Politika

Kılıçdaroğlu: Erdoğan'ı eleştirmeye kaç kişi cesaret ediyor; Evren'i kaç kişi eleştirebiliyordu; 12 Eylül neyse 20 Temmuz da odur

CHP lideri Genel Merkez'de gazetecilerin sorularını yanıtladı

05 Ocak 2021 13:43

T24 Ankara

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, “Menderes erken seçim açıklaması yapsa, darbe olmayabilirdi” sözleri ve AKP’den gelen tepkiler konusunda, “20 Temmuz sivil darbesini yapan darbeciler bizden hesap soruyor. Askeri darbeye de sivil darbeye de karşıyız” dedi.

Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe takılmasına ilişkin görüntüyü de “sivil darbenin sonucu” olarak gördüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili ayrı ayrı çalıştıklarını, ileride bir araya gelerek, ortak bir metin oluşturulabileceğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, seçime her yönüyle hazır olduklarını, müthiş projeler açıklayacağını ifade etti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Genel Merkez’de, kurmaylarıyla birlikte gazetecilerle buluştu, basının 2021 yılına yönelik sorularını yanıtladı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Sözcüsü Faik Öztrak ve Genel Başkan Danışmanı Tuncay Özkan’ın da  katıldığı toplantıda, Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Mağdurları biz savunacağız”

“Yeni yılın ilk günlerinde sert tartışmalar olduysa da bütün vatandaşlarımıza şunu söylemek isterim. Hiçbir zaman haksızlığın yanında olmadım. Mağdurun hakkını korumak bize düşer. Çünkü mağdur vatandaş sesini çıkarttığında ya savcı çağırıyor ya da sosyal medyada linç ediliyor. Bu mağdurların hakkını biz savunacağız. Savunduğumuzda bize çok sayıda haksız eleştiri de geliyor ama vatandaşlarımızın ferasetine, sağduyusuna güveniyorum. Kim doğruyu söylüyor, en iyi bilen vatandaşımızdır. Farklı partilere oy verebilirler ama şu gerçek, siyasette her ortamda doğruyu söylemek önemli bir konudur. Siyasetçinin samimi olması lazım. Devleti yönetenlerin samimi olması, vatandaşları bölmemesi lazım. Ayrıştırmaması lazım. Türkiye’nin dünya kadar sorunu var. Nereye dokunsanız sorun yumağı ile karşı karşıyasınız.

Kılıçdaroğlu gazetecilerin sorularını yanıtlıyor  Kılıçdaroğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı

“Mutfaklarda yangın var”

Mutfaklarda yangın var. İnsanlar gerçekten de perişan. Böyle bir ortamda, kısır tartışmaların içine girmek yerine, vatandaşların var olan sorunlarını çözmeye siyaset kurumunun kilitlenmesi gerekmez mi? Her soruna çözüm ürettik ve her sorun için hükümetin önüne çözüm koyduk. Eksik ya da yanlış bulabilirler ama onlar da çözüm koysunlar. Çözemiyorlarsa demeliler ki biz Türkiye’yi yönetemiyoruz.

“Türkiye yönetilmiyor”

Bunu söyleyemiyorlar ama yönetemedikleri gerçeği ile karşı karşıyayız. Türkiye yönetilmiyor. Bakınız ekonomide aldıkları kararlar, taban tabana ters. Bir dönem geliyor faizi düşürelim, bir dönem faizi artıralım. Döviz yükselsin, döviz düşsün. Ekonomiyi neden dövizle faiz arasında bir eksene oturttular. Bu ülkenin büyümeye, istihdama, üretime ihtiyacı yok mu? Bunlar unutulan kavramlar.

“Halktan yana yönetseler, tefecilerin kucağına oturmazlardı”

İşsizlik gerçekten yakıyor. Torpili olan iş buluyor. Torpili olmayan isterse KPSS’den 95 alsın, 100 alsın eleniyor torpili olmadığı için. Devlet yönetiminde torpil olur mu? Devlet liyakat üzerine inşa edilmez mi? Liyakat, ahlak kavramını neden, hangi gerekçeyle unuttuk. Bütün bunlar 2021’de önümüzdeki sorunlar. 20’den 21’e sorunları devraldık. Artık yeter diyoruz, çözüm üretin. 18 yılda Türkiye Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale geldi. Bu soruma Erdoğan asla girmiyor, yanıt vermiyor. Soruyorum, 18 yıldır ülkeyi yönetiyorsun. 19. Yıla girdik. Nasıl olur da 83 milyon vatandaşı Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettin. Dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz, neden? Almanya’ya bakın, negatif faizle borçlanıyor. Yani borç verenler, ayrıca para veriyorlar. Parayı işlettiği için. Biz de faiz ödüyoruz. Neden? Bütün bunların tartışılması lazım… Bütün bu işler halktan yana mı, halktan yana mı yoksa bir avuç tefeciden yana mı davranacak ülkeyi yönetenler? Halktan yana yönetseler işsizlik olmazdı, tefecilerin kucağına oturmazdı hükümet, kimse adalet sorunu var mı diye sormazdı. Sokaktaki çocuk bile adalet sorunu olduğunu biliyor.

“Sorunu çözecek olan, “vitrin süsü” demeyecek”

2021’de de Türkiye’nin bütün sorunlarına çözüm üreteceğiz. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Sorunu çözecek olan insanın kimliği önemlidir. Sorunu çözecek insan halk gibi yaşamalıdır. İşsizlik varsa odaklanmalıdır. Adalet, adalet, adalet diyecektir. İsrafa izin vermeyecektir. 13 uçakla gezmeyecektir. 3 bin korumayla gezmeyecektir. Yazıktır, günahtır, israf haramdır, karşı çıkacaktır. Vatandaşları arasında ayrım yapmayacaktır. Hiçbir kadına vitrin süsü demeyecektir. Kendi vatandaşına hakaret etmeyecektir. Her türlü eleştiriyi saygıyla karşılayacaktır. Demokrasiye inanacaktır. Demokrasinin erdemini, bütün İslam dünyasına da anlatacaktır. Bu topraklar bir çocuk yatağa aç giriyorsa, o gece uyumayacaktır.

Sorunu çözecek insanın nitelikleri budur. Vatandaşlara sesleniyorum, bu vatandaşlara sahip insanlara oy veriniz, yanında durunuz. Sorunu vatandaş yaşıyor. Sorunu çözecek insan konteynırlardan, Pazar artıklarından insanlar geçinirken, 18 yılda nasıl bu ülkeyi bu hale getirdim diye soru soracaktır. Hiçbiri yok. Tamamen yapay gündemlerle Türkiye tartışıyor. Liyakatin, farklı düşüncenin ne kadar önemli olduğunu, yararlanır mıyım diye düşünmesi, bilmesi gerekir. Biz 2021’de sorunu çözecek insanların siyasette yükselmelerini istiyoruz. Vatandaşın da artık yeter demesini bekliyoruz. Bu kadar acı, bu kadar göz yaşı, hak ettiğimiz acı ve göz yaşı değil. Her alanda ciddi sorunlarımız var. Biz bunları aşmaya kararlıyız, aşacağız. Birlikte aşacağız. Bu ülkenin insanlarıyla aşacağız.

Kılıçdaroğlu'na soru soran gazeteciler

Açıklamalarının ardından CHP lideri gazetecilerin sorularına şu yanıtları verdi:

“Doğrulara tahammül edemeyen ruh haline sahip”

Sözcü gazetesi ile ilgili Erdoğan’ın çıkışı oldu, okumayın, almayın noktasına geldi. Nedir yorumunuz? 

Bunu Erdoğan’ın çaresizliği olarak değerlendiriyorum. Almayın, okumayın ne demek? Benim söylediklerimi okuyun ne demek? Farklı düşüncelere tahammül edememek demek. Doğrular anlatıldığında bunu kabul edemeyen bir ruh haline sahip olmak demek. Hükümetin yanında gazeteler de var, bunlar niye kapatılmıyor diye aklımızdan geçmedi. Herkesin bizi beğenme, düşüncelerimizi paylaşma zorunluluğu yok. İsteyen haberlerini yapar. Medyadan istediğimiz haberi objektif verip, yorumu istediği gibi yapmasıdır. Eleştirirler. Eleştirinin olmadığı bir Türkiye, bir felaket tablosu içinde yaşayan Türkiye demektir. Siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu şey övgü değil eleştiridir. Övgü siyasetçi için en tehlikeli alandır. Önünü görmeyebilir.

Kılıçdaroğlu'dan Evren ve Erdoğan benzetmesi

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un 27 Mayıs’la ilgili açıklaması oldu, dünden beri darbe konuşuluyor, bu tartışmaya nasıl bakarsınız?

20 Temmuz’dan sonra Türkiye bir sivil darbenin zaten içindedir. Biz hiçbir darbeyi savunmadık. Demokrasinin bu noktaya gelmesinin temelinde darbeler vardır. Darbelere karşı çıkmak hepimizin ortak görevidir. Ama biz hem askeri, hem sivil darbelere karşıyız. 12 Eylül’de Kenan Evren ve arkadaşları ne yaptıysa, 20 Temmuz’dan sonra bunlar da yaptılar. 15 Temmuz’u fırsat bilip OHAL ilan ettiler, anayasayı değiştirdiler. Erdoğan’ı eleştirmeye kaç kişi cesaret ediyor, Evren’i kaç kişi eleştirebiliyordu. O zaman da parlamento askıya alınmıştı, şimdi de buna yakın bir tablo var. Hem sivil, hem askeri darbeye karşıyız.

“Boğaziçi, 20 Temmuz darbesinin fotoğrafı”

Boğaziçi kampüsüne kelepçe takılmasına nasıl baktınız? Ana muhalefet ya da toplumsal muhalefetin nasıl bir desteği ya da eleştirisi olacaktır. Akademik özerklik konusunda sizin projeniz var mıdır?

Türkiye, sivil darbenin içindedir. YÖK, 12 Eylül darbe hukukun sonucudur. Bugün devam ediyor. 12 Eylül darbecilerinin yasal düzenlemeleri hala yürürlükte. O dönem rektör nasıl atanıyorsa, bugün de aynı şekilde atanıyor. İstediğini Erdoğan rektör atıyor, tek şartı var, partili olması lazım, Erdoğan’ı alkışlaması lazım. Görevi bu. Bu niteliklere sahipse rahatlıkla rektör atanabilir. Akademik özerklik çok önemli. Bilim üretilen yerlerde akademik özerklik vardır. Özgürce düşünülen yerlerde vardır. Akademisyenlerin bildiri yayımlaması sonucu o akademisyenler üniversiteden atılıyorsa, Türkiye’de bir darbe yaşandığını gösterir. Bir üniversitenin bir bilimsel özerkliğinin, yönetsel ve mali özerkliğinin olması lazım. Bunlar varsa üniversite diyoruz, yoksa üniversite demek zor. Darbe döneminin o kelepçeden daha güzel fotoğrafı olabilir mi? 20 Temmuz darbesinin fotoğrafı. Erdoğan, yoktur diyecek ama onunla her yerde her ortamda tartışmaya hazırım. Tabi cesaret edebilirse.

“12 Eylül’le arasında fark yok”

Erdoğan, iktidara geldiğinde üniversiteler seçiyordu rektörleri. Üç adaydan birini cumhurbaşkanı seçiyordu. Ne oldu 20 Temmuz’dan sonra, seçim kaldırıldı. 12 Eylül darbesi ile 20 Temmuz darbesi arasında hiçbir fark yok.

“Geniş kitleler, tercihlerini değiştirmek zorunda”

Emekli ve memurlara yapılan zam oranı açıklandı. Nasıl değerlendirirsiniz?

18 yılın sonunda Türkiye, ekonomik ve sosyal buhranla karşı karşıya. Türkiye, öyle bir noktaya geldi ki, borcun faizini ödemek için de borçlanmak zorunda. Ana para değil. Borcun faizini ödemek için de borçlanmak zorundasınız. Peki, bu borçların ödenmesi hangi toplumsal sınıflar üstlenecek? Bakıyorsunuz, kimlere veriliyor hak ettiği paralar? Memura, emekliye, işçiye verilmiyor. Milyonlarca işsizimiz var. Toplumun alın teri ile geçinen kesimi, fatura ödemek zorunda kalıyor. Siyasi tercih böyle. Geniş kitleler, bu tercihe karşı çıkıyorlarsa, oylarını ve tercihlerini değiştirmek zorundadırlar, demokrasi budur. Kendilerini yokluğa mahkum eden bir partiye mahkum etmeliler.

“Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumu”

Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumuna talimat veriliyor, enflasyonu o oranda açıklıyor. Bakanlardan biri yüzde 5’e indirebiliriz demiş. E kolay, talimat verilecek, öyle açıklanacak. Merkez Bankası Başkanı’nı dediğimi yapmadı diye görevden alıyorsanız, TÜİK’i de alırsınız. Gerçek enflasyon, yüzde 36,7. Uzmanların açıkladığı. TÜİK’in açıkladığı yüzde 14,6. Vatandaşın yüzde 51,4’ü, yüzde 30’un üzerinde diyor. Bilim insanlarının rakamıyla, vatandaşınki aynı. Farklı olan TÜİK’in rakamı. Ezilen sınıflar biraz daha ezilecek, görünen tablo o. Fatura oraya çıkacak. Önümüzdeki dönemde vergi açısından da bütün yük sırtlarında kalacak.

“Mülakata karşıyım, gerekirse kendi belediyelerimiz için genelge yayımlarız”

Sözlü sınavlar CHP’li belediyelerde de yapılıyor. Siz eleştiriyordunuz. Ankara’da itfaiyeci alımında ilk 100’e girenlerin yüzde 80’i elendi. Bir de kadro sorunu var?

Rakamları sizden duyuyorum, sorarım, varsa kesinlikle doğru bulmam. Bana kalsa mülakatı kaldırırım, KPSS’den kim yüksek aldıysa ona göre ihtiyaç karşılanır. O konuda Seyit beye söyleyelim, gerekirse biz bir genelge yayımlarız. Kadro sorunu, büyük bir sorundur. KPSS’yi genelge ile yürürlüğe koyan Bülent Ecevit'tir. Ama maalesef sözlü sınavlarla bunlar bir şekilde torpilin kurbanı oldu.

“Sağlar’ın sözleri gereksiz tartışma”

Fikri Sağlar’ın türbanlı hakim açıklamaları konuşuluyor. Sağlar’ın da “benden kurtulmaya çalışıyorlar” açıklaması oldu?

Gereksiz bir tartışma, herhangi bir değerlendirmem de yok. Türkiye’nin gündeminde olmayan bir tartışmayı Türkiye’nin gündemine getirmenin hiçbir mantığı yok.

“Devlet bir kişiden oluşmuyor”

Cumhurbaşkanlığı için sorunu çözebilecek kişi siz misiniz, yoksa bu kişi nasıl birden ortaya çıkacak? Hep seçim bekleniyor ama vatandaşın da görme ihtiyacı var.

Önce şunu ifade edeyim. Kendimizi bir kişiye kilitlersek en büyük yanlışı yaparız. O bir kişi yönetecek demek. Ama devlet bir kişiden oluşmuyor. Devleti bu çerçevede yöneteceksiniz. Bu algı yaratılmaya çalışıyor, tehlikeli. Bir kişi gelecek, bizi kurtaracak. Biz ortaçağda mıyız? Bizi kurtaracak olan istişare, akıl, bilgi, ahlak, erdemdir. Bir felsefe bizi kurtaracak, bir kişi değil. O felsefeye kimler sahipse, birlikte çözülecek bu sorun. Ben olaya böyle bakıyorum. Birlikte çözüm. Neden üniversitelerde bu kadar bilim alanı var. 21. Yüzyılın gelişmişlik tanımı var, küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke, gelişmiş ülkedir.

“Acı olan bir hekimin dillendirmesi”

SMA hastası için kampanya başlatıldı, Sağlık Bakanı, kirli bir kampanya dedi. İktidarın bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Umut her zaman değerlidir. Umudun önüne para konulamaz. Para, umudu desteklemek zorundadır. Acaba karşı çıkanlar, kendi çocukları aynı pozisyonda olsa karşı çıkarlar mı? Başkasının çocuğunu kendi çocuğu gibi görmeyen insan, devleti sağlıklı yönetemez. O annelerin durumunu o beyler biliyor mu? Para her şey değil, insandır esas olan. Parayı öncelerseniz, insanın sorunları ikinci sıraya düşer. Acı olan ise bunun bir hekim tarafından dillendirilmesidir.

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem için çalışılıyor, ortak açıklama yapılabilir”

2021’de muhalefetle, parlamenter sisteme ilişkin bir çalışma yapacak mısınız?

Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili olarak, çalışmamız var. Ön çalışmalar yapılıyor. Parti içinde de dışında da görüşlere başvuruyoruz. Sadece biz değil. Gelecek Partisi yaptı, Millet ittifakı'nı oluşturan diğer partiler de çalışmalarını yapıyorlar. Belli olgunluğa eriştikten sonra belki ittifakı oluşturan partiler bir ortak metin çıkarabilirlerse, Türkiye’nin önüne çok güzel bir metin konulmuş olacak.

“Bütün partiler değerlidir, HDP yaparsa memnun oluruz”

HDP ile bir temas var mı? HDP’yi bu çalışmalarda nerede görüyorsunuz?

Bütün siyasi partiler bizim için değerlidir. Hangi siyasi parti yapar gönderirse, teşekkür ederiz. AK Parti de yapar gönderirse teşekkür ederiz. HDP yapıyor mu çalışma bilmiyorum ama yapıp gönderirse, memnun olurum.

“İttifakın sözcüsü değilim”

Millet ittifakının ismi parlamenter sistem olabilir mi, böyle genişleyebilir mi? Ne zaman ortaya konulacak, erken seçim diyorsunuz ama bu konudaki taahhüdü göremiyoruz?

Ben ittifakın sözcüsü değilim. Bir araya gelir karar veririz. Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili yaklaşımını, önümüzdeki günlerde her partinin başkanı görüşünü kamuoyuyla paylaşacak. Sayın Akşener, bildiğim kadarıyla ilk grup toplantısında anlatacak. Bizim çalışmamız sürüyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda hemen oturalım, açıklayalım diye bir şey yok. Olgunlaşması lazım. Sonuçta bir ittifak, oturacak ve üzerinde çalışacak. Daha sonra ne olur? Belli bir olgunluğa ulaştıktan ve genel başkanlar evet dedikten sonra genel başkanlar bunu kamuoyuyla paylaşabilirler. Önemli olan niyet. Bu gidişin, gidiş olmadığını, felaket zincirine yol açtığını görmemiz lazım. Eskiye dönelim değil. Darbe hukukundan arınmış, askeri ve sivil. Birinci sınıf demokrasinin uygulandığı bir ülke olmak zorunda Türkiye. Herkes düşüncesini söyleyecek, siyaset harcadıklarının her kuruşunu vatandaşa verecek. Türkiye Varlık Fonu denetim raporu gelecek, pandemi nedeniyle gelmemiş. Pes. Her gün gazeteler basılıyor. Sanki stadyumda hazırlıyorlar raporu. Aklın alacağı bir şey mi? Yalan söyleyecekseniz bari, akla uygun söyleyin. Covid oldu deyin denetim kurulu. Toplumun bile gülümseyerek söylediği yalanlardan siyasetin kaçınması lazım.

“Demokrat Parti ayrılmadı, sorun yok”

Demokrat Parti, Millet İttifakı’ndan ayrıldı mı?

Hiç endişeniz olmasın, herhangi bir sorun yok. Belki Erdoğan’ı beslemek için yapıyorlar ama hepsi asparagas. Sayın Genel Başkan’la 3-4 gün önce birlikte yemekteydik.

“Cumhurbaşkanının istifa etmesi lazım”

Merkez Bankası açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Enflasyon artacak, görünen o. Tüketim eğiliminde de ciddi bir düşüş bekliyorum. Gerçek rakamların açıklanmadığı bir ortamda, kurumların yaptığı açıklamalar inandırıcı değil. Belli yerlerde, belli günlerde ayarlanan mağazalardan fiyat alınıyor. Fiyatları da indirin diyorlar. Bunları da biliyoruz. Ama bunlar aşılacak. Merkez Bankası’nın faizi artırması. Sağlıklı bir demokraside Erdoğan’ın o koltuktan inmesi gerekir. Faiz düşerse enflasyon düşecekti. Tam tersi oldu. O nedenle Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldın. Yeni bir kişiyi getirdin, o faiz arttırdı. İstifa etmesi lazım. Ama istifa edemez, çünkü kendini iktidara mahkum hissediyor. İktidardan gitmenin maliyetini o çok iyi biliyor. Erdoğan, tefecilere mahkum oldu.

“Erdoğan, rüyasında bile beni görüyor”

Başbuğ’un açıklamaları, sizin erken seçim çağrılarınıza bağlandı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Fikri Sağlar’la ilgili disiplin işlemi olacak mı? Aşı olacak mısınız?

Erdoğan’ın CHP’yi hedefe koyup eleştirmesini anlıyorum. Çünkü söyleyecek bir şeyi yok. Gündem yaratamıyor, birisini düşmanlaştırması lazım, onun için de CHP’yi eleştirecek. BU acizliğini, yönetemediğini, sorunların altında kaldığını gösteriyor. İstediği kadar saldırsın. Çünkü kendisinden sonra CHP’nin geleceğini görüyor. Korkuyor Erdoğan. CHP’den korkuyor. Çünkü CHP iktidara geldiğinde devletin nasıl yönetileceğini sadece 83 milyon değil, bütün dünya görecek. İsrafla, yolsuzlukla nasıl mücadele edilir. Bunları görecek. İstediği kadar eleştirebilir. Gece de muhtemelen rüyasında en çok beni görüyordur. Sayın Sağlar’ın açıklamaları bizim partimize zarar vermez. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Erdoğan, bunu sindiremiyor. CHP, sokaktaki vatandaşın partisidir. Erdoğan’ın dokunamadığı bütün kesimlere CHP dokunuyor. Taşeron işçilerin sorununu biz çözdük. Asgari ücreti belediye olarak onlardan fazla veriyoruz. CHP’li belediyeler, Erdoğan’ın dışarıdan aldığı borcun faizinden daha düşük faizle borç alıyor. Erdoğan, bunların dillendirilmesini istemiyor. CHP artık 2021 yılının en güven veren partisidir. Söylediği her söz, eleştirileri doğrudur. Çözüm konusundaki görüşü yüzde 100 doğrudur. Erdoğan, apartman görevlilerinin, orman köylülerinin durumunu bilemez. Biz biliriz. Onlar devleti arpalığa çevirdiler. Milyonlar işsiz var, Erdoğan’a yakın olan ise 5 maaş alıyor. Nasıl 5 maaş alıyorsun? Tabi, bunları dillendiren partiyi suçlayacak. Aşı tartışması, aşı gelirse oluruz. Karşı çıkmak doğru değil. Kararı doktorlar verir.

“Darbeciler, bize hesap soruyor”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, '8 uçak var' diye resmi açıklama yaptı. HDP konusunda Bahçeli, topu taca attı ama iktidardan ses gelmedi. Darbe konusunda AKP, muhalefeti de içine kattı?

Muhalefeti bu işin içine katmak acizlik. Darbeci bize hesap soruyor. 20 Temmuz darbesini yapan sensin kardeşim. Rüşvet alanın büyükelçi atandığı bir yerde neden söz edeceksiniz? Muhalefeti eleştirmek en kolayıdır. Ağacı, kuşu mu eleştirecek, doğruları söyleyeni eleştirecek. Bizi istedikleri kadar eleştirsinler. Ama bir şeye cesaret edemiyorlar. Televizyonda karşımıza çıkmaya cesaret edemiyorlar. Çünkü kimin doğru, kimin yalan söylediği çıkacak ortaya. HDP’nin kapatılması çağrısı, AK Parti’nin ses çıkartmaması… Bu AK Parti ile MHP arasındaki bir sorun. Oturup konuşsunlar. Bizim görüşümüz, anayasa açık, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Parti kapatılır mı, kapatılabilir. Darbe dönemindeyiz, her şey yapılabilir. Ama doğru değil, demokratik standartları geriye götürür, var olan demokrasi kırıntısını da götürür. Her türlü eleştiriyi yapın ama kapatma yoluna giderseniz bu doğru değil. Uçak sayısını açıklaması. 13 diyordum, 8 uçakmış meğer. Diğerleri başka kurumlarınmış. 8 uçak, iyi yani. Biri Katar’ın bağışladığı. Bu yüzden Katar Emiri’ne minnet borçlu. Türkiye devletini yöneten kişi armağan edilen uçağa binmez ya, devleti bu duruma soktular.

“Devleti soyan anlayışa izin vermeyeceğiz”

Yatırımcılara ve girişimcilere nasıl yaklaşacaksınız?

Bu kişilere ekonominin kamu görevlisi olarak bakıyoruz. Saygın iş insanları olarak bakıyoruz ve her ortamda onları koruyacağız. Katma değeri yüksek ürün ürettiklerinde özel kredi ve vergi ayrıcalıkları tanıyacağız. Ama devleti soyan, torunlarımızı bile borçlandıran anlayışa asla izin vermeyeceğiz. Döviz bazında ihale alacaksın, garanti alacaksın, geçiş parası alacaksın. Aradaki farkı da devlet ödeyecek. Bu devleti soymak demek. Girişimciyi bu ürkütmez. Devleti soyana karşı çıktınızda, soyulan paradan girişimciye daha fazla para aktaracağız. Avrasya Tüneli’nden geçen 11 milyon araç. Geçmeyen 12 milyon araç var demek. 391 milyon lira para ödeyeceğiz devlet olarak. Yazık değil mi? Ben sana ayrıca para ödeyeceksem, kendim yaparım. Tam bir soygun düzeni. Yetkili de Londra mahkemeleri. Yerli ve milliler ama… Girişimcimizi koruyacağız.

“Asıl mesele, kimin ne zaman aşı olacağı”

Aşı konusunda Uygur Türkleri üzerinden Türkiye’ye şantaj yapıldığı söylendi, bu konudaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aşı konusunda benim açıklamam doğru olmaz. İnandığım değerlere de aykırı. Çin aşısı ya da başka bir aşı daha mı iyi, daha kötü mü? Bunu tartışmak yerine, kim ne zaman aşı olacak, bunu tartışmalıyız. 5 maskeyi dağıtamayan iktidar var. Aşılar geldi, kim olacak? Köydeki ne zaman olacak, mahalledeki ne zaman olacak? Aşıların dağıtımı nasıl olacak? Bunları bilmiyoruz. Toplumun önüne bir aşı takvimi koymak zorundalar. Maske takvimi koyamadılar, bari bir aşı takvimi koyun.

“Suçu damada yıktı”

Erken seçim beklentiniz var mı?

Ekonomide yapılması gereken en ivedi konu şu, iktidar derhal Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacak. Sadece Erdoğan değil, bütün kesimler katılacak buna. Sorunu yaşayana sormazsanız, nasıl çözüm üretecesiniz? Kibri görüş almaya izin vermiyor Erdoğan’ın. Zaaf olarak görüyor bunu. 5 Şubat 2009’dan beri Konsey toplanmadı. 2021’deyiz. Şimdi damadını da tasfiye etti. Bütün sorunu sırtına yıktı. Damadın suçu yok ki, talimatı Erdoğan veriyordu. Ama kendini başarılı göstermek için damadı feda etti. Sorunu çözemezler. Bilgi ve kapasiteleri yok. Öngörüleri de yok. Dünyayı okuyamıyorlar. Ekonominin e’sinden bile habersiz Erdoğan. Ekonomi tahsili görmüş. İyi ki başka bir tahsil görmedi.

“Kimse yatırım yapmıyor”

Kamunun içinde bulunduğu durumu nasıl görüyorsunuz, toparlanabilir mi?

Bütün kamu kurumları toparlanır. Son derece nitelikli, bir köşeye atılmış binlerce kişi var. Görüşünü söyleyecek olan, ilgili makama ulaşamıyor. Biz bunu sağlayacağız. Liyakatli kişileri işin başına getireceğiz. Toplumsal destekle biz bu sorunları aşarız. Kimsenin can ve mal güvenliği yok. Avrupa’ya çağrı yapıyorlar, en ucuz iş gücü bizde diye. Yatırım yapmıyor. Niye, yarın malına el konulursa diye korkuyor. Güvenliği yok. Türkiye Varlık Fonu üç kez ihaleye çıktı, kimse fona para vermedi. Sayıştay, TBMM’nin adına denetim yapar. Güçlenmesi lazım. Raporları yazıyorlar. Artık AK Parti denilince, akla ilk gelen parti zaten. Sayıştay, gerçek anlamda denetim yapabilmeli.

“Gerekli açıklamaları yapacağız”

CHP’li Süleyman Girgin hakkında Pınar Gültekin cinayeti ile ilgili iddialar vardı. HTS kayıtlarında neler var? CHP’deki taciz ve tecavüz iddiaları için ne diyorsunuz?

Bir iftira var. Sonuna kadar gidin ve hesabını sorun. Ses kaydı varsa onu sorun. Milletvekili, varsa istifa ederim dedi. Daha ne desin bu adam. Partileri, partilerin üyeleri üzerinden, şöyle ya da böyle suç işleyen üzerinden yargılamak doğru değil. Diyelim biri gitti, sokakta birini dövdü, bıçakladı. O suçu tümüyle partiye yıkmak kadar yanlış bir şey yok. Kişi suç işlemişse savcının harekete geçmesi ve gereğini yapması lazım. Partinin de gereğini yapması lazım. Gereğini yapıyor muyuz, yapıyoruz. Bu kadar basit. (Gültekin’le ilgili iftirayı kim atıyor?) Önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili detaylı açıklama yapılacak, hiç meraklanmayın. (Hizan ilçe başkanı bu nedenle mi görevden alındı?) Hayır, başka bir nedenden görevden alındı.

“Uyuşturucu, fuhuş parasını getirmeye çalışıyorlar”

Dernekler Yasası’nı, Katar’la Suudi Arabistan anlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Toplumsal muhalefeti Erdoğan’ın bütün gücüyle ezmeye çalıştığı açık. Ama toplumsal muhalefet susmaz, tüm çabamızı gösteririz. Biz bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz, ya getireceğiz. Varsa bedeli, önce biz ödeyeceğiz. Sokaktaki vatandaşa ödetmek bize yakışmaz. O kadar acz içindeler ki fuhuş paralarından, uyuşturucu paralarından, insan kaçakçılığından elde edilen paraları Türkiye’ye vergisiz nasıl getiririz, arayışı içindeler. Parayı getirin dediler. Kanun çıkarttılar. Uyuşturucu kaçakçıları vergi cennetlerine yatırır parayı. Kanun çıkartıyorlar, buralardaki paraları getirmeleri için. 21. Yüzyılın Türkiyesi, kara parayı aklayan ülke haline geldi. Vergi cennetlerinden gelecek paraya yüzde 30 vergi kesilecekti. Buraların belirlenmesi için kararname çıkacaktı. 2006’dan beri çıkmıyor. Erdoğan, bu soruya neden bir türlü yanıt vermiyor. Ben hemen listeyi gönderirim. Yayımla bunu kardeşim. Ama o zaman bu rüşvetçiler, uyuşturucu ticareti yapanlar paraları nerede tutacaklar? Sivil toplumu da ezmek istiyorlar. Doğru. Mahalle dedikoduları, toplumsal dedikoduya dönüştürüyor, bunu konuşuyoruz. Asıl bu konuları konuşmalıyız. Dış politika, en temel beş sorundan biri. Dış politikayı egemen güçler belirliyor. Laf aramızda sadece ekonomist. Dışişleri Bakanlığı devre dışı. Öyle bir bakanlık yok. Bakan kim o da belli değil. S-400’ler, aktive edeceklerdi. Şimdi Amerikalılarla konuşuyoruz diyorlar. Ne konuşuyorsun? Niye teslim oldunuz? Akdeniz’de 5 saat gemimizde arama yapıldı. Erdoğan’a ulaşamadıkları için 5 saat yanıt verilemedi. 36 askerimiz şehit olduğunda koşa koşa Putin’e gitti. Hesap sormaya mı, hayır teslim olmaya gitti.

“Kişisel kariyerim ile ilgili düşüncem yok”

Erken seçime hazır mısınız? Seçimde kaybetmeniz halinde, siyasi kariyeniz için yol haritanız var mı?

Seçimlerle ilgili öngörü var mı? Türkiye’de bir öngörüde bulunmak mümkün mü? Faiz konusuna bakın. Kimsenin, önümüzdeki ay ne olacağını bilme şansı yok. Öngörü için sağlıklı planlama lazım. Yarın seçim olacakmış gibi çalışıyoruz. Bütün hazırlıklarımız var. Kimsenin endişesi olmasın. Yeni strateji… Çok güzel projelerimiz var. Müthiş, Türkiye’yi sarsacak projelerimiz var. Kişisel kariyerim için herhangi bir düşüncem yok şu anda. Özel bir kariyer peşinde değilim. Kişiselleştirmek karakterime de uygun değil. Sorunum Türkiye.

“Kar marjı neyse verip, kapatacağız”

Garanti projeleri nasıl iptal edeceksiniz? CHP’nin değişimi yeterli mi?

Soracağız, kar marjı neyse verip, kapatacağız. İntikam duygusuyla yapmayacağız. Hukukun üstlüğü neyi öngörüyorsa öyle karar alınır. İntikamla devlet yönetilmez. İhaleler bir kere yasalara aykırı. Bunların ayrıntıları değerlendirilir. Kimseyi mağdur etmeyiz. Maliyet, artı makul karı vereceğiz, mesele bitmiş olacak. CHP’nin değişimine gelince, değişim yeterli derseniz durağan bir süreci savunursunuz. Bütçe konuşması yankı yarattı çünkü AK Parti grubuna dönüp bunları anlattım ve yanıt veremediler. Şehitler arasında ayrımcılık yapıldığını kabul ettiler.

“Basına üç tür baskı var”

Basına yönelik baskıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sivil darbe nedeniyle elbette bu baskıyı görüyorlar. Ama özgür medya bu haberleri yapacak. Sahte diplomayla bankaya atanıyor, itiraf ediyor, erişim engeli geliyor. Kenan Evren’in aklına gelmezdi. Medya üç tür baskı altında, birinci baskı haberi yapana yönelik baskı. İkincisi gazeteye ceza. Üçüncüsü de Maliye Bakanlığı gazetenin patronuna yapıyor. Basın İlan Kurumu aracılığıyla havuz medyası besleniyor. 300 bin tiraj deniyor, 30 bin bile satmıyor. 180 bin tirajlı Güneş gazetesi kapandı. Akıl var mantık var, kapanır mı? 5 bin bile satmıyordu. Ama Basın İlan para veriyordu 180 bine göre. Bağımsız bir kurum gelsin, araştırsın. Denetlenmeyeceğinizi bilerek hayali tiraj gösteriyorsunuz, para alıyorsunuz. Devlet soyuluyor. Bekliyorum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı ne yapacak.

“Partimiz gayet iyi”

Muharrem İnce’nin istifa dilekçesi ulaştı mı genel merkeze, parti kuracağını söylüyordu.

Genel Merkez’den kim ayrıldı, kim ayrılmadı, her an bilemiyorum. MYK’da bu konular konuşuluyor. Partimiz gayet iyi, herhangi bir sorunumuz da yok.

Özkan: Grup toplantıları ile ilgili yayınları sınırlamak istiyorlar

Toplantıda Genel Başkan Danışmanı Özkan, Kılıçdaroğlu ve basın mensuplarına, Cumhurbaşkanlığı’nın bazı televizyonlara, CHP ve muhalefet partilerinin grup toplantılarıyla ilgili yayınları sınırlandırmaları için talimat verdiği duyumlarının geldiğini, konuyu takip edeceklerini söyledi. Özkan, haber televizyonlarından yayınları 15-20 dakika ile sınırlandırmalarının ve grup toplantılarının tamamını yayınlamalarının talep edildiğini duyduklarını, gelişmeleri izleyeceklerini vurguladı.