Yaşam

T24 Yıllık | Oya Baydar’ın 80 Yaş Günlükleri’nden tadımlık: Eller ve kollar yaşın kül yutmaz aynası…

17 Ocak 2021 19:11

Oya Baydar, şubat ayında yayımlanacak ‘80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri’nden bir bölümü ilk kez T24 Yıllık’ta paylaştı…

T24 Kültür Sanat

T24 Yıllık 2021 çıktı. 70 yazar, çizer, gazeteci ve sanatçının yer aldığı T24 Yıllık için Oya Baydar, şubat ayında Can Yayınları arasında çıkacak ’80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri’nden bir bölüm paylaştı. Türkiye edebiyatının önde gelen isimlerinden olan ve halen T24’te yazan Oya Baydar’ın, yeni kitabının T24 Yıllık’ta yayımlanan kısmından tadımlık bir bölüm şöyle:

Vakit daralıyor. Hep böyle hızlı mı akardı zaman?

“Anlatacak, paylaşacak bunca söz, okunacak bunca kitap, görülecek bunca yer, tanışacak bunca insan, yaşanacak bunca duygu, yarım kalmış bunca iş varken... 80 yaşımın özeti: geç kalmışlık duygusu.

Hep geç mi kalır insan? Bir sürü ıvır zıvırla uğraşırken neden erteleriz asıl önemli olanı, neden yarınki işimizi dünden yapmayız, neden aklımıza düştüklerinde hemen aramayız dostlarımızı, arkadaşlarımızı? Neden boşuna tüketiriz zamanı her dakika, her saat, her gün sona biraz daha yaklaştığımızı düşünmeden?

80 Yaş Günlükleri’ni yazmaya karar vermiştim. Başlığı çoktan atmıştım ama bir türlü başlayamıyordum. İmdadıma Covid-19 yetişti. 80 yaşımla korona günleri örtüştü, 80 Yaş Günlükleri’ne, ister istemez gündemin baş maddesi korona yerleşti. Aslında Zor Zamanlar Günlükleri başlığı da yakışırdı. 

30 Mart: Yaşlanmayı deneyimlemek…

Buz gibi havada, yıkanmaktan çok ısınmak için girdiğim duşta sıcak su birden kesildi. Hay aksi şeytan! Çaresiz, soğuk suyla yıkanıp çıktım ve birden kendimi zinde ve ısınmış hissettim. Kurulanıp giyinmeye çalışırken gözüm kollarıma takıldı: Buruş buruş olmuş derim, kaslardan kurtulup pörsümüş, sarkmış etler... Aynada sık sık gördüğünüz için yüzünüzdeki kırışıklıklara, yanakların sarkmasına, gözkapaklarınızın düşmesine alışıyorsunuz. Ama bedenin yaşlanmasını, etin pörsümesini insan daha geç fark ediyor.

Yaşlanmayı deneyimlemek garip bir macera... Doğduğumuz andan itibaren yaşlanıyoruz, çoğu zaman yaşlandığımızı bilince çıkartmıyoruz. Çocukken büyümek istiyoruz; gençliğimizde, orta yaşımızda kafaya takmıyoruz yaşımızı. Sonra bir gün geliyor, yaşlanmayı deneyimlemeye başlıyoruz.

“Deneyimleme” derken, zihnimizdeki, bedenimizdeki değişimleri gün be gün gözlemleyerek adım adım kaydetmeyi kastediyorum. Ben gerçek anlamda deneyimlemeye son birkaç yıldır ama özellikle bu yıl seksenimi sürerken başladım.

Otuz yıl kadar önceydi, ellilerimdeydim. Gözkapaklarıma ince siyah bir çizgi çizmeye çalışırken bir zamanlar her gün, diş fırçalar gibi alışkanlıkla yaptığım bu küçük makyajı beceremediğimi hissettim. Göz kalemleri de pek kötüleşti, gözümü boyayamıyorum, dedim bir arkadaşıma. Göz kaleminin suçu yok, senin gözkapakların düşmüş, dedi. Aynada dikkatle baktım gözlerime, evet, arkadaşım haklıydı, gözkapaklarım elastikiyetini kaybetmiş, pörsümüştü. Üstünde durmadım, henüz kendi yaşlanmamı gözlemleme evresine girmemiştim.

Aynada 80 yaş yüzümü inceliyorum. Gözlerimin altının, yanaklarımın buldog köpeklerininki gibi sarktığını -mütekait cebi gibi, derdi bir tanıdığım-, ağzımın kenarlarındaki çizgilerin derinleştiğini, yüzümün yerçekimine uğramışçasına aşağı doğru kaydığını gözlemliyorum. Bir de şu kahrolası yaşlılık lekeleri... Kollarıma bakıyorum: sarmaladığı etten kurtulmuş kendi başına kalmış derim bazı bölgelerde buruşmuş kumaşı andırıyor. Eller ve kollar yaşın kül yutmaz aynası, önce onlar bırakıyor kendini. Pek incelemeden dışardan bakan biri açısından ufak tefek ve zayıf olmanın avantajı var. “80 yaş mı, inanmam, hiç göstermiyorsunuz!” tepkilerine ya da tesellisine alışkınım. Ama ben yaşımı biliyorum. Ve itiraf edeyim ki içimde, göğsümün ortasında ufacık bir kedi tırmığı hissediyorum.

Ve kelimeler... Kelimeler ağır ağır, birer birer yok oluyor. Yıllar önce, bir zamanlar İngiltere’nin en zeki kadını denen yazar, şair, düşünür Iris Murdoch’un Alzheimer’a yakalanıp adım adım hiçliğe doğru gitmesini anlatan bir film görmüştüm. Kelimeler sihirbazı diye de adlandırılan yazarın, sözcükleri birer birer yitirişini, hatırlayamaz, söyleyemez, yazamaz oluşunu izlemeye yüreğim dayanamamış, filmin yarısında sinemadan çıkmıştım.

Henüz bu aşamada değilim ama daha çok konuşurken ama zaman zaman da yazarken o anda istediğim sözcüğü bulamadığımı fark ediyorum. Yakınlarımla paylaştığımda, “Abartma, adları falan hepimiz unutuyoruz, bunun yaşla bir ilgisi yok”, diyorlar ama ben kelime dağarcığımın eksildiğini biliyorum. Dilimin ucundaki o sözcük bir türlü çıkamıyor ağzımdan, sonra nasıl oluyorsa belleğin lâbirentinde gizlendiği yerden çıkıp geliyor. Yazarken boşluk bırakıyorum, aradığım sözcük lütfedip geldiğinde yerine yerleştiriyorum.

Seksenimdeki yazma telaşım sanırım bu yüzden; kelimeleri büsbütün yitirme korkusu... Korona günlerinin zorunlu inziva koşulları yazmaya daha fazla zaman ayırmama yarıyor. Yaşlı yazar bencilliğiyle koronaya teşekkür mü etmeliyim!..

Zamanı konserve edip saklamak mümkün değil. Zamanın her nefeste kısaldığını hissetmek insanda yapmayı düşündüğü işleri bir an önce tamamlama telaşı yaratıyor. Belki de bu yüzden hem zihinsel hem de bedensel olarak kendimi zorluyorum. Kendini fazla yorma, diyor yaşam biçimimi bilen eş dost. Bense hiç ara vermeden altı saat bahçede çalışmakla, ev işlerini kendim yapmakla, bahçıvan, aşçı, temizlikçi, yazar şapkalarımın tümünü birlikte taşımakla övünüyorum içten içe. Kendi cebime öksürdüğümün, kendimi gaza getirmeye çalıştığımın farkındayım aslında…”


M.K. Perker, Oya Baydar'ın '80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri ' için çizdi

T24 Yıllık ana bayiler, D&R ve internette

T24 Yıllık 2021, D&R mağazaları, merkezi gazete bayileri, havaalanları, garlar ve terminallerdeki bayiler ile Remzi Kitabevi şubelerinde satışa sunuldu.

Yıllık; internette babil.com ve istanbulkitapcisi.com adreslerinden online olarak da sipariş verilebilir.

T24 Yıllık | Türkiye'de ilk ve tek: 70 yazar, sanatçı ve çizer buluştu