Yaşam

Prof. Dr. Deniz Kandiyoti: Devlet ve özel sektör seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye çalışıyor

Prof. Dr. Alev Özkazanç, Kısa Dalga Podcast için Arka Pencere serisinde Prof. Dr. Kandiyoti ile söyleşi dizisine başladı

27 Şubat 2020 13:57

Toplumsal cinsiyet ve kalkınma politikaları alanında çalışmaları olan dünyaca ünlü feminist akademisyen Prof. Deniz Kandiyoti, Türkiye’de kadına karşı şiddetin biçim değiştirdiğini belirterek "Cumhuriyet’in hiçbir aşamasında bu kadar yoğun kadına yönelik propaganda yapılmamıştır. Düşünün, Diyanet Bakanlığının her ilçede aile irşad ve danışma büroları var. Kadınlara sabır, dövülürlerse de yuvalarını yıkmaması şeklinde devamlı telkinler yapılıyor ama istenen sonuca varılmıyor" dedi.

Prof. Dr. Alev Özkazanç, Kısa Dalga Podcast için hazırladığı Arka Pencere serisinde dünyaca ünlü feminist akademisyen Prof. Dr. Deniz Kandiyoti ile yeni bir söyleşi dizisine başladı.

Kadına karşı şiddetin değişen biçimleri üzerine konuşan Kandiyoti “Türkiye’de, kadınların beklentileri ile erkeklerin beklentilerinin eş bir şekilde ilerlemediğini” söyledi. “Erkeklerin kontrol beklentileri ile kontrol imkanları arasında büyük bir uçurum var. Belki kadın daha çok para kazanıyor, daha çok katkıda bulunuyor ama maaşı istiyor adam. Ne oluyor o zaman, şiddet! Hep şiddet vardı artmadı diyenlere, şiddetin şekli değişti” diyen Kandiyoti’nin yaptığı bazı değerlendirmeler şöyle:

Büyük Ortadoğu Projesi ve kadın örgütleri

“AKP döneminin başında aslında büyük kazanımlar oldu. Avrupa Birliği’ne ait olmak falan konusunda birtakım çabalar vardı. Medeni Kanun’da olsun, Ceza Kanunu’nda olsun büyük ilerlemeler vardı. Bir de hala çok aktif olan bir kadın STK sektörü vardı. Şimdi geniş ölçüde yerle bir edilmiş durumunda olan. Tabii orada kadın hareketi çok uzun zaman dışarıya karşı bir vitrin olarak kullanıldı. Hatırlayacaksınız Büyük Ortadoğu Projesi filan olduğunda kadın eşitliği platformunu Türkiye götürüyordu. Devlet aygıtlarıyla iç içeydi kadın hareketi uzun zaman. Ta ki, o sırada başbakan olan Erdoğan kadınla erkek asla eşit olamaz diyene kadar.”

AKP’nin aile politikaları tutmadı

AKP’nin 2012’de yaşanan kürtaj tartışmalarından sonra “aileyi koruma” politikalarına ağırlık verdiğini anlatan Kandiyoti “Bu sosyolojik akımlara kontra giden politikalar demeti bir şekilde tutmadı. Hatta o kadar tutmadı ki, AKP’nin kendi oy tabanı ve yandaşı olan kadınların arasında da yankı bulmadı” dedi. Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin uzlaşmaya değil, keskinleşmeye gittiği bir dönemden geçtiğimizi ifade eden Kandiyoti şöyle devam etti:

“Şu anda adeta bir kriz hali var. Çünkü erkekler ellerinde alınan yetkiyi vermek istemiyor. O zaman ne oluyor, eskiden geleneksel şiddet kalıplarında, namus, kim öldürür, abisi, babası filan. Şimdi adam otobüse biniyor, hiç tanımadığı bir kadına tokat atıyor, ‘Sen nasıl böyle giyinirsin?’ diye. Erkeklerin genel olarak polisliğe soyunması ve bu şekilde hareket ederlerse başlarına belki fazla bir şey gelmeyeceğini düşünmesi yeni bir şey.

“Diyanet’in danışma büroları amacına ulaşamıyor”

Kadınların diklendiği durumlarda dövülüp, öldürülüyorlar. Bir şekilde onlara verilen mesaj, Özgecan olayında hatırladığınız gibi, niye çıktın, çıkmasaydın! Yetkiyi elinde tutmak isteyen ve frenlenen erkeklerin dizginlenemez bir öfkesi var. Bu öfkeyi kusuyorlar. Her gün haberleri okuyoruz, işte, boşadığı karısını çocuğunun önünde bıçaklıyor. Yani böyle çığırından çıkmış, artık taşmış. Bunu dizginlemek için kültürel baskılar uygulanmaya çalışılıyor. Hiçbir zaman, Cumhuriyet’in hiçbir aşamasında bu kadar yoğun kadına yönelik propaganda yapılmamıştır. Düşünün, Diyanet’in her ilçede aile irşad ve danışma büroları var. Kadınlara sabır, dövülürlerse de yuvalarını yıkmaması şeklinde devamlı telkinler yapılıyor. Büyük bir para bu, büyük kaynaklar, vaizeler çalışıyor. Sonuç? İstenilen amaca varılıyor mu? Varılmıyor tabii.

Kadınlara haddini bildirmeye çalışıyorlar

Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor. Yeni tüketim kalıpları, bizde bir bireyselleşme olayı var ortada. Bugün köy kökenli yaşlıların bakımı sorunu var. Köylerde bile dışarıdan yabancı bakıcı kadın getiriyorlar. Yani bu, işte kadınlar çocuklara bakacak, yaşlılar bakım evlerine düşmeyecek, her şey ailenin içinde hallolacak, bu artık bir fantezi olmaktan öteye gitmiyor.”