Sağlık

Prof. Dr. Müftüoğlu iyi yaşlanmanın 3 püf noktasını yazdı

06 Mart 2021 10:23

Hürriyet baş yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, bugünkü yazısında iyi yaşlanmanın üç püf noktasını yazdı.

Müftüoğlu, "Yaşlanmaya hazır mıyız?" başlıklı yazısında şunları kaydetti:

1- Egzersizi unutmayın

Araştırmalar, net ve açık olarak egzersizin bir numaralı iyi yaşlanma belirleyicisi olduğunu doğruluyor. Üstelik bize sadece “bedensel egzersizler” de yetmiyor, “duygusal egzersizler”in de çok ama çok önemli oldukları anlaşılıyor. Her gün mutlaka yürümeli, fırsat buldukça da aktif yaşamın her alanıyla bedenlerimizi buluşturmanın bir yolunu bulmalıyız. Ayrıca beynimizin de kaslarımız gibi çalıştıkça güçlendiğini unutmamalı, ona da sık sık “bilişsel ve duygusal antrenmanlar” yaptırmalıyız. Diğer taraftan sadece “hatıralar” biriktirmeyi bir kenara bırakıp, gelecek için “umutlar” da biriktirebilmeliyiz. Yetinmemeli, erdemin hoşgörüyle, güvenin dostluk ve bilgelikle iç içe olduğu sağlıklı bir beyin-kalp ilişkisi de geliştirmeliyiz.

2 - Hayat masanızı büyütün

Yaşlanmayı güzelleştirmenin, “zarif ve bilgece” yaşlılığa daha çok eğlence ve keyif katmanın yollarından biri de hayat masasındaki dostların sayısını çoğaltmaktır. “Tek kişilik masalar”ın sıkıcı olduğunu unutmamak, eski dostlukları sık sık tazelemek, sosyal buluşmalar için yeni fırsatlar üretmek de önemli ayrıntılardır. Bir tavsiye daha: Dost çevrenizi yalnızca insanlarla değil, evcil hayvanlarla da büyütmeyi ihmal etmeyin.

3 - Hoş bir sada bırakın

Yaşlandıkça bilgeleştiğiniz, “tecrübe” kazanıp “hayat biriktirdiğiniz” kesindir. Tecrübe ve birikimlerinizi yeni nesillere aktarmak ise en önemli iyi yaşlanma ve iyi bir yaşlı olma ayrıntılarından biridir. Eğer gökkubbenin altında düşündüğünüzden ve ömrünüzden daha uzun bir süre var olmak istiyorsanız gelecek nesillere de güzel hatıralar, birikimler, eserler bırakın. Kısacası “baki kalan gökkubede hoş bir sada” olmaya bakın. Unutmayın ki bu yaklaşım sizin “anılma ve akılda kalma” yani “hatırlanma yaşınız”ı belirleyecektir. Mevlânâ’nın neredeyse 800 yıldır hem de her yıl biraz daha gençleşerek aramızda olmasının nedeni bu değil mi?