Gündem

Mehmet Altan gözaltına alınışının 3. yıl dönümünde yazdı: Domates fidesini kayıp verdik...

"İki gün sonraki aramada yeşil görünen her şeyi çiğnediler"

11 Eylül 2019 14:59

*Mehmet Altan

Silivri’de tuttuğum notlarda 2017 Eylül ayının birkaç satırını 5 Eylül günü yazmışım.
 
Türkiye'de bugünkü baskılara karşı çıkmak 2010 yılındaki "yetmez ama evet" diyenlerle sabah akşam düşmanca uğraşmayı iş edinen bir kesim var.
 
12 Eylül rejiminin anayasasına sahip çıkmak yerine demokratik bir atılımın anlamlı olabileceğini savunmak, şimdilerde yaşanan sorunların nedeni hâline getirilmek isteniyor. Hem de ağır bir takıntı hâlinde…
 
5 Eylül günü bunlardan birinin yazısını not almışım. Hemen altına o cenahtan bir diğerinin yeni çıkan kitabını hafıza notu olarak ilave etmişim.
 
Ardında, ne amaçla yazdığımı şimdilerde hatırlamadığım "İran Şahı - Humeyni" ibaresi var. Birbirine zıt gibi görünen yönetimlerin baskı kurmaktaki benzerliklerini vurgulamak için mi, bilemedim.
 
Altında muhtemelen yargı koridorlarında gezinip duran Ergenekon Davası'nın o günkü bir gelişmesiyle ilgili olarak, “Ergenekon" yazıp tire koyduktan sonra "Fikir Özgürlüğü" yazmışım. Altına da parantez içinde (Darbecilik) notunu düşmüşüm... Muhtemelen izlediğim  bir tartışma programının notu bu.
 
***
 
Bizleri 10 Eylül 2016 sabahı 6:30’da gözaltına aldılar. 9 Eylül 2017’de tutsaklığın bir yılı bitmiş. O nedenle 9 Eylül günü aldığım notların başına "9 Eylül 2017 – Silivri (1 yıl bitti )" cümlesini yerleştirmişim.
 
Notlar şöyle:
 
Gerçekten, böyle boşu boşuna, hiçbir hukuk kuralına uyulmadan  zorla bir hapishaneye kapatılmam üzerinden tam bir yıl geçti.

Eskiden mevsimleri yaşardım, bu son bir yılda ise hapishane hücresinde geçen mevsimleri takvimden izledim.
 
Gene de en sarsıcı olan Eylül... Kırılgan ışıkları, eşsiz renkleri, ölçülü serinliği ve buralardan ancak hayal ettiğim mucize balıklarıyla Eylül…

Önümden geçip gidenlerin arasında en derinden iz bırakanı, en insanın içine işleyeni. Ya da benim en içimde derinden iz bırakarak yolculuk yapanı.

Yeni bahar / İlk bahar

Hapishanede birinci yılı bitirirken, cumartesi sabahını da Rick Stein’le Yunanistan’ın İoanya Bölgesi’nde Epirus havalisinde dolaşarak  geçirdim.

Hapishanede benim en büyük enerji ikmalimi seyahat programları yapıyor. Bu programlar sayesinde geçmişi hatırlıyor, bugünü unutuyor ve gelecekle ilgili hayal kuruyorum.

NTV’de Cuma akşamları yayınlanan, Cumartesi sabahları de tekrarı olan programda yemek ve lezzet entelektüeli Rick Stein Venedik’ten İstanbul’a yaptığı yolculukta Osmanlı ve Bizans’ın ortak mirasını mutfaklar, coğrafyalar, tarihî mekânlar üzerinden anlatıyor.
 
Önce yemekler, mutfaklar, sebzeler, meyveler, balıklar, etler, baharatlar var gibi duruyor ama Venedik ile İstanbul arasındaki tüm yaşanmışlığı kucaklayabiliyorsunuz.
 
Bu Cumartesi sabahı da 18. yüzyılda  neredeyse tüm yazarların uğramadan geçmediği ama özellikle BYRON’un “Childe Harold’un Hac Seyahati” adlı kitabında hikâye ettiği Epirus havalisinin köy börekleri, piyazları, kısırlarıyla bölgede dolaşıp durdum.
 
Şimdi metruk bir hâle gelmiş bir kilise önünden BYRON’un hayatının en büyüleyici manzaralarından biri olarak anlattığı mekâna gittim. Etrafı otlar öyle bir bürümüştü ki anlattığı manzaraya televizyonda da yaklaşamadık.
 
Tarçın ve yenibaharın Bizans'ın alâmeti farikası olduğunu, dana yemeği pişerken öğrendim.
 
Rick’in “yenibahar”a boş bulunup “ilkbahar” demesi bana  hapishanedeki mevsimleri yeniden hatırlattı.
 
İlkbahar özellikle kuş cıvıltılarıyla, önümdeki küçük avludan akıp gitti, şimdi ise sonbahar.
 
Kısır’a Yunanlıların (Liguri) dediğini bu programda öğrendim. Sazan ve yılan balığını IONYA’da bayıla bayıla yediklerini, bu lezzetler için turistlerin nispeten bâkir ve kırsal görünümlü bölgede dolaştıklarını da…
 
***
 
Ertesi gün, Silivri'de ikinci yılın başladığı 10 Eylül' de ise devreye Beton Bahçıvanı girmiş. 
 
Ağustos sonu ile Eylül ortasına kadar Beton Bahçıvanı'nı ilgilendiren iklim olaylarını sıralamışım:
 
10 Eylül 2017 (1. yıl bitti Silivri)
 
Beton Bahçıvanı
 
- 18 Ağustos Cuma: Meyvelerin Olgunlaşma Zamanı
- 24 Ağustos: Sam Rüzgârlarının Sonu
- 27 Ağustos: Leyleklerin Gitme Zamanı
- 5 Eylül: Bıldırcın Geçimi Zamanı
- 12 Eylül: Çaylakların Gitme Zamanı
- 14 Eylül: Çaylak Fırtınası
 
***
 
15 Eylül 2017 Cuma günü ise bir sayfalık hafıza notu var:
 
12/9 – Allah’ın hikmeti avlunun ortasındaki su mazgalı kapağının etrafında biten cılız yoncalar arasında uç veren mahçup domates fidesini gardiyanlardan biri postalıyla eziverdi.
 
12 Eylül 1980’in otuzuncu yıl dönümünde Silivri hapishanesinde domates fidesini kayıp verdik. İki gün sonraki aramada yeşil görünen her şeyi çiğnediler.
 
14/9- Kilo verdiğim için büyük uğraş sonunda emektar kemerimde birkaç delik açtırabildim. Durgun yaşamın büyük olayı…
 
***
 
İki yıl önce, bugünlerde Silivri’de zulmün ilk yılı biterken tarihler de 15 Eylül 2017’ye ulaşmış oluyordu.


TIKLAYIN - Yaşarken ölmek ya da hayatının efendisi olmak...

TIKLAYIN - Ahmet Altan'ın kitabındaki ilk denemesi yayınlandı: "Gerçek beni ele geçiremedi, ben gerçeği ele geçirdim"

TIKLAYIN - Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın tahliye talebine ret: Mahkeme AYM kararını şimdi hatırladı