Gündem

OTPOR yöneticisi Maroviç: Osman Kavala ve Mehmet Ali Alobora ile ne tanıştım, ne de karşılaştım

Gezi Parkı iddianamesinde, Alabora ve Kavala'nın Maroviç'ten ayaklanma eğitimi aldığı öne sürülüyor

08 Mart 2019 15:40

Gazeteci Yıldıray Oğur, Osman Kavala ve 15 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet talebiyle hazırlanan ve İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede Memet Ali Alabora ile ‘birlikte hareket ettiği şahıslara’ ayaklanma eğitimi verdiği öne sürülen Sırp OTPOR (Direniş) hareketinin lideri İvan Maroviç ile konuştu. İddianamede savunulanın aksine Maroviç dahil OTPOR üyelerinin Türkiye’ye giriş çıkışlarının açık bir şekilde tatil amaçlı olduğunu kaydeden Oğur, Maroviç’in “Ne Alabora ne Kavala ne de başka bir sivil toplum liderleriyle buluştum.  Onlarla hiçbir zaman tanışmadım ve karşılaşmadım” dediğini aktardı.

Maroviç iddialara ilişkin “Alabora ve Kavala’nın adlarını ilk defa bir kaç yıl sonra bana ulaşıp benzer sorular soran BBC’den duydum. İstanbul’a orada yaşayan eski arkadaşlarımı ziyarete gelmiştim. Onlar Türk vatandaşı bile değil. Ziyaretimin Türkiye politikasıyla hiçbir ilgisi yoktu.

Evet, Kahire’ye gittim ama orada bir tane bile Türk vatandaşıyla karşılaşmadım” dedi.

Yıldıray Oğur’un serbestiyet.com’da “Hayır, öyle anlaşılmamaktadır” başlığıyla yayımlanan yazısı (6 Mart 2019) yazısının ilgili bölümü şöyle:

“İddianamedeki ne tapeler ne de para akışlarını gösteren deliller, Gezi öncesine ait bir organizasyonu, hazırlığı ispatlamıyor.

İşte bu noktada iddianame 2013 yılında FETÖ’cü polis şefi Nazmi Ardıç’ın fezlekesindeki Occupy Wall Street- Otpor-Kanvas kartını açıyor.

Hem de iddianamenin girişinde.

İlk satırlarda savcı Gezi ayaklanmasını, AK Parti iktidarının da büyük destek verdiği Arap Baharı’na benzetirken, siyasi rengini de belli ediyor:

“Halklar, özgürlük mücadelesi adı altında hükümetleri resmen devirmiştir... Bu süreçte İslami demokrasi talepleri artmıştır.”

“Ülkemiz dışında benzer biçimde sahneye konulan ‘renkli devrimler’ ve ‘Arap baharı’ olarak anılan akımlar”a savcının verdiği bir sonraki örnek  Ekim 2011’de New York’ta başlayan kapitalizm karşıtı Occupy Wall Street hareketi.

Hareketle eş zamanlı bütün dünyada yapılan eylemlerden biri de Kasım 2011’de İstanbul Taksim’de yapılmıştı. Bu eyleme, aktivist kişiliğiyle bilinen Memet Ali Alabora’nın katılması savcıya göre Gezi Ayaklanmasının öncülüydü.

İddianame 2012’de ODTÜ’deki öğrenci eylemlerini de bu hazırlıklara eklemiş ve şu kanaate varmış:

“Kısaca ülkemizde 2012 yılı içerisinde OTPOR/CANVAS denetiminde, şüphelilerin oluşturduğu kollektif yapı tarafından bir halk hareketi için defalarca nabız yoklanmıştır.”

“Nabız yoklanmak” gibi pek hukuki olmayan sözlere takılmayıp, bu OTPOR/CANVAS’ın ne yaptığını önce yine iddianameden okuyalım:

“Gezi kalkışması sürecinde ülkemizde gelişen olaylar bir arada değerlendirildiğinde; OTPOR veya türevlerinin giriştiği eylemlerin amacının demokratik bir yönetim oluşturmak olmadığı, Mısır ülkesinde Hüsnü Mübarek’in devrilmesi sonrasında ülkede demokratik biçimde yapılan ilk seçimler sonrasında Cumhurbaşkanı seçilen Sn. Muhammed Mursi’nin çok kısa sürede bir darbe ile devrilmesi örneğinde olduğu gibi OTPOR veya türevlerinin bu yöndeki anti demokratik uygulamalara karşı herhangi bir tepkide dahi bulunmadığı gibi darbeye direnen, şiddet gören ve hatta ölümlerle sonuçlanan birçok müdahaleye maruz kalan demokratik yönetim yanlısı halkın yanında yer aldığına dair herhangi bir açıklamada dahi bulunmadıkları görülmektedir. Buradan da OTPOR veya türevlerinin arkasında yer alan küresel sermayeye hükmeden odakların, kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinin emellerine hizmet etmeyen veya kendilerinin dünya ülkelerine dayatmaya çalıştıkları Ortadoğu coğrafyası gibi bölgelerin siyasi haritalarını kabul etmeyen yönetimlere yönelik kalkışmalara giriştikleri, bu odakların amacının demokratik yönetimler oluşturmak olmadığı anlaşılmaktadır.”

Bir köşe yazısı gibi duran bu değerlendirmede savcının epey kızdığı anlaşılan OTPOR! (Direniş) kim peki?

2000 yılında Bosna katili, savaş suçlusu Sırbistan Devlet Başkanı Miloseviç’i deviren protesto hareketine öncülük eden gençlik hareketi Otpor!

CANVAS ise yine bu protestolardan doğmuş, “Şiddetsiz Eylem” taktikleri üzerine  eğitimler veren Belgrad merkezli “Uygulamalı Şiddetsiz Eylem Stratejileri Merkezi”nin kısaltılmışı.

Peki bütün bunlar nasıl Gezi Olayları’na bağlanmış?

Yine ilk olarak 2013 yılında FETÖ’cü polis şefi Nazmi Ardıç’ın yazdığı şu paragraftaki iddialarla:

“Ülkemizde gerçekleşen kalkışmada ön plana çıkan şahıslar ile farklı ülkelerde meydana gelen olayları organize ettikleri bilinen OTPOR/CANVAS eğitmenleri arasında irtibat olduğu tespit edilmiş olup, bu bağlamda; OTPOR yöneticilerden İvan MAROVİÇ’in, 18-21 Haziran 2012 tarihleri arasında ülkemizde bulunduğu, devam eden süreçte şahsın Mısır ülkesinde olduğu sırada Gezi Parkı Eylemlerinde ön planda bulunan Memet Ali ALABORA ve birlikte hareket ettiği şahısların 07-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında Mısır’ın başkenti Kahire’de bulundukları anlaşılmıştır. Aynı zaman dilimi içerisinde Açık Toplum Vakfı yönetim kurulu üyesi olan Mehmet Osman KAVALA’nın da yaklaşık 25 günlük süreç içerisinde önce Belçika ardından Almanya ülkesine ardından da Amerika Birleşik Devletlerinde ve sonrasında da yeniden Almanya ülkesinde olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla şahısların Kahire'de bulundukları bu dönemde OTPOR yöneticisi İvan MAROVİÇ'ten halk ayaklanması ile ilgili eğitim aldıkları, yine Mehmet Osman KAVALA’nın ise bahsi geçen seyahatleri ile kalkışma hareketinin bir başka ayağının koordinesi maksadıyla Belçika, Almanya ve Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğu tespit edilmiştir.”

2013’teki fezlekede olduğu gibi 2019’daki iddianamede de OTPOR ve CANVAS eğitmenleri ile Kavala ve Alabora arasında bir ilişki olduğuna gösterilen tek delil, seyahat dökümleri.

Tanıştıkları, görüştükleri hatta eğitim aldıkları ise daha önce polis şefinin şimdi de savcının varsayımından ibaret. Seyahat dökümleri dışında elde hiçbir delil, tespit ya da tape yok.

Yani savcı özetle; İvan Maroviç 2012’de üç günlüğüne Türkiye geldiğinde ve Mısır’a gittiğinde kesin Memet Ali Alabora’ya halk ayaklanması eğitimi vermiştir diyor. 

Kavala’nın o tarihlerde başka ülkelerde olduğunu bizzat kendisi yazdıktan sonra ise “şahısların Kahire'de bulundukları bu dönemde” diye devam ediyor.

Yani iddianamenin en iddialı ama en tuhaf kısmına geldik.

İddianamede Otpor liderlerinden İvan Maroviç’in 2012’den 2015’e Türkiye’ye giriş ve çıkışlarının listesi var. Bunlardan altısı Maroviç’in halen çalıştığı Kenya’ya Sırbistan’dan gidiş gelişlerinde İstanbul’dan yapılan transfer giriş-çıkışları.

2013 yılının eylül ayındaki Atatürk Havalimanı’na girişi ise fotoğraflı yer almış. Ama Maroviç yalnız değil:

“Türk Hava Yollarının TK608 sefer sayılı uçağı ile İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan yurda giriş yaptıkları bilgisi edinilen 1973 doğumlu Ivan MAROVIC ve 1976 doğumlu Marija MAROVIC’in Atatürk Havalimanı giriş görüntüleri temin edilmiştir. Ivan MAROVIC ve Marija MAROVIC isimli şahısların yanlarında bulunan ve çocukları olabileceği değerlendirilen Relja MAROVIC ile birlikte 30.08.2013 günü saat: 10.25 sıralarında (210) numaralı körük kapısından çıktıkları görülmüştür”

İddianamede Maroviç ailesini çocukları kucaklarında görüyoruz.

Fakat, savcılığa göre bu aile boyu ziyaret ayaklanma eğitimi için. Savcı Maroviç’le de yetinmemiş, internet sitelerinden OTPOR ve CANVAS’ın diğer üyelerinin de isimlerini bulup, Türkiye’ye giriş çıkışları olup olmadığını kontrol etmiş.

Ve ortaya Sırpların da tatil için Antalya’yı tercih ettiği çıkmış:

“Slobodan DIJINOVIC, CANVAS çalışanı Breza RACE, Jelena DJİNOVİC ve Sham ELKWASHASSAYAD isimli şahısların birlikte Antalya İlinde bulunan HİLLSİDE SU isimli konaklama tesisine 01.06.2012 tarihinde giriş yaptıkları ve 07.06.2012 tarihinde çıkış yaptıkları”

“Slobodan DIJINOVIC, CANVAS çalışanı Bojana Kristic MARKOVIC CANVAS üniversite direktörü Breza RACE, Jelena DJİNOVİC, Sham ELKWASHASSAYAD ve Geric ALEKSANDRA isimli şahısların birlikte Antalya İlinde bulunan Hotel SU isimli konaklama tesisine 28.06.2013 giriş yaptıkları ve 05.07.2013 tarihinde çıkış yaptıkları.

Fakat savcı bu açık tatil ziyaretlerini de başka türlü yorumlamış:

“...bu suretle de olayların yaşandığı dönemde OTPOR ve CANVAS hareketinin birçok yöneticisi ve çalışanının ülkemize birçok kez ve yoğun şekilde geldikleri tespit edilmiştir.”

İddiaların merkezinde olan Ivan Maroviç’e emaile ulaşıp, ona hakkındaki iddiaları sordum. Cevapları şöyle:

“2012 yazında Türkiye’deydim. Tam zamanını hatırlamıyorum. Ne Alabora ne Kavala ne de başka bir sivil toplum liderleriyle buluştum.  Onlarla hiçbir zaman tanışmadım ve karşılaşmadım. Adlarını ilk defa bir kaç yıl sonra bana ulaşıp benzer sorular soran BBC’den duydum. İstanbul’a orada yaşayan eski arkadaşlarımı ziyarete gelmiştim. Onlar Türk vatandaşı bile değil. Ziyaretimin Türkiye politikasıyla hiçbir ilgisi yoktu.

 Evet, Kahire’ye gittim ama orada bir tane bile Türk vatandaşıyla karşılaşmadım. Kahire dışında Giza’da Filistinli ünlü aktivist Dr. Mubarek Awad’ın Nonviolence International’ının bir seminerine katıldım. O seminerde hiçbir Türk vatandaşı yoktu.”

İddianamedeki kayıtlardan görüldüğü gibi Osman Kavala, Ivan Maroviç’in İstanbul’da olduğu tarihlerde Almanya’da. Kendisine yakın kaynaklardan aldığım bilgiye göre o tarihlerde eşi Prof. Ayşe Buğra akademisyen olarak Berlin’de bulunduğu için onun yanına gitmiş.

Maroviç’in Kahire’de olduğu sırada ise önce İstanbul’da ardından Güney Kafkasya’da diyalog faaliyetleri yürüten Eurosia Partnership Vakfı’nın Washington’daki toplantısında.

Mehmet Ali Alabora da bundan beş yıl önce bu iddialar ilk kez dillendirildiğinde Kahire’ye gittiğini ama Ivan Maroviç diye biriyle görüşmediğini söylemişti.”