Gündem

Nevşin Mengü: 'Dış güçler' Reis'e karşı falan değil, kimse hikâye anlatmasın

"AB, romantik bir hayal değil, 2. Dünya Savaşı sonrası ilkeler üzerinde yükselen yeni dünyanın parlayan yıldızıydı"

08 Mayıs 2018 14:45

Birgün yazarı Nevşin Mengü, 24 Haziran seçimleri yaklaşırken iktidarın kullandığı, "dış güçlerin hizmetinde iç güçler birleşmişler, Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeye çalışıyorlar" sözlerini eleştirdi. Brüksel'den yazısını yazdığını belirten Mengü, AKP'nin bu iddiasını yalanlayarak, "Aksine Erdoğan, Brüksel’in işine bile geliyor" dedi. Mengü, " 'Dış güçler' Reis'e karşı falan değil, kimse hikâye anlatmasın" diye yazdı.

Mengü, "Her şeyden önce Türkiye bu halde, astığı astık kestiği kestik rejimiyle Avrupa Birliği’ne üye olmak değil, üyeliğinin gündeme bile gelmesi imkânsız. Bu en çok Türkiye’yi Batı’da istemeyenlerin işine geliyor. Türkiye’yi almamak için artık bahane bile üretmelerine gerek yok" ifadesini kullandı.

Nevşin Mengü'nün, "Dış güçler’ Reis’e karşı falan değil, kimse hikâye anlatmasın" başlığıyla (8 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Seçim yaklaşırken iktidarın kullandığı söylem standart, “dış güçlerin hizmetinde iç güçler birleşmişler, Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeye çalışıyorlar.” Ayağımın tozuyla geldiğim Brüksel’den bildireyim, durum hiç de öyle değil. Aksine Erdoğan, Brüksel’in işine bile geliyor.

Avrupa Birliği’nden ilkeler ve prensipleri çıkardığınızda geriye ordusu bile kalmadığını da düşünürsek aslında özünde hiçbir şey kalmıyor. Avrupa Birliği, romantik bir hayal değil, İkinci Dünya Savaşı sonrası ilkeler üzerinde yükselen yeni dünyanın parlayan yıldızıydı. Şimdi ise insanlık İkinci Dünya Savaşın’dan edindiği tecrübeyi unutmuş gibi. Ne idealler ne de ilkeler kimsenin umurunda. Brüksel’de ideallerden geriye köhne bir yapı ve para peşinde pragmatistler kalmış. Bu yeni düzene ise aslında en çok bir lider olarak Recep Tayyip Erdoğan uyum sağlıyor.

Her şeyden önce Türkiye bu halde, astığı astık kestiği kestik rejimiyle Avrupa Birliği’ne üye olmak değil, üyeliğinin gündeme bile gelmesi imkânsız. Bu en çok Türkiye’yi Batı’da istemeyenlerin işine geliyor. Türkiye’yi almamak için artık bahane bile üretmelerine gerek yok.

Hiçbir fasıl açılmıyor, kimse Türkiye’ye artık fasıl aç bile demiyor. Sadece ticaret devam ediyor.

Brüksel’in bu aralar en fazla yaptığı şey Türkiye’de propaganda değil de haber yapabilen üç beş gazeteciyi çağırmak ve ölen Türkiye demokrasisi için ah vah diye ağlaşmak. Onun dışında kimsenin bir şey yapası da yok, yapacağı da.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye karşı oynadığı en iyi kart Suriyeli mülteciler kartı. Avrupa, Türkiye yeter ki Suriyelileri sınırını açıp Avrupa’ya “salmasın” diye, Türkiye’deki iktidar ne isterse vermeye hazır. Paraysa para, tavizse taviz.

Süregiden ticaretten de herkes memnun. Avrupanın en çok vurguladı şey, Türkiye’nin bir numaralı ticari partneri olmak. Bu aslında aynı zamanda, demokrasiye dönüş için yaptırım gücü anlamına da geliyor ama bu gücü, Brüksel’de kimsenin kullanmaya takati yok.

Geçen sene katıldığım kapalı bir toplantıda Dünya Bankası fon yöneticilerinden biri, açık açık anlatmıştı:

“30 yıldan uzun süredir Türkiye’de fon yönetiyorum. Recep Tayyip Erdoğan bizim çok işimize geliyor. Tek adamlı sistemlerde işimizi çözmek kolay. Başka bir iktidar şimdi bizim için risk anlamına gelir” demişti. Velhasıl Brüksel de meseleye böyle bakıyor, alan memnun veren memnun. Arada bir ayıp olmasın diye eleştirel raporların yazıldığı kenarda tutulan, Rusya’ya da tam kaptırılmayan Türkiye. Türkiye’de demokrasinin günden güne ölümünü izleyip yalandan ah vah derken, para hesabı yapan Avrupa. “Dış güçlerin” ahval ve şeraiti budur. Kimse “Avrupa Reis’e karşı” yalanını atmasın. Brüksel’in oy hakkı olsa tutar oyunu “Reis”e verir.