Dünya
BBC Türkçe

Koronavirüs önlemleri: Eve kapanış toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini büyütüyor

Covid-19 salgını dolayısıyla milyonlarca insan evlerine çekilir, okullar kapanırken, büyüyen iş yükünü daha çok kadınların omuzladığı görülüyor.

04 Mayıs 2020 16:14

Koronavirüs günlerinde dünyanın belli başlı bütün kentleri ve kasabalarında insanlar evlerine kapanır, milyonlarcası evlerinden çalışmaya yönelir, çocuklar da okulların kapanmasıyla eve dönerken, ev işleri bir kaç misline katlanmış oldu.

Ama Observer gazetesine deneyimlerini aktaran kadınlar, bu işlerin çok büyük bir kısmını kendilerinin üstlendiğini, erkeklerin ise "para kazandıkları işlerine odaklarını" anlatıyorlar.

Serbest meslek sahibi Anna Bosworth piyasa danışmanlığı işini, sokağa çıkma önlemleri ilan edilince, kocası rahat çalışabilsin diye bırakmış.

"Sabah 05.00'ten akşam 20.30'da çocuklar uyuyana kadar bir dakika boş durmuyorum" diyor.

Bir çok çalışan anne gibi Bosworth da esnek olabilmek için serbest meslek sahibi olmayı seçmiş ve ilk çocuğunun doğumundan sonra da yarı-zamanlı çalışmaya başlamış. O esnada kocası bir reklam ajansındaki tam zamanlı işini kesintisiz sürdürmüş. Haftada bir gün ise izin kullanıyor.

Anna "Çocuklarla ilgili işlere yardımcı olmak için her şeyi yapıyor. Hala bir işi olduğu için şanslı sayılırız. Önceliğimiz evin masraflarını karşılayabilmek, faturaları ödeyebilmek ve bunun en kolay yolu kocamın işini koruması" diyor.

Çiftin 5 yaşında bir kızları ve 8 aylık bir bebekleri var ve normal zamanlarda her ikisinin de çalışabilmesi için hem anne babalarından hem de bir çocuk bakıcısından destek alıyorlardı.

Salgın seçeneklerimi elimden aldı

Anna "Ben feministim ve tercihler yapmanın önemine inanıyorum. Ama bu salgın benim seçeneklerimi elimden aldı. Şu an 1950'lerde yaşayan bir ev kadını gibi hissediyorum" diyor.

Anna bu konuda tekil bir örnek değil. Observer gazetesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre koronavirüs önlemleri uygulamaya konulduktan sonraki dönemde İngiltere'deki anneler çocuk bakımının en az yarısını üstlendikleri gibi çocukların evden eğitimi sürdürmesi konusunda babalardan yüzde 10 ila 30 daha fazla zaman harcıyorlar.

Bir kadının evden ya da dışardan çalışıyor olması ya da hiç çalışmıyor olması bu oranları değiştirmiyor. Araştırma kadınların bir gün içinde kendileriyle aynı koşullardaki erkelere kıyaslandığında, çocuk bakımı ve çocuğun evden eğitimine, en az bir buçuk saat daha fazla zaman harcadığını ortaya koyuyor.

Üç üniversitenin yaptığı araştırma

Cambridge, Oxford ve Zürih üniversitelerinden iktisatçıların yaptığı 9 ile 14 Nisan tarihleri arasını inceleyen araştırma, evdeki bir kadının ücretli bir işte çalışsın çalışmasın bu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden etkilendiğini ortaya koydu.

Hem ücretli bir işte çalışan hem de böyle bir işte çalışmayan ortalama bir anne bu araştırmaya göre her gün çocuk bakımı ve eğitimi için 6 saat harcıyor. Buna karşılık evde bulunan -çalışan ya da çalışmayan- ortalama bir babanın aynı işlere ayırdığı tipik zaman 4 saatin biraz üzerinde.

Cambridge Üniversitesi'nden iktisatçı Dr Christopher Rauh, "Durumunuz ne olursa olsun ortalama olarak kadın bu işleri daha fazla yapıyor ve bunun sebebi daha az çalışıyor olması değil" diyor.

Uçurum yüksek gelir grubunda daha büyük

Toplumsal cinsiyet uçurumu yüksek gelir gruplarında daha da büyüyor.

Yılda 80 bin sterlinin üzerinde geliri olan ve evden çalışan bir anne her gün çocuk eğitimi için ortalama 3,3 saat çocuk bakımına 3,8 saat olmak üzere toplam 7 saat ayırıyor. Aynı gelire sahip bir baba ise normal olarak bu iki işe toplam ortalama 4,5 saat harcıyor.

Dr Rauh "Hanenin geliri arttıkça kadının çocukların eğitimine ayırdığı zaman da erkeğe kıyasla daha yükseliyor" diyor.

Çocukların okulların kapatıldığı bu dönemde evde gördüğü eğitim ile annelerinin geliri arasında bir ilişki olduğu dikkat çekiyor. En düşük gelir sahibi kadınların ile en yüksek gelir gruplarındaki kadınların çocukların eğitimine ayırdığı zaman arasında günde bir saati aşkın fark olabiliyor. Düşük gelir gruplarındaki erkekler kadınlara göre çocuklarının eğitimine daha az zaman harcasa da yüksek gelir grubundaki erkeklerle hemen hemen yakın bir zaman ayırdıkları görülüyor.

Düşük gelir gruplarındaki toplumsal cinsiyet uçurumu çocuk eğitiminden çok çocukların bakımına ayrılan zamanlarda ortaya çıkıyor.

Yıllık geliri 20 bin sterlinin altındaki kadınlar da tıpkı yüksek gelir grubundaki kadınlar gibi çocuk bakımına günde 3,9 saat zaman ayırıyorlar. Ama alt gelir grubundaki erkekler çocuk bakımına günde sadece 2,4 saat harcıyor.

Neden böyle oluyor?

Women's Budget Group adlı kadın hakları kuruluşunun yöneticisi Mary-Ann Stephenson bunun sebebinin kadınların normal zamanlarda da çocuk bakımını üstlenmek için esniklik göstermeye erkeklerden daha alışkın olması olabileceğini düşünüyor. Bu yüzden kadınların kriz anında daha kolayca çocuklarla ilgili sorumlulukları daha çok üstleniyor olabileceklerini söylüyor.

Stephenson bir başka ihtimalin de çocukların da babalarından çok annelerinden bir şey talep etmeye yatkın olması olabileceğini kaydediyor. Bir başka faktör de babanın daha iyi gelir getiren bir işi olması halinde bu işi kaybetmemesi için ona destek olunması gerektiği düşüncesi olabilir.

Evden eğitim platformu Atom Learning, sokağa çıkma sınırlamaları başladığından bu yana çocuklarını ücretsiz internet destlerine yazdılan ve çalışmaya yönlendiren ebeveynlerin dörtte üçünü annelerin oluşturduğunu bildiriyor.

Anne
Getty Images

Kadınların ev dışı üretimi nasıl etkilendi?

Buna karşılık kadınların ev dışı üretimlerinde azalma olduğuna dair bazı veriler de var. Örneğin kadınlar tarafından yazılan tekyazarlı akademik makalelerin sayısında azalma olurken, aynı dönemde erkek akademisyenlerin yolladığı makalelerin sayısı artmış.

Felsefe Vakfı Philosoph Foundation CEO'su Emma Worley, şu anda kurumun işlerinin önemli bir kısmını erkeklerin yaptığını söylüyor, "Çünkü kadın felsefecilerimizin çoğu çocuklarının bakımı ve eğitimine odaklanmış durumdalar" diyor.

Anne babalar ve bakıcılara hukuki danışmanlık hizmeti veren Working Families adlı kuruluş sokağa çıkma önlemlerinin ilanından beri kendilerine yapılan başvuruların 6 kat arttığını ve destek arayanların yüzde 80'inin kadın olduğunu bildiriyor.

Kuruluş çocuklu kadınlara işyerlerinden bu dönemde destek gelmediğine ve bazılarının ücretsiz izne ya da işten ayrılmaya zorlandığına dair kanıtlar olduğunu söylüyor.

Zihin sağlığını etkiliyor

Bu eşitsizlik ve ek yüklerin kadınların zihinsel ve duygusal sağlığı üzerinde olası etkileri de bir başka kaygı yaratan sorun.

Londra'daki King's College fakültesi tarafından yürütülen bir araştırma, sokağa çıkma sınırlamalarının ilan edilmesinden bu yana kadınların yüzde 57'si endişeli ve depresif olduğunu söylerken bu oranın erkeklerde yalnızca yüzde 40 olduğunu gösteriyor. Ayrıca erkeklere kıyasla daha çok kadının uyku bozukluğu, kötü beslenme gibi şikayetleri olduğu da kaydediliyor.

Women's Budget'dan Mary-Ann Stephenson "Bir çok durumda erkeklerin kendilerini bir odaya kapatabildiği ama kadınların mutfak masasından çalışıp aynı zamanda çocukların ödevlerine yardım ettiğini görüyoruz" diyor.

Fawcett Society adlı kuruluşun başkanı Sam Smethers ise evde kalma önlemlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerindeki daha genel etkilerinin de çok net olduğunu düşünüyor:

"Bu bize çocuk bakımı ve eğitimini kimin yapacağı konusundaki ön varsayımların temelde pek değişmediğini gösteriyor. Hala bir şekilde kadınların işlerini ona göre ayarlayıp bunu üstlenmesi gerektiği beklentisi hakim. Buna karşılık erkeklerin işleri öncelikli sayılıyor."

'Hep bir yetersizlik duygusu'

Evde kalma sürecinde Lizzie Harrop, beş yıl önce doğumdan sonra yaşadığı depresyonun bir benzerinin içine düşmüş. "Başta çocuğum yüzünden hapiste gibi hissediyordum. Evimde hapsedilmiştim ve hem işimi yapmam, hem de beş yaşındaki bir çocuğun sorumluluğunu taşımakm gerekiyordu ve ona eğitim verme konusunda büyük baskı altındaydım" diyor.

Tam zamanlı olarak büyük bir şirkette çalışan Lizzie Harrop evden çalışmaya başladığı ilk hafta boyunca beş yaşındaki oğlunun onu hep evde görmekten heyecanlanıp gölge gibi peşinde gezdiğini anlatıyor.

“İş yerim çok iyiydi ve evde çocukları olan ebeveynlerin normal mesai saatlerine uyması konusunda beklentileri olmadı . Ama işinde titiz biri olarak işimi tam yapamadığım duygusunu taşıyorum. Başarısızlık hissi geliyor."

Lizzie gibi kocası da tam zamanlı çalışıyor ve her ikisinin maaşları da eşit. Fakat Lizzie "Ama ben evdeysem çocuk daima benim yanımda olmak istiyor. Bu bir kabus" diyor.

Bir süre sonra eşiyle kimin işi daha önemli tartışmalarına başlamışlar ve bunlar giderek daha büyük kavgalara dönüşmüş.

"Bazı anlar oluyor ki bu süreçten birlikte çıkamayacağız duygusu geliyor" diyor.

Fakat Lizzie sonunda kendi durumunda bazı değişiklikler yaparak 'hayatının kontrolünü' yeniden eline geçirmiş ve rahatlamayı başarmış.

Eşiyle ortak bir takvim ve zaman çizelgesi yapmışlar, çocuk bakımının hangi saatlerde kime ait olacağı belirlenmiş, üçer saatlik dilimler halinde düzenlenmiş. Eşlerin her ikisine de toplantıları, egzersizleri için gereken zamanlar karşılıklı anlaşmayla sağlanmış.

"Şimdi eşimin oğlumla harika zaman geçirdiğini farkediyorum. Bu sayede o da daha kendine güvenli, farklı bir çocuk haline geldi. Çift olarak birbirimize yakınlaştık" diyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir