Gündem

Karamollaoğlu'ndan Bakan Selçuk'a: Hanımefendi sen hiç sokağa çıktın mı?

Temel Karamollaoğlu - Zehra Zümrüt Selçuk

16 Aralık 2020 14:37

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un, "Türkiye’de yoksulluğun sorun olmaktan çıktığı" açıklamasına değinerek, "Hanımefendi sen hiç sokağa çıktın mı? Hiç vatandaşla yüz yüze geldin mi?" diye sordu. 

Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında, "Öncelikle birkaç gün önce Resulayn'daki hain saldırıda şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yine İzmir ve Antalya’da karşı karşıya kaldığımız sel felaketlerinden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi ileterek basın toplantımıza başlamak istiyorum." dedi.

DEVA Partisi Ziyareti

Karamollaoğlu, "Bildiğiniz üzere Pazartesi günü Deva Partisi genel başkanı Sn. Ali Babacan’a bir hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdik. Ülkemizin meselelerini de değerlendirme imkânı bulduğumuz bu ziyaretlerin ülkemizin geleceği için önemli olduğu kanaatindeyim.  Nasip olursa Perşembe günü de Sn. Davutoğlu’na bir ziyarette bulunacağım.  Bundan sonra da inşallah siyasi parti ziyaretlerimize devam edeceğiz." diye konuştu. 

Karamollaoğlu'ndan Bakan Selçuk'a: Hanımefendi sen hiç sokağa çıktın mı?

Karamollaoğlu, "Türkiye’de Covid -19 salgını ile birlikte var olan sıkıntıların hangi boyuta ulaştığının anlaşılması büyük bir önem taşıyor.Şimdi bütçe dönemindeyiz bildiğiniz gibi gelecek yılın bütçesi komisyonlardan geçti ve iktidarın bu durumu nasıl gördüğünü ve problemlerin üstesinden nasıl geleceğini bütçede dile getirmesi icap ediyor. İktidar mensuplarının söylemlerine baktığımız zaman iktidarın gerçeklerden bütünüyle kopuk olduğu kanaati hem bizde hem toplumda kabul gördü.  Bugünlerde çıkmış bir Bakan; 'Türkiye’de yoksulluğun sorun olmaktan çıktığını' iddia ediyor. Hanımefendi sen hiç sokağa çıktın mı? Hiç vatandaşla yüz yüze geldin mi?  İktidar partisinden bir başka ismi 'işsizlik yok, iş beğenmeme sorunu var' diyor, bir başka ismi kuru ekmek yiyen vatandaşlarımız için 'karınları doyuyor ya' diyebiliyor. Daha da acısı Sayın Cumhurbaşkanı 'evine ekmek götüremeyen vatandaşımız yok' diyebiliyor maalesef. Bu ifade toplumdan ne kadar koptuklarının en açık delili…" ifadesini kullandı. 

"Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı, çünkü bir yaşam tarzına dönüştü"

Karamollaoğlu, "Ve bugün geldiğimiz noktada 'Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı, çünkü bir yaşam tarzına dönüştü.' Demek halimizi en doğru şekilde ifade eden cümledir kanaatindeyim. İktidardaki arkadaşlar kendi rakamlarına ve yaşamlarına bakarak yoksulluk azaldı zannediyorlar ancak çok büyük bir yanılgı içindeler. Bunun da faturasını bir gün mutlaka ödeyecekler. Bu millet kendi sıkıntılarına bu kadar bigane kalan bir iktidarı daha fazla sırtında taşıyamaz.  İktidar partisi sanıyor ki; TÜİK, “işsizlik 2020 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 550 bin kişi azalarak 4 milyon 16 bin kişi oldu deyince”, işsizlik ortadan kalkıyor. Daha birkaç gün önce Samsun'un Canik ilçesinde bir vatandaşımız, avuçlarının içine 'iş, aş' yazarak hayatına son verdi.  Bu iktidarda bulunan arkadaşların vicdanını sızlatmadı mı, merak ediyoruz? En başta iktidar partisine olmak üzere bu ayıp hepimize yeter de artar." değerlendirmesini yaptı. 

"Cumhurbaşkanı’nın son kabine toplantısında yaptığı açıklamalar bizi tatmin etmiyor"

Karamollaoğlu açıklamasında şunları kaydetti: 

"Almanya, 16 Aralık-10 Ocak arasında geniş çaplı bir kapanmaya gidiyor. Fakat kapanmak zorunda kalan iş yerlerinin sabit giderlerini ise yüzde 90 oranında devlet karşılayacak.Peki, Almanya esnafına böyle sahip çıkarken; biz ne yapıyoruz? Esnaflarımıza devlet desteği şart; 'kendi başınızın çaresine bakın' demekten ileriye giden ciddi hiçbir tedbir alınmıyor. Ticaret Bakanı’nın ifadesiyle sadece 'nefes kredisine' esnaflarımız mahkûm edilmemeli; gerçekten onlara “nefes aldıracak” destek paketleri bir an evvel açıklanmalıdır. Cumhurbaşkanı’nın son kabine toplantısında yaptığı açıklamalar bizi tatmin etmiyor."

"İthalat mantığı ile tarımı düzeltemezsiniz, faiz ile ekonomiyi düzeltemezsiniz"

"Burada önemli gördüğümüz bir başka hususa da dikkatlerinizi çekmek istiyorum;  Tarım ekonomik şartların düzelmesinde Türkiye’nin en önemli faaliyet alanlarından birisidir. Biz hala ekilebilir topraklarımızın %10’nu ekip biçemiyoruz.  2002’de 2.6 milyon çiftçimizin borcu 2.5 milyar TL'ydi.- 2020'de ise 2 milyon 110 bin çiftçimizin bankalara borcu 125 milyar TL oldu. Bugün her bir çiftçimizin 61 bin TL borcu var.  2002’de her bir çiftçimizin bin TL borcu vardı. Bu iktidar 2006 yılında bir kanun çıkardılar, kendi aldıkları karara göre her sene bütçeden milli gelirin en az %1’i kadar çiftçiye destek verilecek dendi.  Ama tarıma kanunen verilmesi geren Milli Gelirden %1’lik destek hala verilmiyor.2006'da;  7,5 milyar TL 4 milyar TL destek verildi.  2020'de; 43 milyar TL verilmesi gerekirken 22 milyar TL destek verildi. Tablo ortada, tarım bir ülkenin milli güvenlik meselesidir, can damarlarından birisidir.

Tarım, cidden ihmal edilecek bir konu değil. Bütün dünya için en önemli sektör gıdadır o da tarıma dayanır ama böyle giderse; bu topraklar, ekilip biçilemeyecek bir hâl alabilir ya da daha da kötüsü bizim toprağımızı elin yabancısına yok pahasına satılmaya mecbur kalınır! İthalat mantığı ile tarımı düzeltemezsiniz, faiz ile ekonomiyi düzeltemezsiniz."

"Kimse umutsuzluğa kapılmasın çünkü Mili Görüş var"

"Biz Saadet Partisi olarak, evine ekmek götüremeyen işçimizin de,  lokantada garsonluk yaparken işsiz kalan vatandaşımızın da, ay sonunu getiremeyen esnafımızın da, ürünün değerini alamadığı için iflas noktasına gelen çiftçimizin de, özellikle iş arayıp iş bulamayan gençlerimizin de,  dertlerini biliyoruz, çözüm yollarını biliyoruz. Tarihsel tecrübemiz ortada Milli Görüş’ün iktidar ortağı olduğu dönemler hepimizin malumu. Biz bunu daha önce başardık yine Allah’ın izni ile başarırız. Aziz milletimiz müsterih olsun ne kadar zor günler yaşarsak yaşayalım karanlığın en koyu olduğu dönem şafağa en yakın olduğu vakittir.  Kimse umutsuzluğa kapılmasın çünkü Mili Görüş var, Milli Görüşün temsilcisi olarak da Saadet Partisi var."

"İktidar ve destekçileri dedikodu ile gündem oluşturuyor"

"Biz fırsat bulduğumuz her ortamda ülkenin meselelerinin ayrı ayrı gerçek konulara tahsis edilerek konuşulmasını istiyoruz.Ama maalesef iktidar ve destekçileri dedikodu ile gündem oluşturuyorlar.  Biz bundan razı değiliz, mutlaka Türkiye’yi gerçek gündemini taşıyacağız.Bu problemlerin nasıl çözüleceği konusunda kendi fikirlerimizi, projelerimizi milletimize aktaracağız.  Problemler bugünkü büyüklüğüne bakılarak çözülmesi imkansız gibi gösterilmemelidir.  Bu problemlerin çözümü var bunun çözümü gerekli kaynağı başka yere değil esas problemin olduğu yere aktarmaktır.  Yolsuzluk, israf ve rüşvetten bu ülkeyi kurtaralım bugünkü bütçenin içinde en az 250/300 milyar lira yatırım imkanının doğacağını görürüz."

"İran’la aramızda meydana gelen soğukluğun bir an önce telafi edileceğini umut ediyorum"

"Türkiye eğer bölgede söz sahibi olmak istiyorsa bunu ancak İslam ülkeleri ile olan bağını kuvvetlendirerek gerçekleştirebilir. İran’la aramızda meydana gelen soğukluğun bir an önce telafi edileceğini umut ediyorum. Bizim münasebetlerimizi daha samimi tutmaya birbirimize olan asırlık güvenimizi tazelemeye ihtiyacımız var. Dış politikada birbiri ile iç içe olabilecek dış politikada birlikte hareket edecek iki ülke var Türkiye ve İran."

ABD yaptırımları

"Dış politikada yaşadığımız bir başka hadise de hepimizin malumu… ABD’nin Türkiye’ye karşı bir yaptırım kararı aldı. Biz ABD’nin Türkiye’nin takındığı tavrı kabul etmek durumunda değiliz.

Bu durum sadece tepki göstermekle halledilebilecek bir konu değildir. Tepkiler sadece lafta kalırsa hiçbir mânâ ifade etmez. Amerika’nın bu çifte standartlı tavrını şiddetle kınadığımızı belirtiyorum.

Türkiye’nin de bu konuda elini güçlendirecek başka adımlar atmak zorunda olduğunu da belirtmek isterim. Bu süreçte Türkiye’nin üzerine düşen asıl vazife şahsiyetli bir dış politika başta komşu İslam ülkeleri olmak üzere İslam dünyası ile ilişkilerin güçlendirilmesidir. Geldiğimiz noktaya bir bakın, İslam ülkelerinin büyük bir kısmı gitti İsrail’i tanıdı. Bu doğrudan doğruya Türkiye’nin mesuliyeti altındadır."