kesimden insana ulaşarak hoşgörü kültürünü güçlendirmek ve vicdanın, adaletin, kardeşliğin sesinden bir dünya yaratmak bizim yegane hedefimizdir. Hedefimizdir çünkü şiddetin, savaşın, kıyamın, kıyımın ulu orta yerinde kalmış, masum bir kaybın ardında kalanlarız. 

Kaybımız sonrasında bizi dimdik ayakta tutan topluma ve insanlara karşı olan vicdani sorumluluğumuzdur. Bizi dimdik ayakta tutan, problemlerin çözümünde insan haklarının temel prensiplerine bağlı kalınarak toplumsal barışın tesis edilebileceğine olan inancımızdır. İnsan hayatının değersizliğini dayatan, ölümleri kutsayan zihniyetin karşısında, insanların yaşam hakkının kutsallığını, insanın yegane bir varlık olduğu düşüncesini tereddütsüz savunacağımızı bir kez daha huzurlarınızda dile getirmek isteriz. 

Toplumsal barışın tesis edildiği, adaletin tecelli ettiği, hukukun uygulandığı, ezilen halkların kardeşçe yaşayabileceği bir ülkede yaşamak dileğiyle hepinize katılımınızdan dolayı teşekkür ederim."