Gündem

Öcalan'dan özeleştiri: 20 yıl maalesef donanımsız kadrolarla geçti, işin amatörlerle yürümediği açığa çıktı

DBP 3. Olağan Kongresi hazırlık konferansında Öcalan’ın mesajı okundu

14 Kasım 2014 19:36

Kürt siyasi hareketinin kadro ihtiyacına vurgu yapan PKK lideri Abdullah Öcalan, “Geçen 20 yıl maalesef en donanımsız ideolojik ve örgütsellikten yoksun kadrolarla daha doğrusu kadrodan yoksun olarak yürütülmeye çalışılmıştır. Güncel politikanın ürettiği ihtiyaç duyduğu yetiştirmeden başarılı bir pratik sergilenemez” dedi. Öcalan, “Yeni parti esas olarak bir kadro yetiştirme okuludur. En ağır basan yönü siyaset akademik yönüdür. Toplumun her alandaki ihtiyaçları için kadro oluşturma ve örgütlemesidir. Amatörlerle bu işin yürümediği yeterince açığa çıkmıştır. Yeni parti yönetimi kolektif iradesi olmaya çalıştığı toplumun her alandaki (8 alanı müzakereler için önermiştim.) ihtiyaç için yeterli kadro eğitmeyi yeterli ve yedekli örgütlemeyi bunu tüm bölgelere yaymadan başarılı olamaz” görüşünü dile getirdi.

Öcalan, “Türkiye' de çok güçlü olan karşılıklı inkârcı kutuplaşmayı doğuran şoven milliyetçilikleri aşmak için demokratik ulus modeline bölgesel demokrasiyle en uygun biçimde varılabilir. Ayrılıkçılığa savrulmayı sözde en katı ulus devletçiler yol açmaktadır. Bizler ne ideolojik, ne pratik olarak milliyetçiliğin bu oyununa gelemeyiz” dedi.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın DBP 3. Olağan Kongresi için gönderdiği mesaj, Diyarbakır’da düzenlenen kongre hazırlık konferansında okundu.

Öcalan’ın DBP 3. Olağan Kongresi için gönderdiği mesaj şöyle:

 

'20 yıl maalesef donanımsız kadrolarla geçti,
işin amatörlerle yürümediği açığa çıktı'

 

Değerli Yoldaşlar,

Yaşadığımız koşullar gereği yenilenmeye şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır. 20 yılı aşan partileşme geleneğiniz maalesef bir türlü demokratikleşemeyen Türkiye gerçeği nedeniyle ağır antidemokratik saldırılar altında varlığını bugünlere kadar taşırmayı başarsa da hakkettiği kazanımlara ulaşamamıştır. Bunda iyi niyet ve çabadan bahsedilmiyor. Fakat demokratik bir parti ve hareket olmanın özgünlüklerinden bahsediyorum.

Kendim 20 yılı aşkındır hareketinize olan katkımı hep ifa etmeye çalıştım. Vardığım sonuç hep köklü reformlara ihtiyaç olduğuydu. Bugün de aynı kanıdayım. İki yönde reforma şiddetle ihtiyaç vardır.

1- Esas olarak temsil etmeye, iradesi olmaya çalıştığımız Kürt toplumu, halkı ve ulusu için Türkiye koşullarında, onun devletsel, hukuki, siyasal, sosyal ve ekonomik gerçekliğinde en doğru mekânsal konumlanmanın ve iradeleşmenin partisel ifadesi bölgesel demokrasi veya demokratik bölgeler partisi biçiminde olabilir. Yani özde ve biçimde genelde Türkiye demokrasisine, özelde Kürt sorununun demokratik çözümüne bu adlardan biri altında daha somut, gerçekçi olarak hizmet edilebilir. Dikkat edilirse sadece ad değişikliği önermiyorum. Çok anlamlı ve hem genele hem özele hizmet edebilecek bir(okunmuyor)

2- İkinci önemli reform önerim " de facto" da olsa kendini yenilerken resmi ifadesini Türkiye'nin geneline hizmet etmek durumunda olan HDP amatör bir güç olarak yer almasıdır. Bu yer alış mekanik değildir. Diyalektik ve resmi toplum gereğidir. Türkiye 60 yılı aşkındır gladyonun ayrıştırma ve çatıştırma pratiğine kurban edilmektedir. Bu oyun günümüze doğru da en çok Kürtler üzerinde tezgâhlanmaktadır. HDPye yönelik saldırıların altında da bu gerçeklik yatmaktadır. Bu oyunu ancak hem bölgesel (yerel) demokrasiye ilkesel yer vermeyi ulusal düzeyde resmi bir çatı ( sadece çatı değil, demokratik ulus toplumun)  da bütünleştirmekle bozabiliriz. Yani Türkiye gerçeğinde yerel ve ulusal demokrasi aynı oranda örülmeden kapitalizmin, günümüzde neoliberalizmin gladio kapanından sağlıklı bir çıkış gerçekleştirilemez.

Bu iki ana hususta reformla bağlantılı olarak yeni partileşmenizin en bariz niteliği ve toplumun en çok ihtiyacını duyduğu husus ideolojik- örgütsel kadro eğitimidir. Geçen 20 yıl maalesef en donanımsız ideolojik ve örgütsellikten yoksun kadrolarla daha doğrusu kadrodan yoksun olarak yürütülmeye çalışılmıştır. Güncel politikanın ürettiği ihtiyaç duyduğu yetiştirmeden başarılı bir pratik sergilenemez.

Yeni parti esas olarak bir kadro yetiştirme okuludur. En ağır basan yönü siyaset akademik yönüdür. Toplumun her alandaki ihtiyaçları için kadro oluşturma ve örgütlemesidir. Amatörlerle bu işin yürümediği yeterince açığa çıkmıştır. Yeni parti yönetimi kolektif iradesi olmaya çalıştığı toplumun her alandaki (8 alanı müzakereler için önermiştim.) ihtiyaç için yeterli kadro eğitmeyi yeterli ve yedekli örgütlemeyi bunu tüm bölgelere yaymadan başarılı olamaz. Bu temelde;

3- Bir hususta resmi siyasal politikayı ulusal partiye ve belediyelere bırakırken kendi yönetimlerinin HDP ve belediyelerin resmi meclislerinde yer almamasıdır. Kısacası güncel pratik politikanın icrasını HDP ve belediye organlarına bırakırken kendilerini daha orta ve uzun vadeli kalıcı kadrolaşmaya ve tüm toplumsal çeperlerde örgütlemeye hasretlidir. Bu ayrımın daha başarılı sonuç vereceği kanısındayım. Bu iki platform arasında geçişkenlik olmayacak anlamına gelmez. Tersine daha yerinde ve zamanında başarılı geçişkenlikler için fırsat sağlar.

4- Diğer bir husus demokratik ulus modeline uygun bir alt yapı ihtiyacı bizi bu tür bir reforma zorluyor. Türkiye' de çok güçlü olan karşılıklı inkârcı kutuplaşmayı doğuran şoven milliyetçilikleri aşmak için demokratik ulus modeline bölgesel demokrasiyle en uygun biçimde varılabilir. Ayrılıkçılığa savrulmayı sözde en katı ulus devletçiler yol açmaktadır. Bizler ne ideolojik, ne pratik olarak milliyetçiliğin bu oyununa gelemeyiz.

Sonuç olarak BDP'nin bu yönlü gerçekleştireceği reform güncel politik tıkanmayı, kilitlenmeyi açacak en uygun taktik adım olarak değerlendirilmelidir. İlerde gerektiğinde yeni taktik adımlar ve stratejiler geliştirilebilir. Örneğin seçimlerde iki gruba yetecek kadar milletvekili seçilirse her iki partinin de grupsal temsili uygun bir taktik olabilir.

Değerli yoldaşlar,

Son savunmalarımda özellikle Demokratik Ulus Çözümünde fazlasıyla bahsettiğim bu pratik hususlar için yeterli teorik ve pratik- politik tespitler vardır. Su gibi özümsemeden, ihtiyaç duymadan demokratik çözüm çabanızdaki katkılarınızın yeterli olmayacağını bilerek yeni dönemin parti görevlerine yoğunlaşmalı ve bunun gerekli kıldığı arzuyu, azmi ve iradeyi mutlaka kendinizde gerçekleştirmelisiniz. Tarzını ve temposunu tutturacak çabayı sergilemelisiniz. Tarih hayati sorunların başka türlü çözülemeyeceğinin sayısız örnekleriyle doludur.

Başarı dileklerimle selamlarım.

 

DBP Eşbaşkanı Yüksek: 100 yıl
önce bir şeyler yapma şansımız vardı

 

DBP 3. Olağan Kongresi hazırlık konferansında DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek de bir konuşma yaptı. Yüksek, “İliklerimize kadar hissetmemiz gereken bir husustur, tarihsel süreç.  Yüz yıl önce bazı şeyleri oluşturma koşulları vardı, ama bizler bunu değerlendiremedik” dedi.

Kamuran Yüksek’in açıklaması şöyle:

Değerli konferans bileşenleri, delege arkadaşlarımız, hepinizi demokratik bölgeler partisi adına selamlıyorum. Bileşeni olduğumuz halkların demokratik partisi örgütlenmesine, Kürdistan’da geliştirmeye çalıştığımız örgütlemeye başarı sağlamasını diliyorum. Oldukça önemli bir süreçten geçiyoruz. Her arkadaşımız konuşmasına başlarken böyle ifade ediyor. İçinden geçtiğimiz sürecin karakterini doğru tespit edemezsek, onun karşısında nasıl bir örgütleme geliştirememiş oluruz. Tarihte bu tür örneklerle çokça karşılaşılmıştır. Sürecin gereğini yerine getiren halklar istenilen düzeye gelmişlerdir. Halkımız açısından da, bizler açısından da öyledir. Kimi tarihsel tespitleri yapmak gerekiyor Konferanslarımızı yapma amacı, içinden geçtiğimiz sürece denk düşmeyen durumlarımız var. Parti örgütlerimizi tıkayan yanlar, yönler var, bunları ortadan kaldıramazsak, özgürlüklerimizi geliştirme konusunda başarılı olamayız. Bizi geriye çeken, örgütsel sorunlarımızı tartışmamız ve çözmemiz gerekiyor. Yerellerden başlayan tartışmalar var. Özellikle de geçmiş sorunları tartışıyoruz. Bunları belli bir düzeye ulaştırmamız gerekiyor. Tarih karşısında bizi geriye düşüren anlayışları tespit edip mahkûm etmek gerekiyor. Yeniden mücadele anlayışımızın, kültürümüzün hakim kılınması gerekiyor. Böylesi bir arayış içindeyiz. Yeni kurulan partimizin misyonunu tartışmaya ve bilince çıkarmaya çalışıyoruz. HDP ile nasıl bir çalışma yürüteceğiz konusunda tespitler v e çabası içinde olmak için bu konferansı geliştiriyoruz. Diğer illerde de böylesi konferansları bu eksende geliştirdik. Belli bir hâkimiyet oluşturulmuş, sorunlar tespit edilmiştir. Haftaya ya kongreye gideceğiz.  Arkadaşların kongre yönetimi için önerileri de olacaktır.

İliklerimize kadar hissetmemiz gereken bir husustur, tarihsel süreç.  Yüz yıl önce bazı şeyleri oluşturma koşulları vardı, ama bizler bunu değerlendiremedik. Birincisi halkımız bilinçsizdi, ulus bilinci, halk bilinci yeterince inşa edilmemişti. Ama örgütlemeyen, toplumsallaşamayan bir gerçekliği yaşıyordu. Bu durumu geliştirecek, örgütleyecek, öncü bir hareket ve partileşme de yoktu. Parti örgüt öncülüğü oluşmamıştı, yüz yıl önce. Her şeyden önce dünyadaki durumu değerlendirebilecek, çözebilecek, perspektif oluşturabilecek bir önderlikten yoksundu. Bu yüzden de bölge ülkelerinin, uluslararası güçlerin politikalarına kurban oldu. Öyle bir kurban ki, tarihten silinmeye, yok sayılmaya gidildi. Bu da en dramatik hususlardan biridir, en yaman soykırımlardan biridir. Duşunun bir uluslararası güç gelip burada bir alanı işgal edebiliyor ama o toplumun varlığını inkar etmemiştir. Ama biz her türlü sömürüye maruz kaldık, hatta yok sayıldık. Varlığı tartışma konusu yapıldı. Bu kadar geriye götüren bir süreç yaşandı ve biz yüzyıldır bir halk olma mücadelesini veriyoruz. Elbette son kırk yıllık mücadelemiz, bu var olma halini başardı. Biz bir şeyi başardık, mücadelemiz bir şeyi başardı. Şehitlerimizin verdiği bedellerin yarattığı sonuç, halkımızın emeklerinin sonucu bir şeyi kanıtladı. Varlığımızı kanıtladık. Dünyada artık Kürtleri inkar edemiyor. Ama daha da yapacağımız şeyler var. Özgürlüğümüzü elde etme mücadelemiz halen devam ediyor. Bunu başarmış değildir. Bundan sonraki mücadele özgürlüğümüzü yeniden inşa etme, demokrasiyi inşa etme varlığımızı inşa etme sürecimiz olacaktır. Ama şimdi yaşamı yeniden kurma, yeniden düzene koyma, hem de halkımızı ileri bir düzeye götürme, toplumu yeniden inşa etme, bunu geliştirmek için yeni bir kadro anlayışını gerektiriyor. Bu açıdan başkanın da mesajı okundu, bunun altı önemli çiziliyor. Bu döneme uygun kadrolaşmayı yaratmamız gerekiyor, diyor. Bizim çok önemli bir eşikten geçtiğimizi bilmemiz gerekiyor. Ama temel olarak, sürecin karakterini ve pozisyonunu nasıl almamız gerektiğini bilmezsek, sonuca ulaşamayız. Psikolojik olarak geriye düşmek, direncimizin kırılması veya şu ve sorunlarla geriye düşmek, tarihsel olarak kaybetmemize neden olacaktır. Aslında kaos süreçlerinin temel karakterlerindendir, anları değerlendirmek.  O açıdan normal bir süreçten geçmediğimizi, halkımızın kaderini tayin etme sürecinden geçtiğimizi bilmemiz gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda ve içinde bulunduğumuz yıllarda da hep basit geriye götüren tartışmalar içine girerek süreçleri değerlendirememişiz. Rojava ve Şengal süreci bizi dünya kamuoyunun gündemine çok farklı bir şekilde girmesine neden olmuştur. Bizleri farklı bir aşamaya getirmiştir. Terör örgütü ifadelerinin tartışıldığı, aşılmaya çalışıldığı ve yegane güçlerden biri olduğu olgusunu ortaya çıkarmıştır. Rojava bunun kanıtıdır. Burada bu parçada geliştirmeye çalıştığımız örgütlemeler bunun kanıtı olacaktır.

Etnik milliyetçilik nedenleriyle Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar halkları boğmaya götürecek bir pozisyondadır. Bu halkları yeniden bir araya getirecek, özgürlüklerini geliştirecek yegane güç Kürt özgürlük hareketi ve onun mücadelesidir. Kobanê’de direniş olmasaydı, asla biz bu noktalara gelememiş, taşıramamış olacaktır. Bu elbette büyük bir mücadelenin sonucudur. Bu nedenle hem pradigmamızı, mücadelemizi inatla yürütmememizin bir sonucudur. Rojava artık uluslararası bir statü kazanma noktasındadır. Yapacağımız her çalışma Rojava da bir statü oluşturma üzerine olmalıdır. Güney Kürdistan’da kimlik sorunu olmasa bile, özgürlük mücadelesi devam etmektedir. Türkiye’de başlayan bir süreç var, esas olarak daha fazla kan dökülmeden, bölgedeki ateşe sürüklenmeden, demokratik bir şekilde sorunu çözme esas alınmıştır. Bu sürecin ruhuna denk düşmeyen pratikler sonucunda kritik bir aşamadadır. Yeni kimi mesajlar verilse de, bunu çok açık şekilde gördük, hükümet ne ülke içi, ne de ülke dışı politikalarında stratejik bir değişikliğe gitmemiştir. Bir blok oluşturma çabası içindedir. Çeteleri örgütleyerek hareket etmektedir. Elbette mücadelemiz, Türkiye’yi stratejik bir dönüşüme götürme mücadelesidir.  Türkiye’nin demokratikleşmesi önemli bir husustur, bunun mücadelesi sürdürülme durumundadır. Bizim yapmamız gereken en önemli husus şudur, süreçler hangi yöne evrilirse evrilsin, bizim her koşulda demokratik dönüşümü geliştirmemiz gerekiyor. Genel demokrasi önemlidir, ama yerel demokrasiyi örgütleme de bizim temel konumuz olmalıdır. Biraz partimizin yeni görev ve sorumluluklarını da tartışmamız gerekiyor.

Biz mahallelerde, şehirlerde, köylerde, bölgelerde örgütlenmelerden bahsediyoruz. Ekonomik konulardan tutalım, kendini yönetme siyasetine kadar, bizim her birine kadar, kendi kendine yetecek, kendi kendini yönetecek bir örgüt düzeyini yakalamamız gerekiyor. Bunu yakalarsak, toplumun yeni boyutunu ortaya çıkarmış oluruz. Bunu geliştirirken, elbette müdahaleler olabilir, engellenmek istenebilir, buna karşı bir özsavunma oluşturulmalıdır. Bir de bunun ekonomik altyapısı oluşturulmalıdır.  Bir çok konuda devletten kopmaları yaşayabiliriz, ama toplumumuz devlete ekonomik olarak göbekten bağlıdır, bunu koparmanın alt ve üst yapısını da oluşturmamız gerekiyor. Mezopotamya gibi zengin bir alan üzerinde yaşıyoruz, ama toplumumuz, halkımız aç. Bazı şeyleri devletle izah edebiliriz, ama artık devletle izah edemeyeceğimiz boyutları da yaşıyoruz.  Sahip olduğumuz, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız var, ama buna kazma vurup işletemeyecek durumdayız. Bir sermaye gücümüz var, ama bunu burada değerlendiremiyoruz. Yatırımlar burada yapılmıyor, metropollere yapılıyor. Ama artık bir tarım havzasında, enerji havzasında açlığa mahkûm olmak, bizim acizliğimizden öte bir şey değildir. Artık bunu değiştirmek ve geliştirmek gerekiyor. Halkımızı bu cendereden, bu çarktan kurtarmak durumundayız. Bunu geliştirdiğimiz oranda devlete rağmen, kapitalist moderniteye rağmen, yeni toplumu geliştirebiliriz.  Aksi halde farklı bir aşamayı yaratamayız. Partinin misyonu nedir dersek, işte bu noktada toplumu ileri bir düzeye götürecek kadroları geliştirmek olacaktır. Halkın örgütlülük gücünü geliştirmek için bunu yapacağız. Bu kentin sağlığını, iç ekonomisini, güvenliğini geliştirmek için bu örgütlülüğü geliştirmek durumundayız. Amatör bir şekilde artık bunu yapamıyoruz. Demokratik özerk bölgeler, kantonlar yönetmek için kendimizi hazır hale getirecek örgütsel bir boyuta getirmek durumundayız. Bu çerçevede bir örgütlenmeyi esas alacağız. Kendimizi bireysel çıkarlardan uzak tutarak, bu tarihsel görevi yerine getirecek düzeyde olan arkadaşlarla böylesi bir kadro ve parti gücünü oluşturacağız. HDP ile birlikte bir süreç yürüteceğiz. HDP de bizim Türkiye genelinde bir partimizi, ortak siyaset yürütecek bir partimizdir. Biz daha fazla toplumu inşa etme görevi ile hareket ederken, demokratik Türkiye perspektifine de HDP çalışacak. Birbirimizi tamamlayarak çalışacağız. Bunun çabası içinde olacağız. Rol ve misyon karışıklığı olmayacak. Kafa karıştıracak herhangi bir şey yoktur. Son olarak, özellikle yaşadığımız örgütsel sorunlar konusunda konuşmak gerekiyor. Örgütler sorunsuz olmaz, ama zaman zaman çok büyük kaymalar yaşanıyor. Bu ara dönem böylesi bir süreç. Hem tarihi bir dönem, hem de sorunların çokça yaşandığı bir süreç. Bunun kimi nedenleri de olabilir, ama kendi kendimize müdahale etmesini de bilmeliyiz. Herkesin kendisinden başlaması gerekiyor. Bu merkezi düzeyde yapılarımızdan kaynaklıysa, bunu merkezi düzeyde ele alabilmeliyiz. Bunu kendinde müdahaleyi gerçekleştirerek yapabilmeliyiz. Bunu da örgütlü bir şekilde yapabilmeliyiz. Burada anlayış düzeyini geliştirme çabası içinde olacağız, parti olarak. Çeşitli kimi müdahaleler olacaktır. Kimi suç pratiklerine karşı başlatılan soruşturmalar vardır, ileriki süreçlerde farklı soruşturmalar da olacaktır. Bu kadar yaratılan değerlerin hoyratça kullanılmaması gerekiyor. Bu halkın en temel talebidir ve bizler bu hususu geliştirmek durumundayız. Şehit yoldaşlarımızın yarattığı değerleri çiğnetemeyiz, bunu göz yuman buna ortaktır. Mücadele etmeyen buna ortaktır. Olmuştur, olan hususlar var, buna müdahale etmek durumundayız. Bu açıdan bazı hususlar üzerine gidilecek. Esas amaç, zihniyette, vicdanda düzeltmelerin olmasıdır. Bu olmazsa, çok farklı bir özde değişim olamaz. Halk bunu bilecek, yanlışlıklar yapılmıştır, gecikmeler olabilir, ama parti muhakkak buna müdahale edecektir. Ama biz bunlarla tek başına düzeltilecek kanaatinde değiliz. Anlayışta ve vicdanda değişimin olması gerekiyor. Hep beraber bunu yaratabiliriz. Bunu yaratırsak, kimsenin suç pratiğine girmesi zeminini yaratmamış olacağız.  Bu süreci tüketip terk etmek gerekiyor. Herkes yeniden örgüte katılmalı, herkes kendi grubunu terketmelidir. Bir grubumuz var, o da partidir. Taraflaşmalar bizleri bu süreçte en çok geriye çeken anlayışlar ve pratiklerdir.  Çok açık belirtelim, çatışma, çelişki, iktidar kavgası yürüten suç işliyor. Bizi tarihsel olarak geriye çeken anlayışlardır. Dedikodu anlayışı bu konferansta mahkûm edilmelidir. Dedikodu suçtur. Birini karalayıp, dışlamak, bir suçtur. Biz birbirimiz için varız. Kenetlenerek halkımızı ileri bir düzeye taşıyabiliriz. Birbirimize çelme atarak bunu yapamayız. Yol arkadaşları sırtını birbirine verip mücadele etmektir. Eğer birbirimize sırtımızı veremiyorsak, orada yoldaşlık bitmiştir, orada mücadele bitmiştir. Partide bir toplantı alınamıyor, denildiğinde, bu bizlerin bir özeleştirimizdir. Bu halka karşı yapılmış eksiklikler, yetersizlikler bizim özeleştiri konumuzdur. Biz pratikte bunun özeleştirisini vereceğiz. Diyarbakır’ı Diyarbakır olmaktan çıkaran bütün anlayışlar özeleştiri verecektir. Yeniden bütünleşeceğiz. Diyarbakır parti mücadelemizin merkezidir. Merkezimizi buraya taşımış bulunuyoruz. Kürdistan’da hakkettiği yerini alacaktır. Şu çatışma, şu dedikodu gibi Diyarbakır’ı Diyarbakır olmaktan çıkaran anlayışlardan uzaklaştıracağız.  Tartışacağız ama birbirimizi yıpratmayacağız. Şu ihalenin, şu bu şeyin peşine düşmeyeceğiz. Parti olarak, belediyenin iç işlerine karışmayacaktır. Biz girmiyoruz. Seçip getirmişsek, onlar bu işi yapacaktır. Parti iş ve işçi bulma yeri olmayacaktır. Yerel demokrasiyi geliştirmek isteyenlerin mekânı olacaktır. Belediyelerimiz paradigmaların hayata geçirecekleri yerler olacak, ama bizim işimiz onları denetlemek olacaktır. Her yerde belediyeler konuşuluyor. Mahallelerimizde aç yoksul yaşayan insanlar var, bu sorunları gidermeye çalışmıyoruz, merkezlerimizde şu olmuş, bu olmuş gibi basit yaklaşımlarla uğraşabiliyoruz.  Herkes kendi işini yapacak, her kurum kendi işini yapacak: herkes kendi işini yaparsa istenilen kurumlaşmaları yaratabiliriz. Halkımız belli bir düzeyde sürece dahil edilmiş olsa da, istenilen bir düzeyde değildir. Bizim yeni süreçler yaratmamış gerekiyor. Partilerimiz, kurumlarımız olmak üzere, dedikodu bizim kültürümüz değildir, sistem tarafından bu tür dedikodular yaratılarak yıpratma politikası yürütüldüğünü hepimiz biliyoruz artık. Yaratacağımız örgütsel zeminler üzerinde ciddi bir şekilde durursak, toparlanırsak, yeniden örgütlenip hamle yapabiliriz. Böyle düşünüyor, tarihsel hamleler yapabiliriz. Bu duygularla hepinizi selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.