Gündem

MİT mensubunu ifşa ettikleri gerekçesiyle yargılanan gazeteciler Pehlivan, Ağırel ve Kılınç'ın tahliye talebi reddedildi

24 Ağustos 2020 14:00

Libya'da hayatını kaybeden bir MİT mensubunun ifşa edildiği gerekçesiyle tutuklu yargılanan gazeteciler  Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç'ın tahliye talebi, "delilleri yok etme ve kaçma şüphesi" gerekçeleriyle reddedildi. Kararın gerekçelerine tepki gösteren avukat Hüseyin Ersöz, Anaysa Mahkemesi'ne çağrıda bulunarak, başvuruların bir an önce incelenmesini istedi.

Libya’da hayatını kaybeden bir MİT mensubunun ifşa edildiği gerekçesiyle tutuklu yargılanan gazeteciler Pehlivani Kılınç ve Ağırel'in tahliye talebi dün oybirliği ile reddedildi. Kararda, "Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren, açık kaynak araştırma raporlar, Milli İstihbarat Teşkilatı Bakanlığının suç duyurusu yazıları, tanık beyanları gibi somut delillerin varlığı, sanıkların delilleri yok etme, kaçma, saklanma girişiminde bulunma ihtimalleri göz önüne alınarak" tutukluluk hallerinin devamına karar verildiği kaydedildi.

Karara tepki gösteren avukat Hüseyin Ersöz, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, "kaçma ihtimalinden" bahsedilmesinin ciddiye alınacak bir yanı olmadığını belirterek, "Tüm tanıklar dinlendi. Tanıkların hiçbirisi aleyhlerine bir beyanda bulunmadı. Kararda yazan “delil karartma ihtimali” de soyut bir varsayımdan ibaret!" dedi. Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruların öncelikle incelenmesi gerektiğini kaydeden Ersöz'ün paylaşımı şu şekilde:

"Dün yapılan tutukluluk incelemesinde gazeteciler Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç’ın hukuka aykırı olarak tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Karara gerekçe olarak yazılanlar ise somutlaştırılamayan genel ve kalıp değerlendirmelerden ibaret! #BasınÖzgürlüğü

Kararda yazan “MiT Suç Duyurusu” 1,5 sayfa ve Barış Pehlivan’ın ismi dahi geçmiyor. Tutuklanacaklarını bile bile kendileri adliyeye gelen Barış Pehlivan ve Murat Ağırel’in “kaçma ihtimalinden” bahsedilmesinin ise ciddiye alınacak bir yanı yok! #BasınÖzgürlüğü

3 satır haber ve twitlerle suçlanan gazeteciler hakkında toplanacak delil kalmadı; tüm tanıklar dinlendi. Tanıkların hiçbirisi aleyhlerine bir beyanda bulunmadı. Kararda yazan “delil karartma ihtimali” de soyut bir varsayımdan ibaret! #BarışPehlivan #MuratAğırel #HülyaKılınç

Gazetecilerin haksız şekilde tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi sadece Özgürlük Hakkı’nın değil aynı zamanda İfade Hürriyeti ve Basın Özgürlüğü’nün de ağır bir ihlali! Bu durum karşısında @AYMBASKANLIGI önünde bekleyen başvurularımızın öncelikle incelenmesi gerekiyor."

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkçe de Twitter'dan yaptığı paylaşımda temsilcileri Erol Önderoğlu'nun sözlerine yer verdi. Önderoğlu, "Basmakalıp “gerekçe”lerle gazetecilerin mahpusluğu gibi bir skandal, @adalet_bakanlik’ı da endişelendirmeli! Düşman hukuku bitmeli" dedi.

 

Ne olmuştu?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya'da "birkaç tane asker"in şehit düştüğünü açıklamasının ardından, bölgede hayatını kaybeden devlet görevlilerine ilişkin haber ve iddialar kamuoyuna yansımaya başladı.

Gelişmeleri haberleştiren Yeniçağ, daha sonra haberini yayından kaldırmış, Odatv ise 'Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı' başlıklı bir haber yayımlamıştı. Odatv, haber nedeniyle 'MİT mensubu ve ailesinin bilgilerini ifşa etmek, aile üyelerinin güvenliğini riske atmak' iddiasıyla suçlandı.

İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, yaşanan gelişmeler sonası TBMM'de düzenlediği basın toplantısında "Libya'da limanda bombalanmaya çalışılan bir geminin yanındaki deponun vurularak patlaması sırasında 2 şehit verdik. Saray rejiminin izlediği hatalı politikaların bedelini sahada çarpışanlarımız ödemeye devam etmektedir. Libya'daki iç savaşa katılmanızın Türk halkı tarafından kabul edilmediğini görerek, şehit haberlerinin gelmesine halkın tepki vereceğini düşünerek mi bazı haberleri gizliyorsunuz? Yaptığınız hiçbir şeyin makul bir izahı yok" diye konuşmuştu.

Haber sonrası Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç "İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Terkoğlu ve Kılınç, dün (5 Mart 2020 Perşembe) sevk edildikleri Sulh Ceza Hâkimliği'nce tutuklanmışlardı.

Terkoğlu ve Kılınç'ın tutuklanmasının ardından Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivanda soruşturmaya dahil edilmiş, bugün (6 Mart 2020 Cuma) Çağlayan Adliyesi'nde ifade vermişti. Pehlivan, akşam saatlerinde tutuklama talebiyle sevk edildiği nöbetçi İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği'nce tutuklandı.

Pehlivan'ın tutuklanmasının ardından, aynı soruşturmaya dahil edilen Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik, Sorumlu Müdür Aydın Keser ve Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel de tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Gazeteciler, nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

6 Mart'ta serbest bırakılan Çelik ve Keser 8 Mart'ta tekrar gözaltına alındı. Ağırel ise ifadeye çağrıldı. Gazeteciler devam eden süreçte MİT Kanunu'na muhalefet gerekçesiyle tutuklandı.

16 Nisan'da İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ hakkında da 'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu' çerçevesinde dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle fezleke düzenlenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildi.

24 Haziran'da hâkim karşısına çıkan gazetecilerden Barış Terkoğlu,  Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkında adli kontrol şartıyla tahliye kararı verilirken, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel ve CHP Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi Eren Ekinci'nin tutukluluk halinin devamına karar verildi. Yurt dışında bulunan Erk Acarer için ise yakalama kararının devamına karar verildi. Bir sonraki duruşmanın 9 Eylül'de yapılacak.