Gündem

Fehmi Koru: Erdoğan’ın izlettiği videoyu kimler hazırladı? Bosphorus Global’e bir teklifim olacak…

22 Nisan 2021 09:58

Fehmi Koru*

AK Parti’nin genel başkanlığını da uhdesinde bulunduran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün, partisinin grup toplantısında, 128 milyar dolar konusunu da etraflıca değerlendirdiği bir konuşma yaparak günlerce süren ve kendisi için rekor sayılabilecek suskunluğunu bozdu.

“128 milyar dolar nerede?” sorusunun mantıksız ve hukuki olarak da ‘suç’ teşkil ettiğini söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Mantıksız? Buna itirazım olamaz. Mantığı nasıl tanımladığınıza bağlı olarak herhangi bir şeye ‘mantıksız’ denilebilir.

Fakat bir sorunun ‘hukuki olarak suç’ teşkil ettiği nasıl söylenebilir?

Soru -nasıl bir soru olursa olsun, herhangi bir soru- suç olmaz, ancak soruya verilecek cevapta suç teşkil edebilecek unsurlar bulunabilir. “128 milyar nerede?” sorusunu soranlar yabancı paralarla ilgili işlem yapılırken bir yanlışa düşülüp düşülmediğini, işlem yapanların ‘suç’ işleyip işlemediğini öğrenmek istiyor olabilirler.

Böyle bir niyetle sorulan soru neden suç olsun?

Konuşması sırasında “128 milyar dolar nerede?” sorusuna cevap teşkil etmesi hedeflenerek hazırlanmış kısa bir video da izletmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Pelikan Grubu diye küçümsenen grubun becerisi

İzlemediğim için o video hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunamam; ancak önceki gün TRT-1 ekranlarında ana haber öncesinde dikkatimi çeken üç-beş dakikalık bir video oldu. Onu hazırlayanları tebrik edebilirim.

Harp okullarına giriş için öğrenci adaylarında aranacak özelliklerle ilgili yönetmelikte bir değişikliğe gidildi ve daha önce metinde yer alan ‘irtica’ sözcüğü kaldırıldı. Muhalefetin eleştirdiği bir konu bu. İzlediğim ‘Doğrusu ne?’ videosu, eleştirilerin yanlış olduğunu, kaldırılan o ibare yerine yeni metinle eskisinden daha ileri kısıtlamalar getirildiğini anlatıyordu.

‘İrtica’ sonuçta tanımıyla oynadığınızda her yöne çekilebilecek bir sözcük; yeni metin ise kullanılmayan o ibareyi, irtica sözcüğünü, köşeli ifadelerle dört başı mamur bir biçimde tanımlamakta. ‘İrtica’ ile suçlanabilecek kimlik belirtilerinin hiçbirine geçit vermeyen bir keskinlikte hem de…

Herhangi bir cemaat yapısıyla ilişkisi bulunanlar bir yana günlük hayatında belirgin biçimde cemaat mensubu türü özellikler bulunan gençlere de, o yönetmelik, Harp okulları kapılarını kapatıyor…

Çok başarılı bulduğum bu durumu açıklayan videoyu, sonuna eklenen künyeye göre, ‘Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi’ hazırlamış.

Bir ara kamuoyunu bayağı meşgul etmiş ‘Bosporus Global’ grubu.

Hani, ‘Pelikan Raporu’ adıyla hazırladığı metinle bir başbakanı –Ahmet Davutoğlu’nu- yerinden eden grup.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süre önce kendilerini merkez olarak kullandıkları yalıda ziyaret etmiş, mensuplarıyla hatıra fotoğrafı da çektirmişti.

Gruba ‘kamu yararına dernek’ statüsü de tanındı.

Evet, ben de “Acaba yanılıyor muyum?” kuşkusuna düştüm ve Merkez’in internet sitesine girerek TRT ile böyle bir ilişkileri olup olmadığını öğrenmek istedim. Bilgi doğruymuş. TRT-1’de 19.40’ta yayımlanan, kamuoyunda konuşulan/tartışılan konularda iktidarın görüşlerini doğrulayan videoları hazırlayan ‘Bosphorus Global’ grubuymuş.

Grup kendilerinin İngilizce ismini serbestçe kullandığı için ben de onlardan öyle söz ediyorum.

Tartışmalara son vermek amacıyla hazırladıkları videolardan hareketle kendilerine buradan bir teklifim olacak: Becerilerini bizim dışımızdaki coğrafyalarda Türkiye ile ilgili konuşulan/tartışılan konuların ‘doğrusunu’ yabancılara anlatmak için de kullansalar iyi olacak.

Her gün göz attığım yabancı gazetelerden özellikle Jerusalem Post, Haaretz, Arab News ve Şark’ul Avsat’ta ülkemizi yakından ilgilendiren, ancak bizim medyada hemen hiç sözü edilmeyen olumsuz haberler ile o haberlere dayalı yorumlar yayınlanıyor.

Yakın zamanlara kadar İngiltere’de çıkan Guardian-Observer ve Daily Telegraph’ta, ABD’de yayınlanan Washington Post ve New York Times’ta da açıklanmaya muhtaç haber ve yorumlara yer verilirdi; onlar nedense ülkemize duydukları ilgilerini şu yakınlarda yitirdiler.

Joe Biden ilgi göstermiyor, telefonla bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramıyor ya, herhalde onlar da ülkemizi takibe gerek kalmadığı görüşüne vardılar.

Dış basında çıkan itham ve iddialara da “Doğrusu ne” meydan okuması çekmek ‘Bosphorus Global’e yakışır.

Spor ve futbolu birleştiren felsefe

Son merakım şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin Meclis grubunda katılımcılara izlettiği ‘128 milyar dolar’ videosunu da aynı merkez hazırlamış olabilir mi?

Aslında dışarıdan gelen yakışıksız takılmalara medyada cevap verilmiyor değil.

Futbol camiasını Avrupa’da birbirine düşüren bir yeni gelişme yaşandı.

Real Madrid’in başkanı Florentino Perez’in başını çektiği bir proje gece yarısı baskını yöntemiyle hayata geçirilmek istendi. İstenen, üç ülkenin (İngiltere, İspanya ve İtalya) öndegelen 12 takımının vücut vereceği UEFA dışında yeni bir ligin kurulmasıydı.

Kulüpler bu sayede Koronadan olumsuz etkilenen kasalarını dolduracakları umudundalar.

İçlerine almaya gerek görmedikleri yüzlerce takım? Onlar batarsa batsın…

Üç ülkede de taraftar kitlesi ayakta.

Aklı başında futbolsever herkes -oyuncular, teknik direktörler, kulüp yöneticileri- projeye karşı.

Bu arada ortalığı yatıştırmak için çaba gösteren Perez, “Merak etmeyin, Türkiye’den bir takımı bizim lige alacak değiliz” diye bir laf etmiş.

Projeye karşı çıkmak yerine, bizim basın o söze öfke kusuyor.

Ben de işte buna gülüyorum.

İngiltere liginde şampiyonluğu şimdiden garantilemiş görünen Manchester City takımının teknik direktörü Pep Guardiala, futbola gece yarısı darbesine ilkesel bir karşı çıkışta bulundu.

Gazetede (Independent) karşıma çıkan şu sözü içimden bir kaç teli birden oynattı.

Okuyalım:

“Çaba ile başarı arasında var olan ilişkiye dayanmayana, çaba ile mükafat arasında ilişki kurulamayana spor denmez. Kaybetmek söz konusu değilse o yapılan spor değildir. Kulüpler en yukarıya çıkma gayreti içinde oldukları halde başarı yalnızca bazılarına garanti ediliyorsa bu adil bir durum olmaz.”

Acaba benzer bir ‘çaba-başarı’ ilişkisi siyaset için de söz konusu edilemez mi?

Her ne pahasına olursa olsun kazanma üzerine oturan bir zeminde yürütülmek istenene siyaset denilebilir mi?

Bence Guardiola’nın sözünü ettiği o ilişki siyasette de geçerlidir ve siyasette de kazanmak kadar kaybetmek de işin doğasında vardır.

Tıpkı spor gibi.

“Yoktur” diyenler ve siyasetlerini bu kabule göre yürütenler yanılıyor.


*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.