Gündem

ODTÜ Onur Yürüyüşü davası | Kolluk kuvvetleri hakkındaki suç duyurusu talebi reddedildi

Dava kapsamında 19 kişi Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmekle suçlanıyor

12 Kasım 2019 11:25

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) geçen mayıs ayında yasaklanan Onur Yürüyüşü'ne katıldıkları gerekçesiyle yargılanan 18 öğrenci ve bir akademisyen hakkındaki dava bugün görüldü. Mahkeme, ODTÜ'de 10 Mayıs'ta görevli kolluk kuvvetleri hakkında suç duyurusu talebini reddederek duruşmayı 12 Mart'a erteledi.

Kaos GL'nin haberine göre ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması, duruşmadan önce adliye önünde basın açıklaması yapmak istedi. Polis, basın açıklamasına izin vermedi. Öğrencileri, “Size üç dakika veriyorum, dağılmazsanız alırız” diyerek tehdit eden polise CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tepki gösterdi. Polis, Tanrıkulu’na bağırarak, “Ne istersem yaparım” dedi.

Duruşmayı CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Sera Kadıgil’in yanı sıra; Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu; Danimarka, İsveç ve Kanada büyükelçilikleri; Kaos GL Derneği ve Uluslararası Af Örgütü takip etti.

Duruşmanın başlamasıyla avukatlar, "İfade, toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını kullanmak yargılanamaz" diyerek iddianamenin iadesini talep etti.

"Orantısız güçle karşılaşan bizler, hala korkusuzca ‘Alışın, gitmiyoruz!’ diyoruz"

Savunmasına başlayan Melike İrem Balkan şunları söyledi: "Bizler ODTÜ'de her sene olduğu gibi bu sene de anayasal hakkımızı kullanarak barışçıl bir eylem ve yürüyüş düzenleyecekken rektörlük hocaların ve senatonun izni olmadan herhangi yasal bir sebep olmadan 9. ODTÜ Onur Yürüyüşü'nü yasakladı. Eylem başlamadan ortada herhangi bir bayrak ya da başka bir şey yokken çimlerde oturan öğrenciler gözaltına alınmakla tehdit edildi. Bizler ODTÜ Öğrencileri olarak kampüsün her yerinde bulunma ve kendimizi ifade etme hakkımız var. Gözaltına alınmamın hiçbir yasal temeli yoktur. Biz sokaklarda yürürken dik dik bakılan, polisin, ailelerimizin, toplumun yargı ve şiddetine maruz kalan, saldırıya uğrayan, taciz edilen, işten atılan, nefret cinayetleriyle katledilen LGBTİ+larız. Hayatımızın her noktasında eril düzenin ve nefretin etkilerini hissediyoruz; bedenimize, cinsiyetimize, kimi sevebileceğimize karar vermek isteyen bir toplumla mücadele ediyoruz. Türkiye’de biber gazı, plastik mermi ve orantısız güçle karşılaşan bizler, hala gururla ve korkusuzca sokağa çıkıp her gün yeniden ‘Alışın, gitmiyoruz!’ diyoruz. Onur Yürüyüşü, hayatının her alanında baskıya, şiddete ve nefrete maruz kalan insanların bir araya gelme, güçlü durma, dayanışma mücadelesinin bir parçasıdır. Baskılara boyun eğmeme, nefrete gülümseyerek karşılık vermektir. Bugün burada olduğum için, Onur Yürüyüşü'nde bulunduğum için mutluyum. Onur Yürüyüşü yasaklanamaz."

"Stonewall'dan Gezi'ye, Gezi'den ODTÜ'ye özgürlük, eşitlik, var olma mücadelesi verenleriz"

Balkan'ın savunmasının ardından Özgür Mehmet Gür ifadesini vermeye başladı. Gür şunları söyledi:

"Sözlerime bizi tanıtarak başlamak istiyorum.“Onursuz Homolar”, “Lut kavminin onursuz torunları”, “sapkın lgbtiler”, “şer odakları”, “iblisin uşakları”, “akılları bilime değil ibneliğe çalışanlar”. Nefret dolu medyalarda bir arama yaparsanız ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması böyle anılıyor. Baktılar ki var oluyorlar, yasaklara baskılara karşı hem de birlikte var oluyorlar. Bugün ODTÜ LGBTİ+ dayanışmasının var olduğu gibi. Süpürmek istediler. Bugün ODTÜ Onur Yürüyüşü’nde polisin kitleye saldırırken söylediği gibi. Bizler Stonewall'dan Gezi'ye, Gezi'den ODTÜ'ye özgürlük, eşitlik, var olma mücadelesi veren; toplumsal cinsiyet kalıplarına sığmayan LGBTİ+larız. "Yasak ne ayol!" diyerek sokaklardayız. Transfeminizm, trans mahpuslar diyecek olduk adını bile anmaktan korktular. E var değil miyiz biz neyden bu korku? ODTÜ Bahar Şenlikleri bile "LGBT Marksist Aşırı Sol HDP" söylemleriyle bizi hedef göstererek rektörlük tarafından yasaklandı. Tarih boyunca biz vardık, hep varız ve bizim istediğimiz sadece var olduğumuz için mahkeme karşısında bulunmamak. Kitleye "Dağılıyoruz Ayol!" diye seslenmeme rağmen özgürlüğüm ve haklarım kısıtlanarak gözaltına alındım. Ben bugün bu salona gelirken de onurumla yürüdüm. Bizim her yürüyüşümüz onur yürüyüşüdür Bizler Onur Yürüyüşü'nü kaybettiğimiz canlarımız için düzenliyoruz. Bugün bizimle beraber yakılarak katledilen trans kadın Hande Kader ve beni yaşatmadılar diyerek intihar eden Eylül Cansın yargılanıyor. Çünkü Onur Yürüyüşü hepimizin isyanıdır. Hakkımda "Verşan Kök ODTÜ'ye Rektör Olamaz!" sloganı attığım iddiası var. Bu sloganı o gün atamadan gözaltına alındım ama hiçbir zaman atmaktan çekinmedim. Verşan Kök gibi LGBTİ+fobik, hırs ve nefret dolu birisi ODTÜ' ye rektör olamaz. Onur Yürüyüşü yasaklanamaz"

"Öğrencilerime yönelmiş şiddeti önlemek için oradaydım"

Eylem sırasında gözaltına akademisyen savunmasında şunları söyledi: "Ben o gün eyleme katılmadım ancak polis şiddetiyle karşı karşıya kalan öğrencilerimin can güvenliğini korumak için oradaydım. Öğrencilere yönelmiş polis grubunun önüne şiddeti önlemek için geçtim. Daha sonrasında hakaretlere ve darba maruz bırakılarak gözaltına alındım. Meslek onuruma aykırı bir şekilde kelepçe takıldı ve bu kısımda direnmek zorunda kaldım. ODTÜ'yü ODTÜ yapan öğrencileridir. Bugün burada haksız yere yargılanan ODTÜ öğrencileriyle birlikte olmaktan gurur duyuyorum.

Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınan Tankut Serttaş ise şunları söyledi: "Nefrete karşı mücadele eden insanlar her zaman olmuştur. Bu mücadelenin simge etkinliklerinden biri olan Onur Yürüyüşü, LGBTI+ varlığını, eşit yurttaşlık taleplerini vurgulayan, ayrımcılığa karşı bir yürüyüştür. 9. Onur Yürüyüşü’ne katıldığımı açıklamakla başlamıştım. Katıldığım için Onur duyduğumu belirterek bitireyim. Şartlarım elverdiği ölçüde katılmaya da devam edeceğim"

Gözaltına alınan ve yargılanan bir başka kişi ise; yürüyüşe, herhangi bir hukuksuzluk olursa bunu kaydetmek ve şahit olmak için katıldığını söyledi. 6 aydır burslarının kesildiğini kaydeden öğrenci, sistematik şiddet kurbanı olduklarını belirtti. Savunmasını yapan öğrenci sözlerine şu şekilde devam etti: 

"Üniversiteler, hukuk devletinin ve hürriyetlerimizin kaleleri olmalıdır. Hiç direnme şansım olmadı; buna rağmen polisin şiddeti devam etti, ters kelepçelendim, bu haldeyken bil tekmeler devam ediyordu. Beni kurtarmaya çalışan insanların uzaklaştırıldığını duyuyordum. ODTÜ benim mahallemdi, sınavıma çalışmak için bölüm binama gitmeye çalışırken orantısız ve sebepsiz şiddeti görünce gideceğim yere ulaşamadım. Arkadaşımı polislerin arasında çok kötü bir halde görünce dayanamadım, uyguladıkları şiddetin yasal olmadığını belirtmek için “Yapmayın!” diye seslendim. Polis şiddetinin 20. dakikasında gözaltına alındım. Neden polis şiddeti diyorum? Çünkü sırf nefes almak için belli alanlarda bulunmamız yürüyüşse evet biz yürüyüşe katıldık. Çok kısa bir mesafeden gözüne biber gazı sıkılıyordu, yere yatırılıp tekmelendi. Etrafındaki insanlar "Nolur yapmayın" diye bağırıyorlardı. Biri size lütfen derken siz onu dövmeye devam etmezsiniz"

Kolluk kuvvetleri hakkındaki suç duyurusu talebi reddedildi

Savunmalar ardından ara kararını açıklayan mahkeme, ODTÜ'de 10 Mayıs'ta görevli kolluk kuvvetleri hakkında suç duyurusu talebini reddederek, sanıklar ve müdafilerin beyanlarının SEGBİS kayıtlarının tutanak haline getirilmesine, Ankara Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğü ve Foto Film Şube Müdürlüğü’nden ODTÜ'de 10 Mayıs'ta gerçekleşen fiillere ait görüntülerin tamamının mahkemeye gönderilmesine, tarafsız bilirkişiler tarafından inceleme yaptırılması talebin değerlendirilmesine karar verdi. Mahkeme, duruşmayı 12 Mart 2020 tarihine erteledi.

Ne olmuştu?

10 Mayıs 2019'da ODTÜ Onur Yürüyüşü polis tarafından biber gazı, plastik mermi ve göz yaşartıcı gaz kullanılarak dağıtılmıştı. En az 22 kişi üniversite kampüsünde gözaltına alınmıştı.

Gözaltına alınanlar arasından 18 öğrenci ve bir akademisyen, 'dağılmamakta ısrar ettikleri' öne sürülerek Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmekle suçlanıyor. Bu suç, altı ay ila üç yıl arasında hapis cezası öngörüyor. Ayrıca öğrencilerden biri, polis memurlarına "yapmış olduğu el hareketiyle sövmek" iddiasıyla üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngören "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" ile suçlanıyor.