Gündem

Kılıçdaroğlu: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma, "Anayasalar bizi bağlamaz, biz gücümüzü saraydan alıyoruz" diyor

CHP lideri "Adım Adım İktidara Projesi"nin tanıtımında konuştu

16 Ekim 2020 11:47

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu hükmüne direnen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla ilgili " İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma, 'Biz hukukun üstünlüğüne göre karar veren bir mahkeme değiliz. Böyle olmadığımız için de anayasalar bizi bağlamaz biz gücümüzü saraydan alıyoruz' diyor" yorumunu yaptı.

Partisinin Adım adım İktidara Projesi'nin tanıtım toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi'nin milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu için verdiği "ihlal" ve "yeniden yargılama" hükmüne direnen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ni eleştirdi. 

Kılıçdaroğlu "İflas eden bir yargıyla karşı karşıyayız. Yargı sisteminin bu kadar köreleceği bu kadar aklıma gelmezdi. Yargının kendi içinde iç denetimi var. Alt mahkeme, en üst mahkemenin 'Verdiği kararı tanımıyorum' diyorsa çürüme oradan başlıyor. Nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi lazım. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma, "Biz hukukun üstünlüğüne göre karar veren bir mahkeme değiliz. Böyle olmadığımız için de anayasalar bizi bağlamaz biz gücümüzü saraydan alıyoruz' diyor" diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu'nun konuşması şöyle: 

"Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP'dir"

“Adım Adım İktidara” diyoruz. 6 bin 800 yol arkadaşım 961 mahalleyi gezecek. Amacımız ne, hedefimiz ne? Önce şunu ifade edeyim. Şöyle bir soruyla karşılaşırsanız, nerede olursa olsun, ülkenin iyi gitmediği belli. Sorun yaşadığımız da belli. Genelde şöyle bir soru sorulur. CHP hep eleştiriyor hiç öneri getirmiyor. Şu soruyu getirin: Hangi soruna çözüm gitmedi. Sonra şunu aktarın. Bizim siyasi tarihimizde son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Yetkin kadrolarıyla çözüm üreten tek partidir. Hangi sorun olursa olsun; ister esnafın, çiftçinin, sanayinin, dış politika… Hangi alanda olursa olsun… Biz bu çözümleri evrensel değerler, diğer ülkelerin getirdiği çözümler, bütün bunları özümseyerek yeni bir yol haritası getirdik. Biz, Türkiye’ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken partiyiz. Çünkü biz kadrolarımızla sorunları çözmek konusunda azimli ve kararlı bir duruş sergilemek zorundayız."

"İkinci yüzyıla çağrı beyannamesinin önce felsefesini çok iyi bilmek gerekir. Eğer bu felsefeyi bilirsek ikinci yüzyıla çağrı beyannamesini çok iyi anlatırız. Birinci öznesi şudur. Bir yüzyılı geride bıraktık. Geçen yüzyılda milli kurtuluş savaşı verdik, cumhuriyeti kurduk, çok partili hayata geçtik, darbeler, idamlar oldu, gencecik filiz gibi çocuklarımız ülkenin bağımsızlığı için hayatını verdiler. Acılarımız var, başarılarımız var. Bütün bunları 83 milyon olarak hafızalarımızda tutmalıyız. Birinci yüzyılın bize bıraktığı 5 temel sorunu da gündeme getirdik."

"Herkesin etnik kimliği kendi şerefidir"

"Geçmişten ders çıkaramazsanız sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz. Bu çağrı beyannamesinin bir başka özelliği var: Bu çağrı beyannamesi Türkiye’de hiçbir toplumsal sınıfı dışlamayan bir özelliğe sahiptir. Beyannamenin temel özelliği bir CHP beyannamesinin ötesinde Türkiye’yi ikinci yüzyıla güçlü bir şekilde sokacak Türkiye’yi bölgede güçlü hale sokacak bir beyannamedir. İnanç ve etnik kimlik üzerinden siyaset tarihin tozlu sayfalarında kalmalıdır. İktidarda kalmak için insanların inanç ve kimlikleriyle oynarsanız Türkiye’yi aşağı çekerseniz. Herkesin etnik kimliği kendi şerefidir. Allah ile kul arasına girmenin kimseye yetkisi yoktur. Biz bu değerleri zenginlik olarak kabul ettiğimizde çağdaş uygarlığı o şekilde götürmek zorundayız."

"Gençlerin yüzde 62,5'i yurt dışında yaşarım diyor"

"Birinci yüzyılın, ikinci yüzyıla mirası 5 temel sorundur. Nüfusumuzun yarıdan fazlası genç. Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler ordumuz var. Eğitimli, dünyayı takip eden genç nüfusumuz var. Peki bu gençler ikinci yüzyıla nasıl bakıyorlar? Bir araştırmada “İmkanınız olsa yurt dışına yerleşmek ister misiniz” diye soruluyor. Gençlerin yüzde 62,5’i evet imkanım olsa yurt dışında yaşarım diyor. AKP’lilerin yüzde 47,3’ü imkanım olsa yurt dışına giderim diyor. Önümüzdeki ciddi tehlikeyi görüyor musunuz arkadaşlar? Bir ülkenin gençliği, bir yüzyıl yaşamış gençlik, ikinci yüzyıla girerken ben bu ülkede yaşamak istemiyorum diyor. Bu mayıs anketiydi. Eylül anketinde şu soru soruluyor. Size bir ülke kalıcı vatandaşlık verse o ülkeye gider misiniz diye soruldu. Yüzde 64’ü evet, sadece yüzde 14’ü hayır diyor. Yüzde 14’ü ise kararsız. Türkiye’nin gerçek anlamda beka sorunu ne? Gençliği yüzde 60’ı başka ülkede yaşamak istiyorsa Türkiye’nin beka sorunu ne? Kaç siyasetçi, vatansever bunu düşünüyor? Bayrak için mangalda kül bırakmayanlar bunu düşünüyor mu acaba? Gençlere nasıl bir tablo bıraktıklarının farkındalar mı acaba? İşte beka sorunu budur."

"İflas eden bir yargıyla karşı karşıyayız"

"İflas eden bir yargıyla karşı karşıyayız. Yargı sisteminin bu kadar körelebileceği hiç aklıma gelmezdi. Her şey çürüyebilir ama yargı çürümez. Yargının kendi içinde bir öz denetimi de var. Ama alt mahkeme, en üst mahkemenin verdiği karar beni bağlamaz diyorsa, çürüme oradan başlıyor. O hakimlerde bir kabahat görmüyorum. O hakimlerin topluma verdiği mesajı 5 maddeyle saydım. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma şu mesajı veriyor: Biz, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre karar vermeyiz. İkinci mesaj şu: Böyle olmadığımız için anayasa ve yasalar bizi bağlamaz. Biz gücümü anayasadan değil, saraydan alıyoruz diyor. Üçüncü mesaj; milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz. Biz yasama organının vekilini Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen yargılarız diyor. Saray’dan talimatı aldım gereğini yapacağım TBMM ne derse desin yapacağım diyor. Bir de şunu diyor. Bizi TBMM başkanı bile eleştiremez. Yasama organına yapılan bir şeye ilk tepki Meclis başkanından çıkmalıdır. Ama sesi çıkamaz. Çünkü o da yetkiyi Saray’dan alıyor. Bir de şu mesajı veriyorlar. Bizim Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymamamızı Hakimler ve Savcılar Kurulu da sorgulayamaz. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun nasıl hızlı kararlar aldığını biliyorsunuz."

"Darbe hukukunun biçtiği elbise bize dar geliyor"

"Anayasa gibi seçim yasası da darbe hukukundan ayrılacak. Vatandaşlara şunu sorun. Milletvekillerini siz mi seçiyorsunuz deyin: Onlar da evet derse, o zaman listeleri sen mi hazırladın diye sorun. Milletvekillerini millet seçmeli. Genel başkan seçmemeli. Seçim yasasında bunu çok açık bir şekilde koyacağız. Ülkenin yarısı kadın ama Meclis’in neden yarısı değil? Siyasi partiler bunu tüzüklerinde yazabilir ama siyasal partiler kanununda yoksa bunun önemi yok. Kadınlar da kadın haklarına sahip çıksın, ben bir erkek olarak sizin haklarınıza sahip çıkıyorum. Darbe hukukunun biçtiği elbise bize dar geliyor, bunu değiştirmemiz lazım."

"Rüşvet alanın büyükelçi olduğu bir ülke..."

"Siz siyasal ahlak yasasını çıkarmazsanız, rüşvet alanın büyükelçi olduğu bir ülkede yaşarsanız. Kendisini milliyetçi ülkücü olarak tanımlayan arkadaşlara şunu sorun: Siz misiniz milliyetçi biz mi? Biz, rüşvet yiyen birinin Türk bayrağını taşındığı bir arabayla gezmesini istemiyoruz. Kim bayrağa daha çok sahip çıkıyor? Bu ülkede 10 binlerce çocuk yatağa aç giriyorsa oturup düşünmemiz lazım. Yüz binlerce kişi çöp konteynerlerinden besleniyorsa oturup düşünmemiz lazım. Eğer sosyal yardım alanlar bunu devletin bir lütfu olarak görüyorsa oturup düşünmemiz lazım. Biz, yatağa hiçbir çocuk aç girmeyecek, hiçbir aile çöp konteynerlerinden beslenmeyecek. Hakkı bir lütuf değil hakkı olarak görecek. Hakkı olduğunda talepte bulunur lütuf olarak görürse talepte bulunamaz."

"Önümüzdeki seçimler bir sağ-sol seçimleri değildir"

"Cumhuriyetin ilk yıllarını düşünün. Bütün komşularımızla barış içindeyiz. Bütün mazlum devletler, İslam ülkeleri bizi örnek almış. Yüzyıl sonra bütün komşularımızla kavga içindeyiz. Ya dedelerimiz yanlış yapmış ya da biz yapmışız. İkinci yüzyıla çağrı beyannamesinde ilk kez CHP bir uluslararası proje öne attı. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız diye… Türkiye, İran, Irak ve Suriye dört ayaklı… Sonra buna İsrail ve Mısır da gözlemci olarak katılabilir. Diğer büyük ülkelerde gözlemci olarak katılabilir. Biz Orta Doğu’da hiçbir halkım aç kalmasına, katledilmesine izin vermeyecek bir projeyi hayata geçmesini istiyoruz. Bu projenin gerçekleşme zorluğunu biliyoruz ama biz bunu başarabiliriz. Bu proje hayata geçtiğinde o ülkenin vatandaşları Avrupa’nın kapılarını mülteci olarak çalmak zorunda kalmayacak. Dünyanın bütün demokratları birleşin demişti. Dünyanın bütün demokratlarının diktatörlere karşı birleşmesi lazım. Önümüzdeki seçimler bir siyasal partiler seçimleri değil, demokratlarla diktatörler arasındaki seçimlerdir. Önümüzdeki seçimler bir sağ-sol seçimleri de değildir. Kendi ülkesinde düşüncesini özgürce ifade etmek isteyen demokratlarla otoriter rejim isteyenler arasındaki seçimdir. Bizim bütün amacımız demokratların kazanmasıdır. Bende bir başkası da düşüncelerini söylemeli. Düşünceyi ifadeden korkan bir yönetim kendi ülkesini büyütemez. Bir ülkenin kalkınması farklı düşüncelerden kaynaklanır."