Gündem

Murat Yetkin: Binali Yıldırım soru sorulmasını hakaret saymış, savcı da aynen katılmış

"Yargı reformu kabul edildiği takdirde gazetecilerin hakaret suçlamalarıyla hapiste kalması, hapse atılması son bulacak mı?"

30 Eylül 2019 08:50

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz'a kaleme aldığı yazılar sebebiyle açılan dava ve bilim insanı Bülent Şık'a verilen hapis cezasının ardından, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün Yargı Reformu hakkında “Eleştiri, ceza konusu yapılmamalı” yorumlarını hatırlatttı.

Yetkin, Yılmaz'ın AKP İstanbul milletvekili Binali Yıldırım’a çocuklarının nasıl servet edindiğini sormasının “hakaret” sayılmasıyla ilgili olarak, "Yılmaz’ınki eleştiri dahi değildi, soruydu, ama Yıldırım demek ki sorulmasını da hakaret saymış, savcı da aynen katılmış" değerlendirmesinde bulundu.  

Yetkin'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Gazeteci Mehmet Yılmaz aleyhine 27 Eylül’de 4 yıl hapis talebiyle dava açıldı. Sebep, T24’teki yazılarında eski Başbakan Binali Yıldırım’a çocuklarının nasıl servet edindiğini sormasının “hakaret” sayılması. Bir gün önce de bilim insanı Bülent Şık, içinde yer aldığı bir çalışmada tarım ürünlerine bulaşmış kanser yapıcı madde bulgularını açıkladığı için, gizli belge yayınladığı gerekçesiyle 15 ay hapse mahkûm edildi. Yargı Reformunu 1 Ekim’de Meclis açılışıyla birlikte tartışmaya işte bu koşullarda başlıyoruz.

Mehmet Yılmaz hakkında istenen cezayı duyunca bir süre önce Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün Yargı Reformu hakkında Hürriyet’ten İpek Özbey’e verdiği mülakatta “Eleştiri, ceza konusu yapılmamalı” dediğini hatırladım. Yılmaz’ınki eleştiri dahi değildi, soruydu, ama Yıldırım demek ki sorulmasını da hakaret saymış, savcı da aynen katılmış.

Yargı Reform taslağını okudum. Hakkını yemeyeyim, eleştirinin –kimin bu kararı vereceği muğlaklık taşımakla birlikte- suçlama nedeni sayılmaması ve cinsel şiddet cezalarının artırılması gibi birkaç olumlu madde dışında, yargı bağımsızlığı ve demokrasinin kalitesini yükseltme yönünde atılmış pek bir adım yok.

Bu reform taslağı bu şekilde kabul edildiği takdirde, örneğin gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin, yazarlarının, fikir insanlarının terörizm ya da devlet büyüklerine hakaret suçlamalarıyla hapiste kalması, hapse atılması son bulacak mı?"


Yetkin'in yazısının tamamına buradan ulaşabilirsiniz