Gündem

Hıncal Uluç’tan 'Saray' kelimesini makaslayan Sabah gazetesine 'Pembe İncili Kaftan' hikâyesi ile yanıt

Uluç, 'Saray' kelimesini kullanmayı sürdüreceğini söylemişti

13 Ekim 2019 08:43

Sabah gazetesi, Hıncal Uluç’un 2 Ekim tarihli yazısındaki ‘Saray’ kelimesini makaslayarak yerine ‘Külliye’ ifadesi kullandı.  Gazetenin müdahalesini köşesinden duyuran Uluç, “Dün, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın, ilk defa Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda verdiği konseri, müthiş bir keyif ve heyecanla yazmıştım. Sabah gazetemi aldım. Okurken baktım, bütün 'Saray' sözcükleri 'Külliye' olarak değiştirilmiş. Ben 'Saray' sözcüğünün nasıl başkanı ve iktidarı karalamak için yıpratıldığını iyi biliyorum. Bildiğim için de bu karalamalara yenilmek değil, inadına üstüne gitmek için 'Saray' sözcüğünü kullanıyorum, bu bir. İkincisi Macron, Türk Başkanı Elysee Sarayı'nda, Trump Beyaz Saray'da ağırlarken, ben niye 'Saray' sözünden utanayım ki?” demişti.

‘Saray’ kelimesini kullanmayı sürdüreceğini dile getiren Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde Ömer Seyfettin’in ‘Pembe İncili Kaftan’ hikayesini paylaştı.

TIKLAYIN: Sabah, 'saray' kelimesini makasladı, Hıncal Uluç böyle itiraz etti: ABD ve Fransa Başkanı Saray'da oturuyorsa, benim başkanım niye oturmasın?


 

Uluç yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Saray’ demekten çekindiğimiz, ‘Saray’ sözcüğünü ‘Aşağılama, hırpalama’ için kullandığımız günümüzde, Türkiye Cumhuriyeti Başkanlık Makamı'na ‘Saray’ demekte ısrar edişimin sebebini anlatan bir yazı yazmıştım geçen hafta ve demiştim ki?.

‘Amerika Başkanı Beyaz Saray'da, Fransa Başkanı Elysee Sarayı'nda çalışıyor ve ülkemize gelen konuklarını o saraylarda ağırlıyorlar da, ben Türkiye Cumhuriyeti Başkanı'nın mekanına niçin 'Saray' demiyorum, ha?' Yazıya girerken niye böyle düşünüyorum diye, örnek de vermiştim.

'Çünkü ben Pembe İncili Kaftanları okuyarak büyüyen nesildenim!.' Biz Ömer Seyfettin'i ve onun öykülerini, ilkokulda öğrenmeye başladık.

Ortaokulu bitirirken, onun kitaplarını bitirmemiş, Pembe İncili Kaftan'ı, Başını Vermeyen Şehit'i, Kaşağı'yı ve ötekileri, okumayan, duymayan kalmamıştı içimizde..

O 'Milli Eğitim' bizim kuşaklardan sonra devam etti mi, orta eğitim edebiyat hocaları 'Ömer Seyfettin Kitaplarını alın, okuyun' dediler mi, bilmiyorum.

Pembe İncili Kaftan'ı okuyup okumadığınızı da bilmiyorum.. Onun için bu hafta reklam şubemizden de rica ettim.. Sağ olsunlar, bana geniş yer ayırdılar bu pazar ve işte size 'Pembe İncili Kaftan!.' Okuyun.. Kesin saklayın ve okutun diye..

Ömer Seyfettin'e ve onun öykülerine öyle ihtiyacımız var ki 'Millet' olabilmek için!."

Yazının devamı için tıklayın