Kültür-Sanat

Selçuk Demirel ve John Berger'in yeni kitabı çıktı: O zaman adı 'What time is it?' olsun

"Evet, kitap projemiz yarım kaldı, ‘zaman'ımız yetmedi"

22 Ağustos 2018 12:17

Selçuk Demirel’in 2017’de hayata veda eden John Berger ile birlikte tasarladıkları ‘Saat Kaç’ adlı kitabı çıktı. Demirel, Berger'e yeni bir kiyap önerisinde bulunduğunu, "Hemen sevinerek kabul etti. “Bu defaki konumuz ne olacak?” dedi, “The Time”, zaman dedim. Çok sevindi ve Spinoza’nın dediği gibi zaman sonsuzluktur, o zaman kitabımızın adı 'What time is it?’ olsun' dedi" şeklinde anlattı. 

Cumhuriyet'ten Emrah Kolukısa'ya konuşan Demirel'in söyleşisi şöyle: 

-John Berger ile daha önce de benzer çalışmalarınız oldu: “Kıyıdaki Adam”, “Katarakt”, “Duman”... Bu son çalışmanız, “Saat Kaç” özellikle zaman temasını ele alıyor. Kitabın başlangıç noktasını biraz anlatır mısınız?

John Berger’in yakın bir dostu olduğum kadar, meraklı bir okuruyum aynı zamanda. Yazılarında, kitaplarında zaman, yaşam, ölüm, direniş (kafa tutmak) geniş bir şekilde yer alan temalardır. Zaman konusu beni de meşgul etmiştir, hem şiirsel olarak hem de matematiksel olarak anlamaya çalıştığım “mevzu”. Einstein’ın Görelilik Teorisi, zaman-mekân vb. ve hızla geçen hayatımız... 2016 yılında “Duman” kitabımız yeni çıkmıştı, ara vermeden kendisine yeni bir kitap projesi önerdim. O da hemen sevinerek kabul etti. “Bu defaki konumuz ne olacak?” dedi, “The Time”, zaman dedim. Çok sevindi ve “Spinoza’nın dediği gibi zaman sonsuzluktur, o zaman kitabımızın adı ‘What time is it?’ olsun” dedi. Bir iki hafta içinde arşivimdeki zaman üzerine çizilmiş desenlerimden bir dosya oluşturdum. Bunların çıktılarını alıp John’a postaladım. Her karşılaşmamızda etraftakilere desenleri gösterip yeni kitabımız diye söz etmesine rağmen, yeni bir şeyler yazacak zamanı olamadı. Son birkaç ayda artan sırt ağrılarından dolayı ayakta durmak, uzun sürelerde oturmak azap veriyordu. Fırsat buldukça çiçek desenleri çiziyordu, onları küçücük pastel boyalarla renklendiriyordu. Yazı ile birlikte bütün yaşamı boyunca çizip boyamayı hep sürdürdü.

-Ama 2 Ocak 2017’de hayata veda edince kitap da yarım kaldı, değil mi?

Evet, kitap projemiz yarım kaldı. ‘Zaman’ımız yetmedi. Ölümünden sonraki aylarda John ve Nella’nın evlerinde buluşmaya, birlikte yemekler yemeye devam ettik. Bir akşam yemeğinde John’un kitaplarını İtalyancaya çeviren Maria Nadotti de vardı. Bu kitabın yarım kalışından söz ettim. Projeyi çok sevdi ve yardımcı olabileceğini söyledi. Kitabı John’un daha önceki yazılarından kitaplarından bu konudaki metinleri bulabileceğini söyledi. John Berger’la birlikte yaptığımız kitaplardaki ortak nokta desenlerin büyük bir kısmının yazıdan önce çizilmiş olmasıydı. Maria’ya birlikte çalışmayı önerdim. Kendisine elimdeki desenlerden ön bir kitap maketi yapıp gönderdim. Desenler için uygun metinler buldu. Kitapta benim öngördüğüm desen sıralamasını değiştirip şu anda basılı olan kitap düzenine getirdi. İnternet üzerinden gel gitlerle birtakım yeni desenler ekledik, bazılarını çıkardık. Kitabın bittiğine karar verince de görücüye çıkardık. Barselona’daki ajansımız Carmen Barcells’e ben öncelikle Türkiye’deki yayıncım Yapı Kredi Yayınları’nı önerdim. Başka kanallardan akıp gelen iki farklı çalışmanın bir kitapta buluşup yeni bir şeye dönüşmesi çok ilginç. John bu kitabı görse severdi diye düşünüyorum.

-Berger’in vedasının sizde bıraktığı duygular nedir desem?...

John’u çok özlüyorum, normal bir duygu. Murat Belge ile bir konuşmammızda John Berger için “adamın işi anlamak” demişti. Son sözü yine John’a bırakmak istiyorum: “Dalga geçiyorum! Vakit öldürmek için bundan iyisi yok. Dalga geçmek zamanı hızlandırır...”

-Bir iki çizimde Salvador Dali’nin o ünlü eriyen saatlerine göndermelerde bulunmuşsunuz. Dali sizin için hep bir ilham kaynağı mıdır?

Dali’nin akan saati Mona Lİsa kadar ünlü bir resim. Sürrealistler, hele Dada’cılar beni çok etkilemiştir. Bu etki ve ilgi hâlâ sürmekte, ama Salvador Dali’nin resmine olan ilgim ise çok sınırlıdır. Sözü edilen deseni “Reflexion sur le temps” (Zaman üzerine düşünce) adı altında birkaç yıl önce Le Monde’da yayımlamıştım. Muhtemelen bu desenle Dali’ye bir merhaba demiş olabilirim. Aynı desende zamanın akıcılığını yumuşak ve esnekliğini ve değişkenliğini bir desen içinde 3-5 desenle göstermeye çalışmıştım.