Gündem

Sümeyye Erdoğan: İstanbul Sözleşmesi’nin feshini sanki 6284 sayılı Kanun da iptal edilmiş gibi anlayan, böyle düşünmeye yatkın bir kesim var

25 Nisan 2021 11:38

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Cumhurbaşkanı Kararnamesi'yle  İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine ilişkin olarak, "İstanbul Sözleşmesi’nin feshini sanki kadına şiddetle mücadeleyi düzenleyen 6284 sayılı Kanun da iptal edilmiş gibi anlayan, böyle düşünmeye yatkın bir kesim var." görüşünü savundu. 

"İstanbul Sözleşmesi nihayetinde bir çerçeve sözleşmeydi"

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "İstanbul Sözleşmesi de dahil, aile içi şiddetle mücadeleye ilişkin mevzuatın tamamı önemli birer enstrüman. Kaldı ki İstanbul Sözleşmesi nihayetinde bir çerçeve sözleşmeydi. O sözleşmedeki şiddetle mücadele perspektifini gözeten ve daha önemlisi kendi toplumsal tecrübemizden faydalanarak oluşturduğumuz bir iç hukuk var. İç hukukumuzdaki ilgili yasa ve tüm düzenlemelerle birlikte, kadına karşı şiddetle mücadelenin güçlendirilerek sürdürüleceğine inanıyoruz. Bizim de çalışmalarımız bu minvalde devam edecektir." dedi. 

Yeni Şafak gazetesinden Ayşe Olgun'a konuşan Bayraktar şunlar kaydetti:

"Fakat şu noktada çok dikkatli olmamız gerekiyor; İstanbul Sözleşmesi’nin feshini sanki kadına şiddetle mücadeleyi düzenleyen 6284 sayılı Kanun da iptal edilmiş gibi anlayan, böyle düşünmeye yatkın bir kesim var. Özellikle sahada şiddetle mücadelenin uygulayıcılarında böyle bir algının görülmesi çok tehlikeli sonuçlar doğurur. 6284 sayılı Kanun’un uygulamasında hiçbir aksaklık olmaması için kamu görevlileri ve STK’lar özel bir duyarlılık göstermeliler. Biz de bu noktada elimizden geleni yapacağız.

Kadın hakları ise tabii daha kapsamlı bir konu. Kadın haklarının tesisi için İstanbul Sözleşmesi’nden önce de mücadele veriliyordu, sonrasında da belki daha güçlü bir şekilde verilmeye devam edilecek. Bu noktada, kadın hakları tartışmasının sağlıklı bir zemine çekilmesi için çaba göstereceğiz. Ne baskıcı ve kısıtlayıcı önyargıların ne de LGBT lobisinin uluslararası ölçekteki propagandasının, kadın hakları mücadelesine zarar vermesine razı olabiliriz. Kadın hakkı denince bunun sadece Batılı ve seküler bir tanımlaması olmadığını; temelde büyük bir ortak payda olmakla birlikte, her kesimin, her toplumun bu hakları kendi inancı ve toplumsal gerçekliklerine göre tanımladığını göstermek mühim."

-İki dönemdir KADEM’den isimleri görüyoruz Aile Bakanlığı koltuğunda. Bu konuda çeşitli yorumlar da yapılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Son iki dönemin üst üste gelmesi tabii ki bir tevafuktan ibaret. Şunun altını çizmek isterim, her iki bakanımızın da tercih edilme nedeni, onların KADEM’le ilişkileri değil, kişisel yetkinlik ve donanımlarıdır. Zaten yetkinlikleri dolayısıyla KADEM’de bulundular. Bu da KADEM’in potansiyelini ve liyakatini gösteren bir durum.

Çok açık konuşacağım, bana sorarsanız, ben KADEM’in hiçbir siyasi tartışma içine girmesini istemem. Ama nihayetinde alanımız kadın hakları, siyasetin bir konusu. Beraber çalıştığımız arkadaşlarımızın pek çoğu da siyaseten duyarlı ve aktif insanlar. Dolayısıyla nasıl ki akademide, özel sektörde, sendikalarda yer edinmiş kişilerin sıklıkla siyasette görev aldığını görüyorsak, sivil toplum kuruluşları ile siyaset arasında da insan kaynağı ve tecrübesi anlamında bir geçişkenlik olması çok doğal."

KADEM, fesih kararı için, "Gerilimin bir neticesi olarak okuyoruz" açıklamasını yapmıştı

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi hakkında, “Geldiğimiz noktada zemininden koparılmış ve toplumsal bir gerilim öznesi haline dönüştürülmüş durumda. Verilen fesih kararını da bu gerilimin bir neticesi olarak okuyoruz” açıklamasını yapmıştı.

TIKLAYIN |KADEM'den İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi hakkında açıklama

İstanbul Sözleşmesi'nden ‘çekilmek’ isteyenler aynı zamanda  6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun" da "Kadının beyanı esastır" ilkesi nedeniyle kaldırılmasını istiyor.

"4320 Sayılı Ailenin Korunmasına İlişkin Kanun" 2012 yılına kadar yürürlükteydi. 2010 yılında“Boşanan kadına koruma kararı kanunda yok" denilerek koruma talebi mahkemece reddedilen Ayşe Paşalı’nın eski eşi tarafından öldürülmesinin ardından 4320 sayılı kanunun yetersizliği eleştirilmeye başlandı, sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla yeni bir kanun talebinde bulunuldu. 6284 sayılı kanun 8 Mart 2012 tarihinde oy birliğiyle TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

20 Mart 2012’de yürürlüğe giren ve kadının beyanının esas alınması ilkesi nedeniyle eleştiri oklarının hedefinde olan 6284 sayılı kanun büyük ölçüde İstanbul Sözleşmesi’ne göre oluşturuldu.

4320 sayılı Ailenin Korunmasına İlişkin Kanun’da tartışmalı olsa da 6284 sayılı kanun evli olmayan bireyleri de kapsar.

Bu yasaya göre korunma talep eden kişi, tedbir için aile mahkemesine veya savcılık ya da kolluk birimlerine delil olmadan talepte bulunabilir. Tedbir kararı için delil aranmaz.Talep olmasa veya şikâyet olmasa da bazı suçlar için savcı doğrudan soruşturma yapabilir.

Cinsel saldırıya ilişkin yeterli delilin bulunmadığı durumlarda, kadın ya da çocuğun beyanı sadece kovuşturma aşamasına geçilmesinde değil, davanın nasıl sonuçlanacağında da belirleyici.

TIKLAYIN | 20 maddede İstanbul Sözleşmesi nedir?