Gündem

HDP'li Barış Atay: Süper valileri beyaz Toros'lardan biliyoruz

"OHAL sizin için bir lütuftur"

25 Temmuz 2018 18:17

TBMM Genel Kurulu'nun 2. gününde konuşan HDP Hatay Milletvekili Barış Atay, OHAL'de geçerli bazı tedbirl ve uygulamalatı 3 yıl daha devamını sağlayan maddeleri eleştirdi. "Bir insanı kendi inisiyatifiyle şehre sokmama yetkisi valinin değil olsa olsa ortaçağ derebeylerinin olabilir" diyerek tepki gösteren Atay, "Bu süper valileri, kaldırmakla övündüğünüz 15 yıllık OHAL’den, faili meçhullerden, beyaz Toroslardan biliyoruz" diye konuştu.

Atay, "OHAL buhal şuhal ne hale sokmaya çalışırsanız çalışın bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun eğmeyecek" sözlerini sarf etti.

Atay, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak da, "OHAL sizin için bir lütuftur. Bu benim değil bizzat genel başkanınızın sözüdür" diyerek, "OHAL size ihanet eden eski ortaklarınız bahane edilerek, işçinin, emekçinin, kadınların, çocukların, memurun, öğrencinin, bütün bir muhalif halkın üzerine kâbus gibi çökmek için kullanıldı" suçlamasında bulundu.

Atay’ın konuşmasının tam metni şöyle:

"Bu ülkenin devrimcileri boyun eğmeyecek"

"Durumu net olarak ortaya koymak gerekiyor. Türkiye’de OHAL kanunu 1983’te Kenan Evren tarafından yani darbe ürünü olarak çıkarılmış ve hala bitmemiştir.

Esasen bugünkü iktidar anlayışının varoluş sebebi, büyümesinin yegâne nedeni sıkıyönetimden OHAL’ e 40 yıllık bu ceberut sistemin sosyalistler yurtseverler devrimciler üzerinde uygulanmasıdır.

 2002’de 15 yıllık OHAL’in kaldırıldığı iddiasına rağmen, işçinin emekçinin bütün muhalefetin her türlü hakkını gasp etmek, özellikle 2010 referandumuyla yargıyı iktidara bağlamak için OHAL vari uygulamalar kullanıldığı da bir gerçek.

Yani Türkiye’de bizler için olağanüstü hal uygulamaları hiç bitmedi. Bu gayri resmi uygulamaları 20 Temmuz 2016’da üç aylığına diyerek resmileştirdiniz, 24 ay sürdürdünüz. Peki bu OHAL’i ne için kullandınız bakalım.

Büyümesi ve güçlenmesi, özel sektörde bir sermaye imparatorluğu kurması, devletin bütün kadrolarına sızması ve bu sayede darbeye teşebbüs edecek hale gelmesi sizin onları desteklemeniz sayesinde olmuştur.

Şarlatan bir vaiz ve yandaşlarını durdurmak adı altında; bütün sosyalistler, yurtseverler, muhalif memurlar, akademisyenler tasfiye edildi. 135.000 İhraç ,6081 Akademisyen, 2400 Öğretmen, 154.000 Grevi Ertelenen/Yasaklanan İşçi, 70.000 Tutuklu, 209 Tutuklu Gazeteci, 12 Tutuklu Milletvekili, 2006 Katledilen İşçi, 99 Kayyum Atanan Belediye, 95 Tutuklu Belediye Başkanı, tutuklanan binlerce öğrenci, kapatılan onlarca tiyatro,tv,dernek, 57 şüpheli ölüm,intihar, onlarca hasta tutsak, 7 ertelenen grev.

Genel başkanınız patronlara; “Grev tehdidi olan yere o halden istifade izin vermiyoruz” diyerek mavi boncuk dağıttı. Bunlar OHAL’in gerçekten ne için kullandığınızın kanıtlarından bir kaçı, gerçi hakkınızı yemeyelim kış lastiği kullanım şartlarını da ayarladınız. Şimdi de kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor, valilere süper yetkiler veriliyor, bir insanı kendi inisiyatifiyle şehre sokmama yetkisi valinin değil olsa olsa ortaçağ derebeylerinin olabilir.

"Süper valileri beyaz toroslardan biliyoruz"

Bu uygulamaya ‘Sadece Diktatör’ oyunumuzun ve şahsımın Ankara’da yasaklandığı dönem maruz kalmıştım gerçi oyun oynayalı bir yıl olmuştu ama olsun çabasını takdir ediyorum. Bu süper valileri, kaldırmakla övündüğünüz 15 yıllık OHAL’den, faili meçhullerden, beyaz Toroslardan biliyoruz. Tabi beyaz torosların mucidi de mitingde onur konuğu yapılmıştı ya neyse.

Peki siz bu OHAL kanunları ile ülkenin olağanüstü sorunları çözmek için ne yaptınız?

 Sadece bu yıl 387 çocuğun, 4 kg ağırlığında yeni doğan bir bebeğin istismar edilmesi, on yılda istismarların üç kat artması olağanüstü bir hal değil midir ki bu konuda araştırma önergeleri reddedilip bir de çocuk olma yaşı 12 diye belirlenmeye çalışıldı. 

Bir tarikata yol açıp istedikleri her şeyi vererek her türlü organizasyonunda neredeyse tam kadro bulunmaktan hiç mi ders alınmadı da diğer tarikatlarla Elele kol kola gezmeye devam ediliyor. Aman deyim kimse kandırılmasın.

Bir annenin çocuklarını saç kurutma makinesi ile ısıtmaya çalışıp intihar etmesi bir babanın ölen çocuğunu sırtında taşımak zorunda kalması hayatlarımızın olan akışı mıdır?

2017 yılında 409 kadının öldürülmesi size de olağan üstü değil mi?

105 yurttaşın takip altında aranan insanlar tarafından bir meydanda katledilmesi de mi hiç olağanüstü gelmiyor da üç yıldır araştırılmasın diye elden gelen her şey yapılıyor?

301 maden işçisinin, evine gitmek için trene binen 25 yolcunun, ihmalden ölmesi bir yönetim biçiminin olağan sonucu mudur?

İki yıl boyunca sadece işlerini geri istedikleri için direnen insanların her gün işkence görmesi gözaltına alınması tutuklanması açlık grevi yapmak zorunda kalması insan hakları heykelinin bile rehin alınması kulağa olağanüstü gelmiyor mu?

Oy vermeyeceğim dedi diye bir esnafın öldürülmesi, dükkanın taranması ailesinin hastanede infaz edilmesi kardeşinin tutuklanması geri kalanının şehri terk etmek zorunda kalması da sizin için olağan mıdır?

"OHAL sizin için bir lütuftur"

OHAL sizin için bir lütuftur. Bu benim değil bizzat genel başkanınızın sözüdür. OHAL size ihanet eden eski ortaklarınız bahane edilerek, işçinin, emekçinin, kadınların, çocukların, memurun, öğrencinin, bütün bir muhalif halkın üzerine kâbus gibi çökmek için kullanıldı.

Öyle olmasaydı darbe yapmaya kalkan bu insanlarla, ilişkisi ayan beyan ortada olan, yıllarca bu yapıyı övmekten dilleri aşınmış olan, bir kısmı halen partinizde siyasete devam eden ve hatta bakan olan, bir kısmı eskimiş ama anlaşmalarla dokunulmamış kimi siyasetçiler serbest olmaz, suç olmadığı mahkeme tarafından tespit edilmiş bir karikatürü taşıdığı için öğrenciler tutuklanmazdı.

"Ezilen halkların emekçi sınıfın sesiyiz"

Açık konuşayım OHAL buhal şuhal, ne hale sokmaya çalışırsanız çalışın bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun eğmeyecek.

Arif Nihat Asya’nın şiirini çok seviyorsunuz biliyorum “Kısık sesleriz” diyorsunuz biz değiliz tanıyın diye söylüyorum.

Biz; “Varsın bütün oklar üstümüze yağsın biz doğru gördüğümüz bu yolda sonuna kadar yürümeye devam edeceğiz” diyen Mahir’in sesiyiz.

“Yaşasın tam bağımsız Türkiye yaşasın işçiler köylüler” diyen Denizin sesiyiz. 

“Çelik aldığı suyu unutmaz” diyen İbrahim’in sesiyiz.

 “Sosyalist doğulmaz sosyalist yaşanır” diyen Behice’ nin sesiyiz.

Biz ezilen halkların, emekçi sınıfın, bu zülüm karşısında asla diz çökmeyecek milyonların sesiyiz .

Ve…Yılmaz Güney’in dediği gibi dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız mutlaka kazanacağız. "